Sanırım 6
ayı aşkın bir süredir yeni blog yazısı yayımlayamadım. Ancak bu konuda oldukça
haklı sebeplerim var ve bu uzun aradan sonra ilk yazımı da « neden
yazamadığım » üzerine kurmaya karar verdim :)
Yeni ülke, yeni hayat… Ve tabii ki taşınma
angaryası.
Bloga ara
vermemin en önemli sebebi elbette koli hazırlamaktı. Ancak gelin görün ki, ilk
başlarda inanılmaz karmaşık ve birbiri ardına talihsizliklerle karşılaşacağımız
bir taşınma süreciyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyorduk.
Eşimin işi
sebebiyle eylül sonunda Helsinki’den Madrid’e taşındık. Daha doğrusu taşınma
işlemlerine başladık, çünkü Madrid’e gelirken kalacak yerimiz henüz belli
değildi. Ev bulmanın çok zor olmadığını
işittiğimizden (en azından bir Cenevre değildi ev bulma konusunda) Airbnb
sitesi üzerinden bir aylığına bir daire kiraladık. Daireyi Madrid’de
oturmak istediğimiz bölgeye yakın seçtik. Amacımız, 1 ay içerisinde kalıcı bir
daire bulup oraya geçmekti. Bu sırada da Helsinki’den yola çıkan kolilerimiz
yolculuklarını tamamlayıp Madrid’e varmış olacaklardı.
Helsinki'den sonra, soğuktan sıcağa geçme açısından da bir kırılma yaşadık. |
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı… Zaten
sonradan öğrendik ki, İspanya’daki hiçbir hesap hiçbir çarşıya uymuyor.
Öncelikle ev bulma konusunda sorun
yaşadık. Girip çıktığımız pek çok emlakçı, oturmak istediğimiz bölgede çok
yoğun bir talep olduğunu ve ellerinde kiralık daire bulunmadığını söyledi.
Neyse ki sonunda içlerinden biri çıkıp da, talebimize uygun bir yer gösterdi. Evi kiralayabilmek için kabaca iki temel
şeye ihtiyacımız vardı: NIE (ispanyol kimlik numarası) ve bankadan garanti.
Başka bir ülkede olsak çok da sorun
olmayacak şeyler… Ancak bu sıcak ülkede işler o kadar yavaş yürüyor ki! NIE meselesine ayrıntılarıyla bir sonraki
yazımda değineceğim. Eşim AB vatandaşı olduğu için kısmen makul bir sürede
(3 hafta gibi) onun NIE işlemlerini hallettik. Ancak benim ki hâlâ (an itibariyle 6 aydır) çözümlenemedi.
İspanya’da işlem yapmak istiyorsanız
(ev kiralamaktan, toplu taşıma kartı başvurusu yapmaya kadar) NIE’niz olması
gerekiyor. Ancak NIE başvurusunda bulunabilmeniz için de bir adresiniz olması
gerekiyor, yukarıda belirttiğim üzere bir ev kiralamak için de NIE’niz olması
gerekiyor… Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar gibi bir sorunsal bu.
AB vatandaşı olmayanlar için durum daha karmaşık, onu bir sonraki yazımda
ayrıntılarıyla anlatacağım, neyse ki eşim için kaldığımız airbnb’nin adresini
verip işin içinden sıyrıldık.
Gelelim ev kiralamak için gerekli
ikinci kritere, yani bankadan alınacak garanti mektubuna… Eşim, işlerin daha
kolay yürümesi için çalıştığı üniversitenin kampüsünde bulunan bir bankada
hesap açtırmaya karar verdi. Böylece yabancı personele de alışık bir şube
olacaktı. Nitekim hepsi pek nazikti çalışanların, ancak bizi fazlaca bir süre,
yok yere uğraştırdılar.
Öncelikle NIE olmadan garanti
alabileceğimizi söylediler. Biz de eşim daha NIE almadan başvuruda bulunduk.
Ancak bir hafta on gün sonrasında NIE’miz olmadan hiçbir işlem yapamayacaklarını
söyleyip bizi beklemeye aldılar. NIE
çıktıktan sonra da sorunlar bitmedi… Eşimin sözleşmesi, araştırma görevlisi
olduğu için sadece 2 senelikti. Bu süre kendilerine kısa gelmiş olacak ki, bu
sözleşme ile garanti veremeyeceklerini söylediler (normal şartlar altında
İspanya’daki kira sözleşmeleri 3 yıllık imzalanıyor, kiracıların haklarını
korumak için). Üstlerle altlarla konuşarak bir şekilde ikna ettik. Derken
evliliğimize taktılar. Malları nasıl paylaştığımızı sormaya başladılar. Biz
iyice sinirlendik tabii, sonuçta alt tarafı bir ev kiralamaya çalışıyorduk, ama
ev satın alıyormuş gibi muamele görüyorduk. Elimiz mecbur, istedikleri
belgeleri gösterdik ama garanti ile ne ilgisi vardı bilemiyorum. Benim AB
vatandaşı olmamam mı sorun yarattı hiçbir fikrim yok.
En sonunda
garantiyi noter huzurunda imzalatmak için de yine 1 hafta 10 gün kadar
bekledik. Bu süre zarfında elbette bir yandan da evi başkasına kiralamasınlar
diye emlakçıya bir aylık fazladan ödeme yapmıştık. Bu sürenin dolmasına
sanıyorum 1 gün kala bankadan noter onaylı garanti kağıdımızı alabildik.
Akşamına da gidip sözleşmemizi imzaladık.
Kısacası garantiyi almamız 1 ay sürdü.
Bu sırada bir aylığına kiraladığımız airbnb’de kalışımızı uzatmamız gerekti,
ancak kaldığımız evde yer olmadığı için 10 günlüğüne başka bir daireye geçmek
zorunda kaldık. Sonrasında orada da yer kalmadığı için son iki gecemizi
geçirmek üzere bir otele taşındık.
Ertesi gün
evle ilgili işlemlerimizi halletmeye başladık. Eve internet bağlatmak için bir
şirketle sözleşme yaptık, Evimiz olmadığı için 2-3 hafta önce Madrid’e vardığı
halde henüz kavuşamadığımız kolilerimiz için bir gün sonrasına eve getirmeleri
için randevulaştık. Evde olmayan eşyalar için (kısaca tüm mobilyalar
diyebilirim) İKEA gibi siteleri incelemeye aldık vs. Akşamına, otelimize
dönmeden önce evimizde ayaküstü bir şeyler yedik.
Bir sonraki
sabah eşim, kolileri karşılamak üzere erkeden otelden ayrılıp eve geçti.
Yaklaşık yarım saat sonra da beni aradı : « İpek, otel rezervasyonunu uzatabiliyor musun bi bak, evi su
basmış. »
Bu haberi
aldığımızda 1 Kasımdı.
Eve
çıkacağımız binadaki sıcak su boruları tadilattaydı. Bu sıcak su boruları
dairelerin içerisinden geçiyordu. Normal şartlar altında bizim gireceğimiz
dairedeki tadilat tamamlanmıştı. Sadece boruların içinden geçtiği gömme dolabın
yerine monte edilmesi gerekecekti. Ancak nasıl bir şanssa geceleyin bir üst
dairemizde değiştirilen sıcak su borularından biri patlamıştı. Sanırım tadilat
yüzünden evde oturanlar o gece evde olmadığından bir şekilde sese uyanan karşı
dairedeki komşu polise ve kendilerine haber vermişti. Bizim evsahibini aramak
kimsenin aklına gelmemişti ve ne hikmetse iki alt katımızda da o gece kalan
kimse olmadığı için bu su baskını biraz geç fark edilmişti.
Taşınacağımız daire zaten fazla büyük bir yer değildi. Mutfak, salon,
kısacası her yeri su basmıştı. Hiçbir
şeyin farkında olmadan içeri giren eşimi neyse ki elektrik çarpmamıştı. Her
şeyin üstüne patlayan bir de sıcak su borusu olunca, 6-7 saat de kimse suyu
temizlemeyince tüm ev kabarmıştı. Parkeler, duvarlar, kapılar... Elektrik
sisteminin kullanılamayacak hale gelmesine, bunların üstüne bir de bizim
kolilerin geldiğini söylememe gerek yok sanırım. Neyse ki evde iki balkon vardı
da bir şekilde oralara tıktık kolileri.
Biz evi paspaslarla kurutmaya çalışırken evsahibi de geldi. Kadıncağız
resmen oturup hüngür hüngür ağladı.
Aslında yazılacak çok şey var da, ben sadede geleyim. Yukarıda da
yazdığım üzere evi su bastığında 1 Kasımdı. Ancak eve ekspert gelmesi ay
ortasını buldu. Ekspert gelmeden de hiçbir yere dokunulamadığı için ne
parkelerin altı kuruyabildi, ne duvarlar nefes alabildi.
Elbette ekspert geldikten sonra da işlere hemen başlanmadı. Uygun usta bulunması, sonrasında da
evin kuruması gerekiyordu. Bu kuruma işinin ne kadar süreceği ise belli
değildi. Birkaç küçük çaplı su baskını geçirmiş ve ayrıca pek çoğunu da işitmiş
biri olarak evin (eğer özel kurutucular kullanılmazsa) 3 aydan önce tam olarak
kurumayacağını düşünüyordum. Ancak eve gelen ustalar önce 1 haftada
kuruyacağını söylediler. 1 hafta geçtikten sonra ise bir 10 güne daha ihtiyaç
olduğunu söylediler. Islak parkelerin üzerinde, yer yataklarında zaten 1 hafta
geçirmiştik. Ancak parkeleri söktüklerinde evden çıkmamız gerekti. Biz bu
sırada tabii o otel senin, bu airbnb benim gezmeye başlamıştık. Ancak bir
yerden sonra hem bütçemizi aşmaya başladı, hem de bebekle doğru düzgün yemek
pişiremiyor olmak, çocuğun sürekli yatağını değiştirmesi derken canımıza tak
etmeye başladı. Belli ki adamların da evin ne zaman kuruyacağı hakkında pek bir
fikri yoktu. Bunun üzerine akıl sağlığımız için 15 günlüğüne Türkiye’ye gitme
kararı aldık. Ancak gitmeden önce eve özel bir kurutma sistemi kurulması
konusunda ısrarcı oldum. Ustalar önce böyle bir şeyin olmadığını söylemişler
evsahibine, ancak danışılan başkaları mümkün olduğunu söyleyince evin her
odasına birer nem alıcı kuruldu.
Arkada balkona yığılmış koliler ve önde nem alıcı... |
Bu arada
neden bu evden çıkıp başka kiralık bir daireye geçmediğimizi düşünenler
olabilir aranızda. Açıkçası düşünmedik değil. Ancak hem eşyaları bir yerden
diğerine taşıma masrafı, hem fazla alternatif olmayışı hem de en önemlisi
tekrar bankadan garanti almamız gerekeceğinden bir sürü sorunla
karşılaşacaktık. Özellikle banka garantisi işi bizi çok düşündürdü. Hemen neden
iptal ettiğimizle ilgili bir sürü belge isteyeceklerdi kesin, sonrasında
çıkacağımız evin kirası ve adresi farklı olduğu için başka bir sürü belge
götürmemiz gerekecekti vs vs.
Derken
aralık ortasında Madrid’e mecburen geri döndük. Mecburen döndük, çünkü benim
oturum iznim bittiği için ülkede bulunup bürokratik işlemlere devam etmem
gerekiyordu. Ayrıca eşimin de artık çalışmaya başlaması lazımdı.
Eve kurulan
nem alıcılar iki haftada iş görmüşler, evi kısmen kurutmuşlardı. Biz yokken
boya bandana yapılmış, parkeler döşenmişti, ancak süpürgelikler, gömme dolaplar
ve kapılar ortada yoktu. Üstelik evin ısısından sorumlu termostat da bozulmuştu
ve kimse bunun farkına varmamıştı. Elbette aralık ortasında bir pişip bir
donmaya başlayınca sorun olduğu ortaya çıktı. Dönüşümüz Noel tatiline yakın
olunca termostat hariç hiçbir sorunumuza çözüm bulamadık tabii. Noel’de
kayınvalidemler gelmeye karar verdiklerinden yalvar yakar gelmelerine bir gece
kala tuvalet kapısını monte ettirebildik o kadar.
Burada kısa bir de IKEA parantezi açayım.
Türkiye’den gelir gelmez IKEA’dan siparişlerimizi verdik. Kanepedir, yataktır,
masadır vs. Bir sürü koli geldi. 3-4 seferde tüm eşyaları yukarı taşıdılar. Ben
de bir yandan kucağımda bebekle gelen kutuları sayıyordum eksik olmaması için.
Sonuçta bazı büyük eşyalar birkaç kutudan oluştuğu için beklediğimden fazla
kutu saydım. O yüzden de her
şeyin geldiğine kanaat getirerek teslimat formunu imzaladım. Ancak eşyaları
kurmaya başladıktan sonra yemek masasının olmadığını keşfettik. Hemen IKEA ile
irtibata geçip durumu bildirdik, ancak kendilerine telefonla ulaşamadığımız
için maille haberleşmeye başladık. Öncelikle teslimat forumunu imzaladığımız
için bir şey yapamayacaklarını söylediler. Sonra birden bire masayı zaten
sipariş etmediğimizi yazdılar. Bunu yazmış olmaları iyi oldu, çünkü bizim
elimizdeki (internetten aldığımız çıktı ve kredi kartı bilgilerinde) belgelerde
masayı sipariş edip parasını ödediğimiz görülüyordu. Durumu evsahibimize de
açıp fikirini almaya karar verdik (her şey bir yana insanın iyi bir evsahibine
düşmesi büyük şans), hemen bizimle ilgilendiler ve birlikte IKEA’ya gidildi.
Orada da yine “teslim formu bıdı bıdı…” dediler bize, elimizdeki e-mail
yazışmalarını gösterince “bir bakmaya” karar verdiler ve sonuç olarak sipariş
ettiğimiz masanın ellerinde zaten bulunmadığını (stoku tükenmiş), normal
şartlarda birinin bizimle irtibata geçip siparişimizi değiştirmek mi yoksa
iptal etmek mi isterdik diye sorması gerektiğini öğrendik. Ancak o bizimle
irtibata geçmesi gereken kişi bizi hiç aramamıştı. Üstüne bir de masanın
parasını almışlardı. Tabii birden bire “müşteri haklı” olunca yumuşadılar,
terslemeyi bırakıp özre başladılar. En sonunda da başka bir masa seçip işi
hallettik ama sinir ettiler gerçekten.
Tüm eşyalar da eve geldikten sonra sanırım aralık sonu gibi, 3 ay
boyunca 2 bavul eşya ile göçebe gibi yaşadıktan sonra kolilerimizi açmaya
başladık…
Ocak başında evdeki tadilat tekrar
başladı. Ama ustalar 2 haftada bir,
yarım günlüğüne çalışmaya geldikleri için ve her geldiklerinde bir ölçümü yanlış yaptıkları için kapılar
ve süpürgelikler yerlerine oturmadığından evin eski haline gelmesi şubatı
buldu.
Her köşeden
çıkan çiviler, düşen vidalar, kapıları yapıştırmak için kullanılan köpüklerle
birlikte 2 ay nasıl yaşadık bilemiyorum. Bebekle çok zor oldu gerçekten. Ona
dokunma, buna dokunma, sakın o köpüğü yemeye kalkma demekten çocuk da şaşırdı.
Kısacası,
İspanya’da işlerin yavaş yürüdüğünü bu zorlu taşınma sürecinde anladık. Şimdiye
kadar Türkiye’de işlerin çok yavaş işlediğini düşünen ben, İspanya’dan sonra
fikrimi değiştirdim. Sanırım normalde 3
günde bitecek tadilatı 2 aya yayan
ustayı Türkiye’de döverler… Ah, bi’ de tabii işlerin bizim sıkıştırmamız
sayesinde bu kadar hızlı( !) ilerlemiş olduğunu belirteyim. Yoksa hiç
uğramayacaklardı eve. Örneğin üst kat komşumuzun tadilatı şubat ayında, alt kat komşumuzunki ise mart ayında başladı ve kaba işleri bitse de tadilatlar devam ediyor. Bu arada binanın girişi de elbette hasar görmüştü. Su baskınından bir süre sonra kontraplağın bir kısmını kırdılar (zaten nemlendiği için dökülüyordu), kablolar ve su boruları açığa çıktı, kontraplağa bağlı spotlar ise aşağı sarktı. O gün bugündür bir daha girişe kimse dokunmadı... Neyse ki tavan yüksek olduğu için spotlara dokunmamız güç, ancak yine de böyle de sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Birkaç yıla tamir edecekler mi göreceğiz...
Şimdi mart
sonuna yaklaşıyoruz. Bakalım benim oturum izni ne zaman bir sonuca varacak.
Onunla ilgili yaşadıklarımı da bir sonraki yazımda paylaşacağım.
Herkese
sevgiler,
0 yorum:
Yorum Gönder