erasmus etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
erasmus etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Eylül 2015 Perşembe


Nasıl olmuş da Verona yazımı hazırladığım halde yayımlamak için bir köşede unutup gitmişim anlamadım. Geç olsun güç olmasın diyeyim ve Verona hakkında yazdıklarımı paylaşayım :)

Verona, İtalya’nın kuzeyinde bulunan mütevazı bir şehir. Aslında pek çoklarının bildiği üzere şehrin ismi pek çok kez Romeo ve Juliet ile anılır; çünkü Shekspeare’in Romeo ve Juliet’i Verona’da geçer. Her ne kadar hikâyedeki karakterler geçeğe dayansa da, günümüzde Juliet’in balkonu diye gösterilen evin kimin evi olduğu belli değildir, yani mekânlar gerçek sayılmaz.

Verona, ERASMUS maceram boyunca görme şansı elde ettiğim ve bayağı hoşuma giden şehirlerin başında geliyor. Her ne kadar küçük olsa da, gerek mimari, gerekse kültürel açıdan oldukça zengin bir şehir. Zaten İtalyan mimarisi beni başlı başına etkileyen bir tür oldu. İtalya’ya gelmeden önce sürekli düşünüp dururdum; “Ne var ki İtalya’da millet öve öve bitiremiyor.” diye. Meğer gelip görmek lazımmış.

1 Mart 2015 Pazar


24 Haziran 2010 günü Lizbon’daki son günümüzü, Lizbon’a trenle 45dk uzaklıktaki Sintra’ya ayırdık. İyi ki de ayırmışız, masal şehri gibi bir şehirdi Sintra. Herhalde Portekiz’de de en çok eğlendiğimiz yerdi (zaten bir Lizbon’u görmüştük hehe).

Sintra’da görülebilecek belli başlı 3 nokta var. Şehir merkezi, Mouros Kalesi ve Pena Sarayı ve bahçesi. Bahçe dediysem sakın küçük bir şey düşünmeyin, gerçekten kocaman bir “orman”ı var Pena’nın. Öyle bir tarafından bir tarafına yürümek pek kolay değil.

Şehir merkezinde fazla gezecek yer yok; yarım saat turladıktan sonra ring sefer yapan otobüslerden birine atlayıp kaleye doğru çıkabilirsiniz. Yürümek isterseniz o da sizin tercihiniz; ama kaç saatte tepeye çıkarsınız o bir muamma; çünkü dik ve dönemeçli bir yol sizi bekliyor. Özellikle günübirlik gittiyseniz yürüyerek vakit kaybetmeyin derim.

10 Şubat 2015 Salı


ERASMUS günlüklerine Portekiz’in incisi Lizbon ile devam ediyorum.

2010 Haziranında ERASMUS’dan arkadaşlarımla birlikte 6 günlüğüne Lizbon ve Madrid’e gittik. Gezimizin ilk durağı Lizbon’du. Lizbon’da geçirdiğim 3 gün boyunca kendimi adeta evimde gibi hissettim. Bunun önemli sebebi ise Lizbon’un hem coğrafya, hem de insan yapısı olarak Türkiye’yi andırması idi. Şehrin iki yakası arasından geçen boğaz ve köprü adeta İstanbul Boğazı’ndan bir manzarayı hatırlatırken, aslında şehrin genelinde bir İzmirlilik vardı. Gerek bina yapıları, gerek ılıman iklimi, gerekse şehrin yüksek ve alçak kısımları arasında ulaşımı sağlamak için kullanılan asansörü ile bana en çok İzmir’i anımsattı.

Lizbon, diğer Avrupa şehirlerinin çoğuna göre büyük bir şehir ve şehrin bir ucundan diğer ucuna yürümeniz pek kolay değil; ancak otobüs ve metro hattı gelişmiş olduğundan, şehir içinde ve yakınında yer değiştirmeniz zor olmayacaktır. Bir kereye mahsus olarak 1,5 euro’ya bir kart satın aldıktan sonra günlük sınırsız dolduruş kişi başına 1,6 euro gibi bir ücret. Böylece şehirde rahatça gezebilirsiniz (bu fiyatların 2010 için geçerli olduğunu unutmayalım. Şimdiye artmış olabilir).

Lizbon’da en çok hoşunuza gidebilecek şey, şehrin merkezine yakın plajlar ve ucuzluk. Gerek ulaşım, gerekse yemek-içmek olsun, Lizbon Avrupa’daki başkentlerin en ucuzudur herhalde. Üstelik hemen herkesin de gayet güzel İngilizce anlaşabiliyor olması bir turist olarak bizi sevindirdi (çünkü İspanya deneyimlerimizden sonra Portekiz’de de kimsenin İngilizce konuşamayacağına karar vermiştik).

Cenevre’den sabahın köründe bindiğimiz uçağımız 3,5 saatlik bir yolculuğun ardından saat 13 gibi Lizbon havalimanına indi (Not: Portekiz İngiltere ile aynı saat diliminde. Yani Cenevre ile 1, Tükiye ile 2 saat fark var). İlk işimiz elbetteki hostelimize gidip yerleşmekti. 3 gece boyunca ikamet ettiğimiz hostel, hem çok ucuzdu, hem de çok konforluydu. Kaldığımız iki kişilik oda hergün temizleniyor ve havlular bile değiştiriliyordu. Lizbon gürültülü bir şehir olmasına rağmen, hostelde gürültü problemi de çekmedik.

16 Ocak 2015 Cuma


ERASMUS’dayken Almanya’da ziyaret ettiğim ikinci şehir Leipzig idi. Aslında Leipzig’in haritadaki konumu da dahil olmak üzere, şehir hakkında hiçbir fikrim yoktu; taa ki birkaç Alman arkadaşım beni davet edene kadar. Böylece giderken Berlin’de duraklamış, sonra da arkadaşlarımın yanına gitmek üzere Leipzig’e geçmiştim.

Leipzig isminin kökeni “Lipsk”ten geliyormuş ve “ıhlamur ağaçlarının bulunduğu yer” demekmiş. Burada doğmuş olan ve Leipzig Üniversitesi’nde de bir süre çalışan filozof Leibniz de şehrin önemli sembollerindendir.

Leipzig, belki de Eskişehir kıvamında, fazla büyük olmayan ve içi öğrencilerle dolu bir üniversite şehri. Bu yüzden olsa gerek, etrafta öğrenciler için çok güzel cafe/bar/restorantlar var. Üstelik oldukça uygun fiyatlara karnınızı tıka basa doyurabilir veya birşeyler içebilirsiniz.

17 Aralık 2014 Çarşamba

Fribourg

17 Aralık 2014 Çarşamba - Hiç yorum yapılmamış

ERASMUS’da derlediğim, ancak yayınlamadığım yazılarıma devam ediyorum. Bu sefer ki 
durağımız Fribourg.

Yine 2010’un soğuk bir mart gününde bir arkadaşımla birlikte Fribourg’a gitmeye karar verdik. Her ne kadar 7 mart günü gezmek için pek ideal bir gün olmamasına rağmen güzel bir gün geçirdik. Fribourg - Cenevre arası trenle yaklaşık olarak 1 saat 20 dakika. Fribourg’a vardığımızda saat 11:30-12:00’ye gelmesine rağmen, biraz günlerden pazar olmasından, biraz da Fribourg’un oldukça küçük bir yer olmasından gerek, etrafta in cin top oynuyordu.

Yine de bu ortam bizi yıldırmadı ve Sanat ve Tarih Müzesi (Musée d'Art et d'Histoire) ile gezimize başladık. Müzede adından da anlaşılacağı üzere Fribourg’da çıkan kalıntılar ve yapılan eserlerden örnekler vardı.

16 Aralık 2014 Salı


Aslında Interlaken hakkındaki yazımı ERASMUS’dayken kaleme almıştım. Ancak o zaman yayınlamamışım. Her türlü yararı dokunacağını düşünerekenten, üzerinden 4 yıl geçmiş de olsa yayınlamaya karar verdim. Zaten İsviçre çok da değişken bir ülke değil. Büyük ihtimalle aynı şeylerle karşılaşacaksınız :) Böyle bir iki tane daha yazım var. Onları da ilerleyen günlerde paylaşacağım.

2010 Martında arkadaşlarım Anna&Anna ile günü birlik Interlaken’e gitmeye karar verirken oldukça ilginç bir gün yaşayacağımızı bilmiyorduk.

Interlaken - Cenevre arası trenle 2 saat 42 dakika sürüyor. Bu süreye bir aktarma da dahil. Aktarma genellikle Bern istasyonunda yapılıyor. 

5 Aralık 2013 Perşembe



Aslını söylemek gerekirse, Padova özellikle gezmeyi düşündüğüm bir yer değildi. Taa ki 2010 yılında ERASMUS serüvenim sırasında İtalyan bir arkadaşımın yanında konuk olarak İtalya'ya gidene kadar. Aslında samimi olmak gerekirse Padova'nın varlığından bile haberdar değildim. Ama işte güzel yerleri keşfetmenizi sağlayan bölgeyi bilen arkadaşlar oluyor sanırım. Bizi evinde misafir eden arkadaşım Padova Üniversitesi’nde fizik mastırı yapmaktaydı. Bu sayede şehri gayet iyi bilen biri olarak, bizi de gezdirdi.

Padova, oldukça kalabalık bir öğrenci nüfusuna sahip olan, tam bir üniversite şehri. Bir nevi bizim

28 Kasım 2013 Perşembe


Annemasse, ERASMUS süreci boyunca İsviçre dışında gezmeye gittiğim ilk şehirdi. Aslında pek de şehir diyebileceğimiz büyüklükte bir yer değildi. Köy diyebiliriz. Fransa İsviçre’ye göre daha ucuz olduğu için Annemasse’a alışverişe giden ya da Annemasse’da oturup Cenevre’ye çalışmaya gelen pek çok kişi var. Ben de Alman arkadaşlarımla birlikte bir cumartesi günü alışveriş ve gezme amaçlı Annemasse’a gittim; ancak Annemasse'a varınca

27 Kasım 2013 Çarşamba

Venedik'i ilk defa 2010'da ERASMUS yaptığım sırada ziyaret etme imkanım olmuştu. Ben trenle gitmiştim, fakat uçakla Venedik havaalanına inmek de başlı başına başka bir deneyim. Ola ki uçakla Venedik'e gidiyor, ya da uçakla dönüş yapacaksanız mutlaka pencere kenarını ayarlayın :)

Herhalde Venedik şimdiye kadar en çok eğlendiğim şehir olmuştur. Labirent gibi sokaklarını elinizde harita ile gezmek oldukça zevkli. En başlarda yol bulmak oldukça zordu. Pek çok defa farklı taraflara girip kanala düşme tehlikesi bile atlatmışımdır. (Sanırım bundaki en büyük etki sadece haritaya bakarak yürüyor oluşumdu.) Aralık bile diyemeyeceğim kadar alanların da sokak olduğunu öğrendikten sonra harita okumak biraz kolaylaştı.



Tabii ki Venedik, İtalya’nın en popüler turistik şehirlerinden birisi. O yüzden kalabalık da kaçınılmazdı. Yürürken pek çok Türk

27 Şubat 2012 Pazartesi

Bir Ortaçağ Kasabası Yvoire

27 Şubat 2012 Pazartesi - 2 yorum
Geçen gün Dondurucu Soğukta Montreux, Chillon, Yvoire başlıklı yazımı kaleme alırken fark ettim ki Yvoire’a yaptığım ilk gezi hakkında bir yazı yayımlamamışım. Düşündüm ki, dondurucu soğuk, kar ve buz altındayken pek cazip gözükmeyen bu ortaçağ kasabasına gaddarca davranmamalı ve hava güzelken ne kadar hoş bir yer olduğunu da paylaşmaşmalı. Bu amaçla, aklımda kaldığı kadarıyla Nisan 2009’da ESN grubu tarafından düzenlenen geziyi sizlere aktaracağım.

Yvoire, Leman Gölü’nün Fransa tarafında kalıyor. Yani bir Fransız

19 Şubat 2012 Pazar

ESN

19 Şubat 2012 Pazar - Hiç yorum yapılmamış
Bu yazım diğerlerine göre biraz daha reklam içerikli olacak sanırım. Aslında amacım reklam yapmak değil, sadece yurtdışına çıkan veya çıkacak olan değişim öğrencilerine yol göstermek.

Okumak için yurtdışına çıkmak gerçekten de büyük bir deneyim. Her ne kadar yurtdışına okumaya, ya da dil öğrenilmeye gidilmiş gibi gözükse de, asıl amaç farklı kültürlerle tanışıp kaynaşmak, onları yakından tanımak ve belki de kendi kültürünüzü de onlara tanıtmak.

Bu noktada öğrenci grupları gerçekten büyük bir önem taşıyor. Kendi adıma, Cenevre’de değişim öğrencisi olarak geçirdiğim bir yıl boyunca ESN

6 Ocak 2010 Çarşamba

Paris Güncesi

6 Ocak 2010 Çarşamba - 2 yorum
Bu sene bir değişiklik yapıp, hazır yol yakından Cenevre'den, yılbaşını Paris'de geçirmeye karar verdim. Paris'de kaldığım 10gün oldukça yorucu; fakat bir o kadar da eğlenceli idi. İstanbul'dan gelen bir arkadaşımın da bana katılmasıyla çok zevkli ve kültürel açıdan çok zengin günler geçirdim. Gezdiğim yerleri başlıklar halinde fotoğraflarla beraber tanıtayım diyeceğim; ama zaten Paris'de olup da bilinmeyen pek yer yoktur :) Artık bakalım,

20 Aralık 2009 Pazar

Basel / Bâle

20 Aralık 2009 Pazar - 2 yorum
13 Aralık pazar günü, arkadaşlarımla birlikte bizim için 2009'un son İsviçre içi seyahatini Basel'e (yani Fransıca olarak Bâle'e) gerçekleştirdik. Basel; İsviçre'nin kuzeyinde, Almanca konuşulan bölgede kalıyor. Basel'de gerçekten de Alman etkisi hissediliyor;

1 Aralık 2009 Salı

Zürih

1 Aralık 2009 Salı - Hiç yorum yapılmamış
29 Kasım pazar günü ESN (Eramus Student Network) Genève grubunun düzenlediği Zürih gezisine katıldım. Normalde Cenevre - Zürih arası tek yön, normal tarifeyle 80chf(Yaklaşık 120lira) civarı tutarken; bu organizasyon sayesinde 12chf'e(yaklaşık 18lira) gidiş dönüş bileti satın aldık. Kısacası oldukça kârlı ve güzel bir gün geçirdim :)

İki katlı bir trenle yaptığımız yolculuğumuz 3 saat sürdü. Bu süre zarfında, hava biraz

28 Kasım 2009 Cumartesi

Neuchâtel

28 Kasım 2009 Cumartesi - 5 yorum
21 Kasım günü iki arkadaşımla beraber, bu sefer biraz daha uzağa, Cenvre'den trenle 1saat 15 dakika süren Neuchâtel(Nöşatel)'e bir gezi yaptık.

Neuchâtel, İsviçre'nin kuzeyinde, Neuchâtel gölü kıyısında şirin bir şehir. Şehirdeki binalar gerçekten çok hoştu ve şehir tam anlamıyla tarih kokuyordu.

15 Kasım 2009 Pazar

Hayatın Cenevre haline, Cenevre üzerine kısa kısa notlarla devam ediyorum.

-Öncelikle hemen belirtelim, Ali Kebap'ın 4. reklam afişi panolarda yerin almış halde. Bu afişte; Ali, bir uçaktan sarkmış, elindeki şiş kebabı göstermekte.
(Fotoğrafı henüz çekemediğim için sizlerle paylaşamıyorum. Ama yakın zamanda çekip bu başlığa ekleyeceğim. )

- Şu sıralar Ali Kebap reklamını kendine mal edip, dükkanlarına "Ali Benim" diye büyük boy fotoğraflarını asan işletmeler türemiş halde.

-Cenenvre, tam anlamıyla bir araba galerisi gibi. Her çeşit markanın, her çeşit modelini bulmak mümkün. Aston Martin mi

11 Kasım 2009 Çarşamba

Bu haftasonu oldukça gezdim diyebilirim. Öncelikle cumartesi günü "journée bourru" etkinliğine katıldım ESN grubuyla birlikte, aktivite Cenevre'ye trenle 15-20dk mesafedeki Gland'da idi. Bu günün özelliği kasabadaki 28tane mahzene günün istediğiniz bir zamanında gidip "bourru" yani

10 Kasım 2009 Salı

CERN Gezisi

10 Kasım 2009 Salı - 4 yorum
Bugün CERN'e yani Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezine gezimiz vardı. Gezi ücretsizdi, öyle kafanıza göre gidip CERN'i gezemediğiniz için sevdindik tabii ki gezi olduğuna. Ancak gezi beklediğimiz kadar tatmin edici geçmedi. Üstelik ziyaretimiz tam tamına 3küsür saat sürdü. Fakat bu sürenin çoğunda video izledik. Öncelikle CERN'ün kuruluşu ve deneyin amaçları üzerine iki video izledik. Videoların bitiminde

29 Ekim 2009 Perşembe

Nyon - İsviçre

29 Ekim 2009 Perşembe - 2 yorum
Salı günü bir değişiklik yapıp Cenevre'ye 15dakika uzaklıktaki Nyon'a gezmeye gittim. Nyon Cenevre arası bilet fiyatı 8.2chf (sadece gidiş) Ama demi-tarif'iniz varsa bu fiyat 4.10chf'e iniyor.

Nyon çok şirin ve huzur verici bir kasaba. Oldukça küçük; ancak hareketli bir hayatı var. UEFA'nın merkezi Nyon'da bulunuyor; ancak ziyaret etmedim.

Nyon'da üç önemli müze var diyebiliriz. Hepsini de tek biletle gezebiliyorsunuz. Bilet fiyatı 8chf, eğer öğrenciyseniz bu fiyat 4chf'e iniyor.

İlk olarak

19 Ekim 2009 Pazartesi

(Aslında az önce çok güzel bir yazı derlemiştim. Ancak blogger sağolsun tüm yazdıklarım ve eklediğim resimler silindi. O yüzden şuanda sinir krizine girebilirim. Oturup yazdığım şeyleri tekrar yazmak gerçek de sinir bozucu diye düşünüyorum.)

Buaralar pek yazacak birşey bulamıyorum. Çünkü buarada havalar oldukça soğumaya başladı. Mesela dün öğleden sonra hava 7 dereceydi; gece de -2 gösteriyordu hava durumu. Artık kışın ne olacak, şimdilik hayal edemiyorum. Aslında soğuktan çok rüzgar etkiliyor insanı. Bu rüzgarda çarpılmamak için de, zorunda değilsem, dışarı çıkmamayı tercih ediyorum genellikle. Yine de aktivitelere katılıyorum tabii ki. Mesela dün Birleşmiş Milletler gezmimiz vardı. Güzel geçti; ancak pek de benim beklediğim gibi bir yer değildi sanırım BM.