5 Mayıs 2016 Perşembe


Evet, sonunda 6 başlıklık Cape Town macerasının son başlığı olan Safari’ye geldik.

Bundan önce kaleme aldığım;

Gelelim safari maceramıza.

Genel olarak Afrika’yı ziyarete giden hemen her turistin emellerinden biri safariye çıkmaktır sanıyorum. En azında bende öyle bir hissiyat oluştu. Biraz da bu yüzden olsa gerek Cape Town ve çevresinde gidilebilecek safari alanlarını haftalar önceden araştırmaya başlamıştım; ancak neredeyse son dakikaya kadar bir seçenekte karar vermek konusunda fazlasıyla zorlandığımızı söylemeliyim. Bunun birinci sebebi Güney Afrika’da (Kruger’i saymazsak) aslında gerçekten de safari alanı olmayışıydı. Safari dediğiniz zaman aklınıza doğal ortamına, gerekirse birbirilerini de yiyerek hayatta kalmaya çalışan hayvanlar gelir değil mi? Ne yazık ki burada öyle bir durum söz konusu değil. Zaten safaride görmeyi bekleyeceğiniz çoğu hayvan Güney Afirka’da doğal olarak yaşamayan hayvanlar, yani diğer Afrika ülkelerinden getirtilmişler. Yine aynı şekilde bu parklardaki turların sadece kapalı arabalarda, mümkünse silah kullanan deneyimli rehberler eşliğinde yapılmasını beklersiniz. Ancak Cape Town çevresindeki safari parklarının hiçbiri böyle değil. Büyük kamyonlardan bozma açık arabalarda, silahı olduğundan şüphe ettiğim rehberler eşliğinde, hayvanların dibine kadar girerek safariye çıkıyorsunuz.

Safariye çıkarken bindiğimiz arabalar böyleydi

Aslında bu özel safari alanlarının olumlu yanları da yok değil. Örneğin parktaki her hayvanın nerede olduğu yaklaşık olarak belli olduğundan, safari geziniz sonunda hepsini görmüş oluyorsunuz. Oysa gerçek bir safaride, pek çok paraya kıyıp, sonunda aslan, fil gibi görmeyi umduğunuz, ancak pek de ortalığa çıkmayı sevmeyen hayvanları kaçırma şansınız var.

Bu özel safari alanlarının çoğu aslında rehabilitasyon merkezi olarak geçiyor. Normalde Güney Afrika’da sırf zevk için hayvanların toplanıp tıkıldığı ve sizin de peşlerinden tüfekle koşabileceğiniz parklar bulunuyormuş. Bizim gittiğimiz Aquila Game Reserve Safari alanındaki çoğu hayvan, işte bu av parklarından kurtarılan hayvanlardı. Gittiğimiz safari alanında öyle bir düzen var ki zaten etçil ve otçul hayvanlar birbirinden ayrı tutuluyordu. Kısacası kısmen, oldukça güvenli bir alandı.

Bu leoparcık mesela gerçekten rehabilitasyon alanında özel bir kafeste tutuluyordu. İlk geldiğindeki fotoğraflarını gördük, obezmiş kendisi. Kurarıldığı av alanında semirsin de kürkü genişlesin diye bakıldığından yedirilmiş de yedirilmiş. Burada özel bir diyet uygulanıyormuş şimdi kendisine. Bu kadar tel örgülerle çevirili olmasının sebebi ise dışarıdan gelip hayvana saldırmaya çalışacak olan insanlar.
Bu çita da kurtarılanlardan. O da özel bir alanda tutuluyor birkaç arkadaşıyla beraber, ancak oldukça büyük bir alan. Hatta kendisini öyle bir kamufle etmiş ki dize bile gelmeyen çalıların arasında, az kalsın kendisini bulamayacaktık. 
Her şeyiyle harika bir hayvan gerçekten
Bu özel safariler ne yazık ki sizden fazla fazla para talep ediyor. Bir nevi doğal hayatında takılan hayvanları gözleyebileceğiniz koca hayvanatbahçeleri olan bu parklar için bu kadar para istemeleri bana biraz fazla geldi açıkçası. Günlüğü 400€ olan parklar vardı. Aquila aralarında en makul fiyatlı olanıydı. Cape Town’a 2 saat mesafedeki bu parkta 2 gece 1 gün kaldık (sanıyorum kişi başı 125€ ödedik). Ücrete Cape Town – Aquila arası transfer ücreti dâhil değil. Transfer için de gidiş dönüş toplam 100 ödedik. Bir anlık dalgınlığımız yüzünden böyle kazıklanmış olduk aslında. Normalde ara kiralayıp gitmeyi düşünüyorduk ancak son anda ehliyetimizi bulamadığımız için, safariyi de kaçırmaya korktuğumuzdan araba istetmek zorunda kaldık. Meğer ehliyet bizeymiş. Eğer araba kiralayıp giderseniz günlük 25-30€ bir şey ödeyerek daha ucuza gelebilirsiniz.

Yolda giderken bir noktada durup fotoğraf çekme şansımız oldu. Arkada uzakta hafiften Masa Dağı da girmiş kadraja


Yolda başka bağlarla da karşılaştık

Bu arada belirtmem de fayda var, pek çok oda tipi var. Başkalarıyla kalabileceğiniz ya da daha kalabalık ailelerin kalabileceği geniş ev seçenekleri de mevcut. Biz reservasyon yaptırdığımız tarih için en uygun fiyat ne varsa onu seçmiştik, ama bildiğiniz müstakil villada kalmış gibi olduk. Kocaman bir yatak odası ve banyosu vardı. Ayrıca dışarıda da ağaçlar altında bir duş ve veranda da mevcuttu.






Yan yana başka evler de var, genellikle ikili gruplandırılmışlar
Ödeyeceğiniz ücrete, hoş geldiniz içkisi ilk günkü öğle ve akşam yemekleri ile ikinci günkü kahvaltı dâhil. Zaten öğleden önce terk ediyorsunuz alanı. Öğünlerin hepsi açık büfe. İçeceklerden ekstra ücret alınıyor.

Aquila Game Reserve'den birkaç fotoğraf. Burası bar gibi bir kısımdı
Bahçenin manzarası safari alanında bakıyor. Arada önünüzden hayvanlar geçiyor.
Sağdaki alan yemek yiyeceğiniz restoran kısmı, bahçede havuz önünde de yiyebiliyorsunuz hava güzelse
İçeride bi tek bu zararsız tavuskuşları dolanıyor

Dilerseniz manzaralı havuzda yüzebilirsiniz

Gelelim programa:
Saat 12:00-13:00 gibi check-in yapılıyor.  Odalara yerleşildikten sonra 13:30-14:00 gibi öğle yemeği yeniyor. Ardından 16:00 gibi arabaların önünde buluşuluyor ve yaklaşık 2-3 saatlik bir safari turuna çıkıyor. 


Safari alanından otel kısmına bakış
Bizi ilk karşılayan bu iki fil oldu. Oldukça yaşlılarmış bebek yapmak için, şimdilik iki taneler
Safariye gittiğimiz gün hava biraz kapalıydı ama böylesi daha iyi oldu belki de, sıcaktan bunalmadan, çektiğimiz fotoğraflarda çok fazla yansıma olmadan atlattık safariyi
Her yerde antiloplar vardı tabii ki :)
Ve birden bire annesiyle birlikte bu şirin şey çıkıp geliverdi zebraların arasından
Annesi bir su birikintisinden su içerken, bu deneyimsiz ve yaklaşık 8 aylık gergedancık ise yeri yalamakla meşguldü.




Bizi görünce dayanamayıp koşmaya başlayan, alkışlarımızla coşan, ama sonunda annesinden azar yiyecek olan küçük gergedancık :) Bu arada gergedan ve su aygırlarının aslanlardan çok daha tehlikeli olduklarını belirtmekte yarar var.









Bu sevimli gergedan ise 6 aylıktı sanırım. Annesi başka bir gergedanı yavru edinip, kendisininkini unutmuş. Bu yavrucak da açıkta kalmış. Biz geçerken günlük alıştırmalarını yapıyordu mindere toslayarak ya da top oynayarak



Bu arkadaş bir beş dakika böyle devam etti.
Sinsi bakışlar...
Hayat zor tabii..
Aslanlara bayağı yaklaşmıştık, hatta biz en başta görmemiştik ancak arkamızda da varlarmış. Neyse ki bizi yemeğe kalkışmadılar.
Büyük kedi işte... :p
Erkek aslanlar uyurken dişiler daha dikkatliler gibi geldi bana

Sanıyorum bu kadar yoğun ilgilden yorulan aslanlar bir süre sonra inlemeye, ardından da görev noktaları arasında değişim yapmaya başladılar. Buarada geceleyin de ara ara bu aslan inlemelerini işittim. Çok mistik bir ortamdı :p

Neyse ki bizim şöför biraz daha tedbirliydi. Diğerleri bayağı içlerine kadar girdiler. Yaptıklarının pek doğru olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Hem aslanları rahatsız ettikleri için, hem de gerçekten tehlikeli bir durum. Sırf bu yüzden ertesi gün herkes bizim arabaya, bizim şöföre gitmek istiyordu hehe :)
Ne güzel dişler...
Efendim bu öküzbaşlı antilop imiş
Safari alanında gün batarken
19:00-20:00 gibi tekrar yemek var, arından da dilediğiniz gibi vakit geçirebiliyorsunuz. Biz yıldızları izlemeyi tercih ettik mesela, inanılmaz güzel gözüküyorlardı, ta ki bulutlar gelene kadar, neyse ki yağmur yağmadı :)



Ertesi gün ise sabah erkenden kalkıp 6:00 gibi safariye çıkılıyor. Öncesinde çay kahve ve bir iki bisküvi veriliyor tabii, ama belki kendiniz de bir şeyler atıştırmayı tercih edebilirsiniz, yanınızda atıştırmalık götürmeyi unutmayın.

Yine bu safari de yaklaşık olarak 2 saat sürüyor. 

Ertesi gün, bir gün önce görmediğimiz hayvanları görmek çok ilginç geldi bana.
Özellikle devekuşlarını beklemiyordum :)

Bu karaca tarzı hayvancık da birden karşımıza çıktı. Bize poz verdi ve gitti.
Ortama uyum sağlamış, ancak buralı olmayan zürafalar

Fotoğrafın ortasında gördüğünüz küçük karaltı bir timsahın burnu oluyor. Kendisini bekledik ancak dışarı çıkmadı.
İkinci günkü gezide aslanları saymazsak, ilk günkü hayvanları tekrar görüyorsunuz.
Bu su aygırı da sadece yüzünün bir kısmını göstermekle yetindi. Sonra da hepten sulara gömüldü :)
Yavrusuyla yemek yiyen bir devekuşu :)
Sanıyorum bu kemikler etçil hayvanlara verdikleri hayvanların kemikleriydi
8:00-9:00 gibi kahvaltı oluyor açık büfe, arından da 10:30 gibi check-out yapılıyor. Bu arada boş kalan vakitlerinizde havuzda da yüzebilirsiniz. Ya da bizim gibi safari alanının çevresinde birkaç fotoğraf çekebilir ya da odada dinlenirken duşunuza gelip aynada kendini seyreden bu kuşla karşılaşabilirsiniz :)



Kısacası öğleden sonranız da size kalıyor. Hem koştur koştur bir günde gezmemiş oluyorsunuz, hem de şehrin gürültüsünden ve ışıklarından uzak güzel bir gece geçirmiş oluyorsunuz.

Umuyorum siz de gideceğiniz safariden eğlenceli anılarla dönersiniz.


İyi tatiller! :)

0 yorum:

Yorum Gönder