15 Kasım 2009 Pazar

Hayatın Cenevre haline, Cenevre üzerine kısa kısa notlarla devam ediyorum.

-Öncelikle hemen belirtelim, Ali Kebap'ın 4. reklam afişi panolarda yerin almış halde. Bu afişte; Ali, bir uçaktan sarkmış, elindeki şiş kebabı göstermekte.
(Fotoğrafı henüz çekemediğim için sizlerle paylaşamıyorum. Ama yakın zamanda çekip bu başlığa ekleyeceğim. )

- Şu sıralar Ali Kebap reklamını kendine mal edip, dükkanlarına "Ali Benim" diye büyük boy fotoğraflarını asan işletmeler türemiş halde.

-Cenenvre, tam anlamıyla bir araba galerisi gibi. Her çeşit markanın, her çeşit modelini bulmak mümkün. Aston Martin mi
istersiniz, Ferrari mi? Yoksa Lamborghini mi? BMW ve Mercedes'den bahsetmiyorum; çünkü onlar taksi olarak kullanılıyor burada. Hele ki şöyle kırmızısından, sürütali bir şekilde gelen bir Lamborghini Diablo'nun siz yaya geçidinde beklerken durup yol vermesi rüya gibi :P Arabaların resimlerini çekip eklemek istiyorum. Ama henüz pek sonuç elde edemedim, genellikle yanımdan hızla geçip gidiyorlar. Yine de şehir merkezinde ilgi odağı olan bir arabayı yakalamayı başardım.


-Bir memleketin arabaları her daim mi temiz olur? Şöyle çamur lekeli, boyası çıkmış bir araba göremedim gittim.

-Ayrıca belirtmekte yarar var. Araba park edilebilecek hemen hemen tüm alanlarda arabalar için kutucuklar var. Yani bu belirlenen kutucukların içine park etmeniz lazım arabanızı. Şimdi İstanbul'u düşünüyorum, o kutucuklara uyanı ben pek görmedim. Hele ki sıra halinde park edilen bir yerde. Burda herkes pek nizamlı, tüm arabalar kutuların içinde.

-Şimdi size bir soru sormak istiyorum. Sizce bir kuaförde/berberde saç kestirmek ne kadar pahalı olabilir? Şöyle bir düşünün. İstanbulda bir erkek saç traşını 10liraya bile kotarabilir. Bir kadın da 20 liraya kesim işlemi üzerine saçını yıkatıp, bir de fön çektirebilir. Ama siz siz olun Cenevre'de saçınızı kestirmeyin derim. Benim gördüğüm kadarıyla en ucuz saç kesimi 50chfden başlıyor (50chf = 75lira) ki buna yıkama ve fön dahil değil. Erkekler ve kadınlar için fiyatlar ortalama aynı. Dediğim gibi 50chf gayet uygun ve ucuz bir fiyat. Onun dışında 70chf normal, 140chf ye kadar çıkan kesim ücretleri bile gördüm.

-Ben geldiğimden beri (yanlış hatırlamıyorsam) 16 numaralı tramvayın üzerine Türkiye reklamı bir oyana bir bu yana tüm şehri boydan boya dolanıp duruyor. Pek güzel, üzerinde Kekova'daki kral mezarlarının resimleri de var. Hoşuma gitti açıkçası.



-İstanbul'daki sinema biletlerine çok pahalı diyordum. Haksızlık ediyormuşum. Burada sinemaya gitmek 22,5lira. Ki hemen belirtelim, bu indirimli tarife fiyatı. Yoksa 30lira. Bir de mısır almaya kalkarsanız kaça çıkarsınız, artık çıkar mısınız o sinemadan bilemiyorum. Hele ki, ticari olarak paylaşılmayacaksa, film, dizi indirmenin serbest olduğu bir ülkede sinemanın bu kadar pahalı olması biraz tezat sanki.

-Tramvaylar bile durup yayalara yol veriyor, eğer yaya geçidinde bekliyorsanız. Enteresan valla.

-Yürüyen merdiven ve otopark giriş çıkışları için "Ama dikkat!" diyorum; çünkü trafik sistemi sağdan gidip soldan dönmeyi ön görüyorsa da otopark giriş çıkışları ve yürüyen merdiven giriş çıkışları tam tersi. Yani aşağı inmek veya yukarı çıkmak için sol taraftaki yürüyen merdivenleri ve otoparka girip çıkarken de sol taraftaki girişleri kullanmanız gerek. Şimdi bu satırları okurken pek acayip gelmiyor olabilir; ancak ben bir kaç kez yanlış yürüyen merdiven yoluna sapacak oldum ve düşme tehlikesi atlattım -_-

-Tramvaylar ve trenlerde günün her hangi bir saati konserle karşılaşabilirsiniz. Mesela dün akşam bir tramvayın içinde eğlenceli müzikler yapan bir ekip gördüm. Büyük ihtimalle çingeneydiler.Birinde kontrabas, birinde gitar, birinde keman ve diğerinde de zurna vardı. Jazzımtrak müzikler yapmakla megullerdi :) (Aşağı, fotoğrafını ekliyorum, ama cep telefonuyla çektiğim için pek belli olmadı. Bir de adamların kafaları tramvayın tabelasının arkasında kaldı :( )


-Buarada biraz da İsviçre genel kurallarından  bahsedeyim. Daha doğrusu İsviçre'de pek genel kural olmadığından bahsedeyim. Öncelikle belirtmekte fayda var ki İsviçre 26 kantondan oluşuyor. (Küçücük ülkeyi nasıl 26 parçaya bölmüşler bilemiyorum yani...) Bu 26 kantonun 6tanesi yarım, 20 tanesi de tam kanton imiş. Kanton için "eyalet" kelimesini de kullırsak yanlış olmaz; çünkü İsviçre, tıpkı Amerika Birleşik Devletleri gibi, kendi bağımsız kuralları olan 26tane eyalletten oluşuyor. Yani her eyaletin kuralları farklı, okula gitme yaşı farklı, okul kuralları, sosyal hayat kuralları (mesela gece kaçtan sabah kaça kadar ses çıkarıp çıkartamayacağınıza dair.) ve ehliyet alma kuralları bile başka. Bu durum aslında ülke genelinde büyük karşıklık yaratıyormuş, o yüzden örneğin okula başlama yaşını artık tek bir yaşa çekmeyi, aynı şekilde okul müfredatlarını da tek yapmayı düşünmeye başlamışlar.

-İsviçreliler oldukça dakik insanlar. Bunu İsviçre'ye gelmeden önce, vize almak için gittiğim İsviçre konsolosluğunda da deneyimlemiştim. Garip garip saatler için size randevu verebiliyorlar. (misal, saat 06:57'ye randevunuz olabilir. Olur da 07:00 da gelirseniz randevuya yerinize başka birinin geçmiş olduğunu üzülerek görebilirsiniz.) Tren saatleri de böyle. 08:59'da treniniz olabilir. Sakın ha trenin 09:00da da peronda olacağını düşünmeyin, orada olmayacağına emin olabilirsiniz.

-Bir de peronlarda tren beklerken öyle kafanızı perondan uzatıp "Tren nerde?","Geliyor mu acaba?" diye bakmayın. Bu iki kötü sebebe yol açabilir:
      1-Burada trenler de ters yönden geliyor. Yani soldan tren beklemeyin, sağdan geliyorlar, peronlar ters yönde ve trenler soldan gidip soldan dönüyor. (Ama bazen sağa da geçebiliyorlar, ben tam kavrayamadım; ama peronlar ters yani. Yanlış tarafta beklemeyin.)
      2-Bildiğiniz üzere Avrupa'da hızlı tren sistemi var. Yani "TGV" (Train à grande vitesse). Bu TGV'ler gözün algılayamayacağı sürelerde gelip, giden "şey"ler. Yani kendisi gittikten sonra rüzgarı bakî kalıyor da, geldiğini göremeyebilirsiniz. O yüzden aman dikkat.

-Cenevre'de sonbahar pek güzel. Ağaçlardaki renkler tabloları aratmayacak güzellikler yaratıyor gerçekten de. Tabii artık sonbahar son demlerini yaşıyor. Şimdi ağaçlardaki tek tük yapraklar aralık ayında hepten yok olacak.


-Son günlerde Cenevre'ye inanılmaz sis inmeye başladı. Özellikle öğleden önce yolda giderken sise yakalanmamanız imkansız. 


-Şimdi gel gelelim İsviçre'deki "doğal"lıklara. Cenevre'deki herhangi bir merkez mahalleden (iki toplamda 2-3 taneler) şöyle biraz ileri gitseniz (15-20dk kadar otobüs ya da tramvayla; arabayla 10dk kadar) tarlalar, tarlalarda öküzler ve yanlarında otlayan inekler görmeniz mümkün. Yani sizin anlayacağız Cenevre çok moderen gözükse de (hemen her uluslararası kurumun bir temsilciliği de burada bulunsa da) küçücük bir şehir.

-İş giriş çıkış saatlerinde özellikle Fransa sınırına doğru trafiğe takılmamanız imkansız. Sonunu göremeyeceğiniz araba katarları oluşabiliyor. Kısacası küçücük bir şehir ama bu nüfusla bile inanılmaz trafik sorunu var.

-Buarada; yere çöp atan, tüküren, ağzını kapatmadan hapşuran, gereksiz yere motorsikletini bağırttıran, bağıra çağıra konuşan insanlar görmek gayet olağan. Hatta belki de istanbul'dan daha çokturlar nüfusa oranlayınca. Tek fark arkalarını temizleyen bir belediye olması. O yüzden yerde çöp göremezsiniz. Gerektiğinde yerde yaprak bile göremezsiniz. Ağaçların, bankların üstüne isimlerini kazımış pek çok kişi vardır; ama bir kaç gün sonra boyanır o banklar, ağaçlar yontulur sorunlar çözülür. Yolda yürürken, özellikle market kapılarında dilencilere rastlamanız gayet olağan bir olay burada da. Tek fark pek sesleri çıkmıyor. Üstlerine basabilirsiniz.

Kısacası demek istediğim. Burada (Avrupa'da) hayat şartları, Türkiye'den bakınca çok daha iyi gözüküyor olabilir; (Evet bazı konularda çok daha iyi şüphesiz.) ama insanların insanlıkları çok da farklı değil, diye düşünüyorum.

2 yorum:

  1. Evet gerçekten çok ilginç buluyorum bu yazı serini. Güzel betimlemelerin yanısıra güzel sosyolojik değerle-ndirmeler de var. Şu inek ve çayır meselesine hiç şaşmadım. Oxford+da şaşırmıştım çünkü.Tramvayda müzik çalmak burada yani Beyoğlunffda her ne kadar tramvay sürücüleri güler yülü olsa bile ortalama sürücü profiline göre yine de pek olanaklı değil. Artık telefonla mı çeker oldun fotoları. en sondaki, manzara fotoları cep le mi yoksa makine ile mi merak ettim. yazı gerçekten çok bilgilendirici. Ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim yorum için.

    Anlık yakalamak istediğim, fakat yanımda fotoğraf makinam olmayan kareleri cep telefonumla geçiyorum. Manzara resimlerini fotoğraf makinamla çektim :)

    YanıtlaSil