22 Eylül 2016 Perşembe


Laponya’ya yaptığımız beş günlük geziyi anlattığım yazı dizisinin ikinci yazısına hoş geldinz. Diğer başlıklara aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.

Şimdiden makalelerin bağlantılarını paylaşıyorum, yayınladıkça bağlantılar da açılacak :)

2. Gün - Kuzey Kutup Dairesine Yolculuk: Levi (bu yazıyı şu anda okumakta olduğunuzdan herhangi bir link yok burada)

İkinci gün kulübeye yerleştikten sonra ilk iş kulübenin çevresindeki ormanda biraz tur attık. Dikkatimizi ilk çeken elbette maviyemişler oldu (Finlandiya’daki yemişleri anlattığım yazıma buradan ulaşabilirsiniz). Etrafta hiç kimse yoktu ancak asla tükenmeyecek gibi gözüken bir maviyemiş ormanı vardı. Bu bereketi görür görmez ilk aklıma gelen “artık bir reçel denemesi yaparız” oldu. Nitekim ertesi gün marketten dört plastik kap satın aldım :) Reçel yapımına da belki ilerleyen yazılardan birinde değinirim.


Buralar hep yemiş :)  Bir de tabii aralarda geçen, kıiın kullanılmak üzere düzenlenmiş kayaklı koşu parkurları vardı. Fotoğrafta tabelalardan biri biraz gözüküyor.
Arada sırada maviyemişlerden atıştıra atıştıra yakınlardaki bir nehre kadar indik.




Nehre doğru inerken rengeyiği yetiştirme çiftliği olduğunu düşündüğümüz bir alanla karşılaştık. “Ah ne güzel yakından rengeyiği göreceğiz” diye sevindik. Ancak çitlerin ardı boştu. En başta bu duruma üzülmüş olsak da sonradan öğrendik ki rengeyikleri yazın 3-4 ay kadar doğaya salınıyormuş. Bu süre zarfında istedikleri gibi dolaşıyorlarmış. Kışın ise, ekim ayı gibi sahipleri tarafından, kışın kızak çekmekte vs. kullanılmak üzere doğadan toplanıyorlarmış. Yani yollarda göreceğiniz tüm o rengeyikleri sahipliymiş. Yazın gitmenin artısı olarak kendilerini çiftliklerde kızak çekerken değil, doğada salınırken görebiliyorsunuz.


Rengeyikleri liken yemeğe bayılıyor diye duymuştum.





Bu mantarlar yere düşmüş patatesleri andırıyordu
Kulübenin çevresinde yaptığımız bu kısa yürüyüşten sonra yemek yedik ve arabaya atlayıp küçük bir kayak merkezi olan Levi’de biraz tur arttık. Kayak pistinin olduğu tepeye çıkıp güzel fotoğraflar çekme imkânı elde ettik.

Piste aşağıdan bakış


Levi'nin kilisesi.
Kışın bu tepeye kadar arabayla çıkılabiliyor mu emin değilim. Ancak kayakla çıkılabildiği kesin. Biz gittiğimizde etrafta kimse olmadığından sakin sakin otlamakta olan rengeyikleri ile karşılaştık.





Kar yokken tepede yapılabilecek iki şey var. Biri tur atıp bilgilendirici panoları okumak (İngilizce ve Fince açıklamalı), diğeri de tepenin Levi tarafında kalan Hotel Levi Panorama’ya gidip Samilerle ilgili müzeyi gezmek. Bu müze, bu bölgede Samiler hakkında bilgi alabileceğiniz tek yer; çünkü günümüzde de küçük bir koloni olarak yaşamakta olan Samiler Finlandiya’nın en kuzeyinde, Norveç sınırında ikamet ediyorlar. Yani gerçek Samilerle karşılaşmak istiyorsanız Ivola/Inari tarafına gitmeniz gerek.

Otelin olduğu taraftan tepeye bakış
Yine otel tarafında kalan skilift
Aşağıda Levi gözükürken
Levi ve sol tarafta da otelin ucu çıkmış
Dilerseniz otelde bir de kızakla kayma pisti bulunuyor. Sanırım sadece yazın açık ve yağmurlu havalarda da kapalı oluyor.
Müzenin hemen yanından Levi'ye doğru inen merdivenler
Müzeye giriş 12€ idi. Sanıyorum otelin içerisinde bilgilendirici bir kısım, dışarıda da Sami geleneklerini gösteren, gezebileceğiniz küçük evler bulunuyor. Biz müze açık mı kapalı mı anlamadığımızdan, yanımızdaki arkadaşlarımız İngilizce bilmediklerinden sıkılacaklarını ve oldukça pahalı olduğunu söylediklerinden ne yazık ki müzeyi gezemedik. Aslında ben bayağı gezmek istiyordum çünkü müze aynı zamanda UNESCO koruması altına, her ne kadar bir otelin içerisinde olsa da, UNESCO destek verdiğine göre önemli olmalı diye düşünmeden edemedim aslında. Neyse artık yolumuz günün birinde Inari’ye düşerse bakarız belki :)

Aşağıda tepenin diğer tarafından (geyiklere rastladığımız kısım), çektiğim fotoğrafları görüyorsunuz.




Ta taaa! Tepeye çıktık, çok zordu :p  
Tepeyi kabaca dolaşan yürüyüş yolu.


Gökgürültüsüne karşı kafa sallamak :p


Kittila Havalimanı olması gerek.
Elbette mangal yapabileceğiniz bir nokta da bulunuyor tepede :)
Yangın söndürücüyü bile ihmal etmemişler
Her yer kaya yosunu, liken vb....
Fazla çiçek yok etrafta
Çevirisi: "Gün batımını izlemek üzere beni buraya davet etmek ne kadar da nazik... Güneş ne zaman batacak peki?" "İki hafta sonra..." Evet, gerçekten de haziran başı temmuz ortası arası Kittila'de güneş hiç batmıyor!

Kutup bozkırına (tundra) bir örnek diye düşünüyorum.
Biz dönerken de geyikler otlamakla meşguldü


Levi aslında kışın oldukça popüler bir noktaymış. Kayak merkez küçük olsa da Finlandiya standartlarında oldukça büyük olduğundan herkes buraya akın ediyormuş. Yakınlarda 1-2 tane de buzdan otel var ancak yazın kapalı oluyorlar.


Levi ve Kittilä’da da özellikle yazın sanıyorum, yemek probleminiz olacak. Çoğu lokanta 9 da paydos ediyor, pizza satan yerler bile saat 6 gibi kapanıyordu. Geriye gidebileceğiniz tek nokta birkaç pub kalıyor. Neyse ki publar çok aktif. Akşam 23e kadar yemek servisi, sonrasında da sabah 3’e 4’e kadar canlı müzik var sanırım. Biz o kadar coşmadık, hamburger yemekle yetindik. Diğer günler de alışverişimizi marketlerden yapıp evde pişirdik.

Tek açık bulduğumuz yer.
Bu arada çevrede pek çok motorcu var. Hatta çoğu İtalyandı. Taa İtalya’dan Norveç’e, oradan da Finlandiya’ya geçmişler. Oturup konuştuk pubda. İlginç olmalı motosikletle yolculuk da. Yollar kaymak gibi, çok güzeldir seyahat etmesi :)



İkinci günümüz, biraz da çiseleyen yağmurun etkisiyle böyle geçmiş oldu.


Çiseleyen yağmurdan tahmin edebileceğiniz üzere geceleyin de hava oldukça bulutlu olduğundan tam gittiğimiz döneme rastlayan Perseid göktaşı yağmurunu görmeyi bırakın, tek bir yıldız bile göremedik. Bu durum ne yazık ki Kittilä’da kaldığımız 4-5 gün boyunca böyle devam etti ve nedense biz eve dönüş için havalimanına giderken birden bire güneş açmaya karar verdi. Üzülmedik değil. :(
Neyse ki kulübede soğuk ve yağmurlu havada içimizi ısıtan bir şömine de vardı.

0 yorum:

Yorum Gönder