3 Ağustos 2016 Çarşamba


Evet, sonunda biz de her Helskinkili (ya da Helsinki’den geçen turist) gibi yolumuzu Tallinn’e düşürdük. Neden böyle söylüyorum, çünkü yolunuz bir gün Helsinki’ye düşerse her tur rehberinin “Helsinki’de yapılması gerekenler” kısmının ilk 3’ünde “Tallinn’e gidin” yer aldığını göreceksiniz (neyse ki Tallinn’de de durum tam tersiymiş gidince gördüm :) ).


Peki Tallinn’e nasıl gidilir, neden gidilir?

Öncelikle nasıl gidilirle başlayalım…
1.3 milyoncuk nüfuslu Estonya’nın bu şirin orta çağ kasabası görünümlü başkentine Helsinki’den feribotla ulaşabilirsiniz. Seçeceğiniz şirkete göre bilet fiyatları ve süre değişiyor. Yolculuk en az 2, en çok 3,5 saat sürüyor. Bilet fiyatları tamamen değişken, zamanına göre 10€’ya da gidip dönebiliyorsunuz 60€’ya da. Önceden almak yararlı olabilir, ancak yazın fiyatların çok oynadığını sanmıyorum, malum turistik sezon oluyor. Vikingline, Eckeröline ve Tallink Silja Line iki yaka arasında çalışan feribot şirketleri. Biz Tallink S. L. ile gittik. Memnun kaldık. 2 saatte gidiyordu, diğerlerine göre en hızlısıydı.

Sabahın 7 buçuğunda Helsinki'yi selamlarken. Limannın yakınlarında St. Petersburg'a giden Peter Line da demirlemişti.
Yolculuk boyunca martılar bizi yalnız bırakmadı.
Helsinki'den yavaş yavaş ayrılırken çevredeki adalarda da neler olup bittiğini görebiliyorsunuz. Tıpkı bu plaj gibi.
Elbette Estonya bayrağı da eşlik edecek :)
Finlandiya'daki adaları sayarken bu "kayalıkları" da adadan sayıyorlar mı merak ettim aslında...
Bu arada feribot dediğimde yanlış anlaşılmasın, gemi az daha büyük olsa transatlantik olacaktı. İçerisinde Dutyfree’si, süpermarketi, barları, kafeleri, restoranları bulunan 9 katlı bir yüzer bir binadan söz ediyoruz sonuç olarak. Bu 9 katın 3 katı arabalara ayrılmış, 3 katı kabin ve marketler, kafeler vs. için, geri kalan katlar da sanıyorum makine dairesidir.

Kat planı, kat arasında ulaşımı merdivenler ya da asansörlerle sağlayabilirsiniz.

Bulunduğumuz geminin sadece arka kısmında balkonlar bulunuyordu.
Balkona doğru giderken kabinlerin arasından geçiyorsunuz. Bir kısmının penceresiz olduğu kesin
Biz yukarıdaki körükten gemiye giderken, aşağıdaki uzun araba kuyruğu da feribota yönelmeye başlamıştı.

Bir kabin ayırtmadıysanız kafelerin bulunduğu kısımdaki toplu masalardan birine çökebilirsiniz. Biraz gürültülü oluyor ama 2 saat için katlanılabilir gibi (çocuk oyun alanlarının yanına oturmanızı pek tavsiye etmem yine de).

…Tallinn’e neden gidilir ile devam edelim…
Tallinn’e 2 ya da 3 sebeple gidebilirsiniz. Birincisi hoş, şirin bir orta çağ kasabası olduğu ve Helsinki’ye de oldukça yakın olduğu için, ikincisi ucuz alkollü içki alabilmek için (bkz. feribottaki Dutyfree kısmı, ayrıca Tallinn’in Helsinki’ye göre daha uygun fiyatlı olması…), üçüncüsü Noel vakti gidip kurulan Noel pazarını görmek için. Bizim sebebimiz birincisiydi, herkes pek övdüğü için ve elbette yakın olduğu için biz de sonunda gitmeyi başardık.

Tallinn’de şehir içi ulaşım
Tallinn’e feribotla gelirseniz (elbette tren veya uçakla da şehre gelmek mümkün), şehir merkezine yürümeniz yaklaşık olarak 20 dakikanızı alacaktır (feribottan inip çıkış kapısına kadar yürüyeceğiniz 10dakikalık kısım buna dâhil değil).

Şehrin surları çok iyi durumda

Bazı surların tepesine çıkmak, hatta tepedeki kafelerde oturmak mümkün.
Sur diplerinde küçük pazarlar da kuruluyor. Bu arada amber işi takıların Tallinn'de çok moda olduğunu söylemek gerek, ancak buraya özgü bir hediyelik değil. Ayrıca çoğu sahte oluyormuş, emin bir yerden almak gerek.
Şehir merkezini tanımak oldukça kolay, çünkü halen eski taş surlar yerli yerinde durmakta. Bir turist olarak gezebileceğiniz en temel yer bu surların içi, bu iç kısımda da ulaşımı ancak bisiklet veya yürüyerek, hadi hadi en fazla fayton ya da turistik küçük trenlere binerek sağlıyorsunuz. Biz yürümeyi tercih ettik. Yer yer yokuşlarla karşılaşmış olsak da zorlayıcı değillerdi.


Eğer şehir merkezine uzak bir noktada konaklayacaksanız ulaşım kartı da alabilirsiniz elbette. Günde 4-5 kereden fazla ulaşım kullanacaksanız en mantıklısı günlük bilet almak (5euro idi). Yoksa akbil gibi doldurulabilir kartlardan bir tane alıp birden çok kişi de kullanabilirsiniz. Tallinn’de oturanlara ulaşım bedavaymış, o yüzden sokakta birini çevirip “kartı nasıl alırım, doldururum?” diye sorunca ne dediğinizi anlayamayabiliyorlar. R-kiosk denilen marketlere gidip kartınızı temin edebilirsiniz efendim. Yalnız R-kiosklar Helsinki’deki kadar yaygın gelmedi bana, o yüzden internetten iyice bakın nerede olduklarına derim.

Ulaşım kartına ek olarak örneğin 4 kişilik bir grupsanız Uber gibi olanakları da değerlendirebilirsiniz. Taksiler kazıklayabiliyormuş dikkat edin.

Şehrin ulaşım haritasını anlamak bana biraz zor geldi açıkçası. Haritaya bakınca tam olarak hangi otobüs nereye gidiyor anlaşılmıyor, internet sitesi de pek pratik çözümler sunmuyor bazen. Ayrıca olur da tramvaya binerseniz dikkat edin, tramvaylar araba yolunun ortasından gitmesine rağmen ortada durakları yok. Duraklar otobüs durakları gibi kaldırımda, yani bir tramvay durduğunda en az iki şeritli yolda arabaların arasından hoplaya zıplaya tramvaya gitmeniz, ya da inmeniz gerekiyor, dikkatli olun. Bana biraz garip geldi açıkçası  :)

Gelelim Tallinn’de görülebilecek yerlere
Tallinn’e gidip sadece sokaklarında da gezseniz yeter aslında, her noktadan ilginç bir geçit, bir bina fırlayabiliyor. Yine de görülmesi gereken (daha doğrusu bizim gördüğümüz) noktaları aşağıya sıralayayım :)

Raekoja Meydanı: Bu meydanda pek çok restoran bulunuyor. Bence yakındaki diğer sokakları denerseniz bir nebze daha ucuz yemekler bulabilirsiniz. Bu arada dikkat!: Restoranların çoğu öğlen 12’de açılıyor ve yaz vakti açılır açılmaz doluyorlar, yani 11:45’de “iyi her yer boş” deyip saat 12:15’de hepsini hınca hınç dolu bulabilirsiniz. Biz öyle açıkta kalıp kaç saat yer aradık :p

Raekoja Meydanı
Bu meydandaki bir sağından solundan çıkan şapkalı ejderha yılan karşımı yaratıklar çıkan bir kilise vardı :)

Viru Kapısı: Bu kapı da kesin görelim diye not ettiklerimdendi. Ne yazık ki şehrin bir kısmı biz gittiğimizde şantiye alanı şeklinde olduğundan ve internetteki çoğu foto da gözükmediği hâlde, kapının hemen yakınında bir gökdelen olduğundan biraz hayal kırıklığına uğradım varınca.

Viru kapısı, şantiye ve otel...
Toompea Hill: İnternetteki pek çok kaynak burada hoş bir manzara noktası olduğunu söylüyor, ancak ben eski şehir kısmını görebileceğiniz bir manzara noktası bulamadım açıkçası. Belki kulelerden birine çıkınca daha iyi gözüküyordur, ancak o zaman da zaten eski şehrin içinde olduğunuzdan, dışarıdan bakmamış oluyorsunuz. Bilemedim :)

Toompea Hill aslında tek bir nokta değil. Surların dışını da kapsıyor. Nitekim burada küçük bir akasu olan bir park var.
Parkteki garip heykellerden biri :)
Surların öteki tarafına geçmek için bu merdivenleri çıkmak zorunda değilsiniz, soldan devam ederek de merkeye ulaşabilirsiniz.
Alexander Nevsky Katedrali: İşte şehrin en meşhur noktalarından biri. Tam bir Ortodoks mimarisi, tabii ki biz gittiğimizde bakım çalışması vardı :D İçeride fotoğraf çekmek yasakmış. Neden yasak onu da anlamadım aslında, pek de albenili gelmedi bana.




Bu katedralin hemen karşısında pembiş bir belediye binası var, bahçesinde ıhlamur ağaçları olan, ıhlamur mevsiminde giderseniz bizim gibi, pek güzel kokuyor efendim:





St. Mary's Katedrali Tallinn’in en eski kilisesiymiş. Biz uzaktan kulesine bakmakla yetindik. Şehir de gerçekten çok fazla kilise var, bir yerden sonra sıkılıyor sanırım insan ;)

St. Olaf's Kilisesi de yine Tallinn fotoğraflarında sıkça karşılaşabileceğiniz bir diğer kilise. Çatısı çok sivri (Zürih'dekileri hatırlattı bana), hemen her fotoğrafa giriveriyor :) (bakınız ilk fotoğraf)



Katariina Geçidi: Burayı tesadüfen bulduk mesela, hoş küçük bir geçitti. Tavsiye ederim.




Fat Margaret Kulesi: Bu da gerçekten adı gibi şişman bir kule idi.




Bu noktalar dışında şehirde gezebileceğiniz pek çok müze var. Bize en ilginç olabilecek gibi geleni “Museum of Occupations” idi. Estonya’nın tarihi ve Sovyet ve Nazi rejimi altındayken halın uğraştığı işleri anlatan bir müze ancak görecek pek bir şey yoktu. Genellikle yazılı anlatım vardı, sanıyorum orada yazanların çok daha fazlasını internette bulmak mümkün olur, para verip gezmeye değecek bir yer gibi gelmedi bize. Yazıları okumasak en fazla 10dk da bitirecektik, öyle diyeyim. Giriş 6 euro, öğrenci, emekli ya da öğretmenseniz 4euro. Elbette kart soruyorlar.




Merkezin biraz dışında kalan ve yine “ilginç olabilir” düşüncesiyle gittiğimiz son yer ise “Patarei” yani hapishane oldu. Burası 1820 yılında savunma amacıyla Çar I. Nicholas tarafından inşa ettirilen bir hisarmış, sonrasında 1920 yılında KGB hapishanesine çeviriyor. 2004’e kadar da aktif olarak kullanılıyor. Giriş ücreti 3 ya da 4 euro idi. Dilerseniz 8€’ya rehberli turlar da oluyormuş ama saatlerini ve günlerini internetten kontrol edip yer ayırtmanız gerek. Bu arada girişte 1 tane ücretsiz broşür veriliyor, daha fazla broşür isterseniz tanesi 1€. Biz dört kişiydik 1 broşür verdiler, eğer grup halindeyseniz ve birden çok ücretsiz broşür almak istiyorsanız birbirinizi tanımıyormuş gibi bilet almanız en iyisi :p

Gelelim hapishane hakkındaki görüşlerime… Ben elbette Philadelphia'daki gibi hoş ve zevkli bir hapishane bekliyordum, ancak bunun yerine içeride hiçbir açıklama olmayan, kendi haline terk edilmiş, bazı yerleri çöplük sayılabilecek ve anladığım kadarıyla herkesin gelip kafasına göre grafiti, mural vs. yapabildiği bir hapishane ile karşılaştım. Tamam duvar resimlerinin bir kısmı güzeldi, ancak 4 euro verip de bunu görmeyi beklemiyor insan, yine de değerlendirip bol bol fotoğraf çektim :)














Bu kısım suçluların asılarak idam edildiği kısımmmış.


Bunlara ek olarak merkezin biraz dışında kalan ve gidebileceğiniz diğer yerler ise şöyle:
  • Seaplane Harbour, burası çeşitli gemi ve denizaltıları gezebileceğiniz bir denizcilik müzesi. Hemen Patarei’nin yanında kalıyor. Buraya da gitmeyi düşündük aslında ancak vaktimiz yetmediği için vaz geçtik.
  • Tallinn Televizyon Kulesi: Bu kule 314 metre uzunluğundaymış, 170. metresinde bulunan balkondan şehri ve açık havalarda Helsinki’yi görmek mümkünmüş (Helsinki – Tallinn arası 70-80km).
  • Tallinn Botanik Bahçesi: Şehrin 10km dışında kalan bu parka giriş ücreti 5€ imiş.
  • Kadrorg Sarayı: 1718 yılında İtalyan mimar Niccolo Michetti tarafından Rus çarlarına yazlık malikane olarak inşa edilmiş.
  • Holy Brigitta Manastırı: Bu manastırın bir kısmı yıkılmış halde, o yüzden değişik bir havası var. Bir nevi Fransa'daki Aulps Manastırı gibi geldi bana, ama gidip görmedik. Halen rahibeler tarafından işletilmekteymiş.

Son olarak…
Bence Tallinn’in orta çağdan kalma şehir merkezi dışındaki yerleri gezmezseniz çok da bir şey kaybetmezsiniz. Şehir merkezini de bir günde (örneğin 7,5 feribotuyla gidip 5-6 feribotuyla dönerek) gezmeniz mümkün. Ama yok “ben her sokağına girip çıkacağım, tüm müzelerini göreceğim” diyorsanız, haydi 3-4 gün diyelim :)

Tallinn Helsinki’ye nazaran çok daha ekonomik bir şehir, ancak oldukça da turistik, o yüzden restoranlarda ödeyeceğiniz ücretler 4-5 euro oynasa da çok büyük farklılık göstermiyor, en azından merkezdekiler böyle.

Tallinn'de tesadüfen girdiğimiz bir restoranın tuvaletinde tarihi eserle karşılaşmak oldukça ilginçti. Gerçi böylesine tarihi bir şehirden de bu beklenir :)



İnsanlar bana Helsinkidekilerden daha soğuk geldi. Finlandiya’da da insanlar çok gülmüyor, ancak bir şey sorduğunuz da ya da iyi günler dilediğinizde gülümseyerek karşılık veriyorlar hemen. Oysa Tallinn’de, örneğin bir kafeden çıkarken “iyi günler” dediğinizde, gerçekten de hiçbir şey söylemeden aval aval yüzünüze bakabiliyorlar. Ya da çağırdığınız taksici trafikte kaldığı için “kaldığınız evin bir de arka kapısı var, neden oraya çağırmıyorsunuz” diyebiliyor, turist olduğunuzu bildiği halde. Arka kapıyı nereden bileceğim ben, arkada sokak olduğunu bile bilmiyordum.

Kısacası bir, en fazla iki gün geçirmek için hoş bir seçenek Tallinn. Özellikle son zamanlarda Estonya’nın yükselen bir piyasa olduğu söylenmekte, Skype gibi şirketlerin buradan çıkması da bunu doğrular nitelikte (tabii böyle pek çok şirket çıkmış ama sonunda hepsi Amerika’ya vs. satılmış) ancak en azından Tallinn yaşamak için bize pek de matah gelmedi. Eski şehir kısmı dışında şehrin diğer kısımları pek de güzel değil gibi.

Yine de yolunuzu düşürün derim; çünkü hemen her noktada farklı bir ayrıntıyla karşılaşacağınız sokaklarda birkaç saat bile geçirmek eğlendirici olabilir :)

Bu bankların altında tekerlekler vardı, sanırım Helsinki'deki gibi kışın bankları kaldırıyorlar :)
Evlerin çatıları tıpkı Zürih'deki gibi dik ve sivriydi.

Pek çok binanın dışında süslemeler bulunuyor
Yer yer geçitlerle de karşılaşmak olası

Ve elbette her yerde kuleler var :)
İyi eğlenceler ve gezmeler :)

Ertesi gün Tallinn'e gemiden veda ederken. Şehir merkezinin limana ne kadar yakın olduğu da böylece belli olmuş oluyor :)

0 yorum:

Yorum Gönder