5 Şubat 2015 Perşembe

Küçük Prens’in Ardından...

5 Şubat 2015 Perşembe - 4 yorum

Küçük Prens’i elime ilk aldığımda ilkokuldaydım. Daha yeni yeni okumayı söktüğümden pek de farkına varamamıştım yazarın söylemek istediklerinin; ancak Küçük Prens’in güzelliğinin buradan geldiğine inanıyorum. İnsanın her yaşında farklı anlamlar çıkartabileceği bir eser bu. Belki de bu yüzden bu özel kitabı çevirmek bir o kadar zor ama çok da değerli. Pek çok altmetnin getirdiği zenginliği hedef metne aktarabilmek ve okuyucuya da anlatabilmek, Saint-Exupéry’i onlara da ulaştırabilmek en büyük amaç.

Küçük Prens dünyada en çok okunan (belki de satılan demeliyiz) ilk üç kitap arasındaymış (ilk sırada dini kitaplar yer alıyor). Ben küçükken de bu kadar popüler miydi, tam olarak hatırlamıyorum. Günümüzde popülerliğinin yanı sıra bir idol haline gelmiş halde Küçük Prens. 7’den 70’e herkesin bildiği, hemen herkesin evinde kitabının yanı sıra Küçük Prens baskılı herhangi bir nesnenin (kutu, bardak, tişört vs.) de yer almasına sebep olan bir karakter o.


Kendi küçük namı büyük karakterimizin ortaya çıkışı ve Saint-Exupéry’nin sancılı hayatı da başka kitap konuları. Çevirime eklediğim önsözde ayrıntılı olarak karakterin nasıl ortaya çıktığından bahsetmeye çalıştım, buradaysa söyleyebileceğim Saint-Exupéry’nin yüzlerce sayfalık bir taslağı azatla azalta günümüzdeki haline getirdiği ve ölümünden bir yıl önce de yayınlattığı. Sevgili Exupéry’i elim bir uçak kazasında genç de bir yaşta kaybetmemiş olsaydık daha kim bilir ne Küçük Prens’ler çıkacaktı.

Saint-Exupéry’nin adı Fransa’da pek çok yere verilmiş olsa da, doğum yeri olan Lyon’da ne kendisi, ne de Küçük Prens üzerine bir müze olmaması beni oldukça üzdü. Hatta emin olmak için birkaç ay önce ziyaret ettiğim Lyon’da, turist bürosuna “Buralarda Exupéry ya da Küçük Prens üzerine bir müze var mıydı?” diye sorduğumda aldığım yanıt “Eeee...Hmmm... Ne yazık ki yok ama dilerseniz Küçük Prens’li kalemlerimiz var.” oldu. Ben teşekkür edip çıkarken arkamdan beyin fırtınası yapıyordu çalışanlar “hakikaten neden Küçük Prens üzerine bir müze yok Lyon’da” diye. Sonrasında internetten biraz daha araştırma yapınca bir iki yere ulaştım. Biri Lyon’la Cenevre arasındaki Saint-Morice-de-Rémens’de bulunan malikane (Exupéry’nin çocukluğunun bir kısmı burada geçmiş), diğeri ise Fransa, Almanya, İsviçre sınırında kalan Mulhouse yakınlarındaki eğlence parkı. Eğlence parkının ismi “Le Parc du Petit Prince”, isme tıklayarak sitesine ulaşabilirsiniz. Genel olarak çok fazla bir şey varmış gibi gelmedi ama, kitaptaki karakterleri kullanarak çeşitli bölümler oluşturmuşlar parkta. Gerçi park da bu yaz (2014 yazında) açılmış. Tarihçesindeki başlangıç cümlesinde de şöyle denmiş : “70 yıl önce bir Türk gökbilimci tarafından keşfedilen B612 gezegeni 2014 yazında Alsas’a inecek.” Hatta en iyisi sitesine girip tarihçe kısmına bir göz atın, gökbilimcinin torunuyla yapılan kısa bir röportajı da paylaşmışlar ;) Bu kadar yakın zamanda açılan bir parka, ilerleyen günlerde yeni alanlar da ekleyebilirler diye düşünüyorum. Lyon yakınlarındaki malikanenin ise açık olup olmadığını tam anlayamadım. Açıkmış gibi gözüküyor ama herhangi bir giriş saati/ücreti göremedim. Belki de yakında açılacaktır bir takım düzenlemelerden sonra (evet sanıyorum ki 2012’de yenilemeye girmiş. Ancak ne zaman ziyarete açılacağını göremedim).

Anlayacağınız Fransa’da durumlar böyle. Oysa dünyanın geri kalanında pek çok kapsamlı Küçük Prens parkı/müzesi bulunuyor. Özellikle Japonya ve yanlış hatırlamıyorsam Kore’dekiler bayağı meşhur.

Gelelim benim İthaki Yayınlarından çıkan çevirime. Elbette bu kadar önemli ve şimdiye kadar pek çok değerli insan tarafından çevirisi yapılan bir kitabı yeniden ele almak zor bir işti, ancak yayına hazırlayan ve düzenlemelerini yapan Selçuk Aylar, Alican Saygı Ortanca ve adını bilmediğim diğer pek çok kişiyle birlikte güzel bir çalışma ortaya koyduğumuzu umut ediyorum. Elbette takdir okuyucunun. Çeviriye ek olarak benim ve sıkı bir Küçük Prens koleksiyoncusu ve blog yazarı olan sayın Ali Lidar’ın önsözleriyle ocak 2015’de raflara çıkan Küçük Prens’e internetten veya kitapçılardan ulaşmak mümkün.

Son olarak üniversitede derslerime konu olan, şimdiyse çevirmek için elime aldığım bu kitabın, her okuyucusu gibi ileride bende de farklı hisler uyandıracağına inanıyorum. İşte bu yüzden her okuduğumuzda kendi kendimize “fil yutmuş boa yılanı”nı hâlâ görüp göremediğimizi sormalıyız. Saf tarafımızı kaybetmememiz dileğiyle...

İpek M.

4 yorum:

  1. Çeviri yaparken anlatılanı aynı hislerle vurgularla aktarabilmek zordur. Tebrik ederim. Benim de bir blogum var, yeni başladım sizi de kendi blogumu incelemeye davet ederim;

    http://restoranrehberim.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Vera,

      Ilgin ve yorumun icin cok tesekkür ederim. Blogunu inceledim. Farkli ve yararli bir bakis acisi olmus. Eminim gezerken benim icin de cok yararli olacak, o yüzden takibe aldim.

      Ipek

      Sil
  2. Bence küçükler için yazılmış, ancak büyüklerin de okuyup çok önemli mesajlar alabileceği bir kitap. Sonu her ne kadar hüzünlü bitse de...
    http://kitapokurum.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Cavaşir,

      İlgin ve yorumun için teşekkür ederim. Dediğin gibi herkese hitap eden, herkesin içinde kendine öğüt bulabileceği bir kitap. Ne yazık ki hüzün de hayatın bir gerçeği diyelim.

      Bu arada blogunuz da güzelmiş.

      İpek

      Sil