7 Mart 2014 Cuma



5 Ocakta Vietnam'ı Da Nang üzerinden terk edip Kamboçya'ya, Siem Reap'a geçtik. Yolculuğumuz yaklaşık olarak 2,5 saat sürdü. Aradaki mesafe çok uzun olmasa da sanıyorum ki bu durum bizim uçağımızın hızından kaynaklanıyordu :) Bir nevi pırpır uçakla yaptığımız seyahat fena değildi. 




Bu arada belirtmeden geçmeyeyim, HoiAn'dan Da Nang'a otelimizin çağırttığı bir taksi yardımıyla gittik. Yol 45dk kadar sürüyor, ancak siz ne olur ne olmaz diye 1 saat önceden binin taksiye. Öte yandan otel çalışanlarına Vietnam dışına çıkacağınızı söylemeyi unutmayın, yoksa sanki uçağınızın kalkmasına 1 saat kala havalimanında olmanız yeterliymiş gibi düşünüyorlar.


Siem Reap havalimanını oldukça güzel ve modern bulduk. Hatta şimdiye kadar gördüğüm en güzel havalimanıydı diyebilirim. Adeta bir tatil köyünü andırıyordu.



Siem Reap için otel rezervasyonumuzu Vietnam'a gelmeden önce internetten yapmıştık. Geceliği iki kişi 6 dolar gibi komik bir fiyata Garden House Guesthouse'da kaldık. Havalimanından da sizi ücretsiz alıyorlar. Tek eksisi sıcak suyu olmayışı diyeceğim, ancak Siem Reap sıcağında soğuk su gayet iyi geliyor, şikayetçi değildik. Bizim kaldığımız odada vantilatör vardı bir adet. Dilerseniz 10 dolara sanırım klimalı odada da kalabilirsiniz. 

Odanın fotoğrafını istediğim gibi çekememişim, o yüzden eklemedim, ama otelin ismine tıklayarak internet sitesine gidebilirsiniz.
Havalimanında otelin servis görevlisi bizi karşıladıktan sonra park alanına yöneldik. Oldukça lüks bir jipe doğru yöneldiğimizi görünce 'bu oteller de Vietnam'daki gibi oldukça iyi kazanıyor herhalde' diye aklımdan geçmedi değil, ancak bizim ulaşım aracımız bu jip değil, hemen arkasına gizlenmiş olan tuktuk idi. :)

Böylelikle gecenin bir vakti Siem Reap sokaklarında ilk tuktuk deneyimimizi de yaşamış olduk. Özellikle Kamboçya sıcağında (biz vardığımızda hava kararmış olmasına rağmen 25-30 derece idi sanırım) bu kendinden klimalı araç ile seyahat etmek oldukça iyi geldi. Tek dezavantajı uçan böceklerin falan arada suratınıza, kolunuza falan çarpması. Dikkat etmek lazım.


Ertesi gün tuktuğumuz ile tapınaklara giderken
Otelimize yerleştikten sonra ilk iş Pub Street (barlar sokağı)'na gidip yiyecek birşeyler bulmak oldu. Açıkcası Kambotça Vietnam'a nazaran oldukça fakir bir ülke. Çevrede pek çok dilenci göreceksiniz. Yalnız şehrin kalbi Pub Street adeta bir Beyoğlu, inanılmaz kafeler, restoranlar aktiviteler vs. var. Biz pek ilgilenmedik, ancak her zevke hitap edecek şey bulmak mümkün diye düşünüyorum. Öte yandan Kamboçya'da hemen her türlü haşereyi de yemek mümkün :) Nitekim biz de ilk gece gözümüze bu tarz şeyler satan bir sokak satıcısını kestirdik. Biraz yorgun olduğumuzdan ilk gece birşey tatmadık, ancak ertesi akşam geri döndük.

Bir de belirtmem de fayda var, büyük ihtimalle tüm şehirde böyle işliyor ulaşım işi, bizi otele bırakan tuktuk şöförü hemen ertesi gün kaçta geleceğini sordu tapınaklara gitmek için. Yani anlayacağınız bulduğunuz bir tuktuk ile tüm işlerinizi hallediyorsunuz. Bize makul biri gibi gözüktüğünden kabul ettik ve ertesi gün sabah 8'de tapınaklara gitmek için sözleştik.

Tapınakları gezmek için pek çok seçenek mevcut. Örneğin günlüğü 3-4 dolar olan bisikletlerden kiralayabilir, araba bulabilir, turla gidebilir ya da kendi tuktuğunuzu tahsis edebilirsiniz. Ancak emin olun sadece yürüyerek gezebileceğiniz bir yer değil Angkor milli parkı. Bana sorarsanız, yol düz ve kolay olsa bile bisiklet de ideal değil, çünkü hava çok sıcak ve bazı tapınaklar arasında kaybolabilirsiniz gibi geldi bana. Yine de tercih meselesi tabii. Eğer tuktuğu tercih ederseniz size iki seçenek sunuyorlar. Biri büyük, biri de küçük tur. Biz ilk gün küçük tur, ikinci gün büyük tur yaptık. Belki sadece tek büyük turla da önemli yerleri gezebilirsiniz, ancak yorgunluktan ölme riskiniz var. Büyük turun da kapsadığı önemli tapınakları ilk gün küçük turda hallettiğimiz için ikinci gün daha az yorulduk. Hatta fazla vaktiniz yoksa büyük tur çok da gerekli değil, ancak biz tapınaklardan faydalabildiğimiz kadar faydalanmak istedik. Küçük tur için 15, büyük tur için 25 dolar ödedik. Belki uğraşsak fiyatı kırabilirdik, ancak hem şöförümüzü pek sevdik, hem de bütün günü bizimle geçiren biri için uçuk gelmedi fiyatlar. Üstüne üstlük ikinci gün sonunda bize bir de yağlı boya tuktuk tablosu hediye etti. Son gün ise bizi sabahtan havalimanına yine kendisi götürdü. Sanıyorum 5 dolar aldı havalimanına götürmek için. Tapınaklar da yemek yeme işine gelince, hemen her tapınağın yanında bir yiyecek içecek yeri var. Ancak tuk tuk ile gidiyorsanız sizi kendi tanıdığına götürecektir. Yine de ben tüm lokantaların aynı olduğunu düşünüyorum. Siem Reap her ne kadar dediğim gibi daha fakir bir ülke olsa da çok fazla turistik olduğu için maalesef yemek fiyatları Vietnam'ın 2-3 katı idi.

Gelelim tüm bu Kambotça - Vietnam gezimizin sebebi olan tapınaklara. İlk gün:

Angkor Wat:

Angkor Wat'ın merkezine girmek için biraz yürümek gerekiyor. Sanıyorum iki aşamalı duvar sistemi yapmışlar. 

Angkor Wat'ın tepesinden girişine doğru bakış

Tepeye çıkmak için oldukça dik olan merdivenleri tırmanmanız gerekecek.

Vakti zamanında bu merdivenler şimdikinden daha darmış, bilmiyorum artık insanlar parmakuçlarında mı yukarı çıkıyorlardı acaba?

Bazı duvarlara çeşitli savaş sahneleri resmedilmiş. Gerçekten de çok ayrıntılıydı bu kabartmalar.

Özellikle Angkor Wat'ın çevresinde pek çok maymun bulunuyor. Gözlüklere, şapkalara ve fotoğraf makinalarına karşı çok meraklı olduklarını duydum, o yüzden ben pek yaklaşmadım. İnsanlardan korktuklarını sanmıyorum. Süreki olarak ya birşeyler yiyiyor, ya oyun oynuyorlar... 




... ya da birbirlerinin bitlerini temizliyorlar :)
Ananasımızı paylaştığımız bir anne ve yavru maymun. Ananasını bitirdikten sonra elimizde kalan diğer parçalara da gözünü dikmişti, zor kurtulduk elinden :p
Klasik Angkor Wat pozu :p

Prasat Bayon:

Bayon en beğendiklerimden biriydi

Dilerseniz Bayon'un çevresindeki bir kaç tapınak arasında file binmeniz mümkün

Bayon'un en önemli özelliği taşların üzerindeki yüz kabartmaları. Bana oldukça etkileyici geldi. Bir de yanlış anlamadıysam bu yüzlerin hepsi aslında tek bir krala ait. 

Baphuon:






Duvarlardan birini uyuyan Buda şeklinde inşaa etmişler. Oldukça etkileyici ve büyük idi. Sanıyorum daha yeni ayağa kaldırılmış bu kısım. 2012 gibi bir tarih okuduğumu hatılıyorum. 

Phimeanakas:

Bunun tepesine çok yorulduğumuz için çıkmadık, ancak çevresinde mola verdik.

Prasat Preah Palilay:


Thommanon & Chau Say Tevoda:

Buraya ikiz tapınaklar da deniyor anladığım kadarıyla, çünkü yolun iki tarafına kısmen simetrik bir şekilde inşa edilmiş bu iki küçük tapınak

Ta Prohm:

Ta Prohm belki de Angkor Tapınaklarının en meşhuru. Elbette bu kadar meşhur olmasının başlıca sebebi tapınağın duvarlarının üzerine oturanan devasa ağaçların yanı sıra Tomb Raider filmiyle üne kavuşmuş olması. Eh itiraf etmek gerekirse benim de çıkış noktam biraz Tomb Raider olmuştu. Ne kadar güzel yerler var dünyada, gidip görmek lazım demiştim kendi kendime. 

İşte film ve oyunla birlikte en meşhur olan ağaçlardan biri. Önünde fotoğraf çektirebilmek için kuyruğa girmeniz gerekecek.

Nitekim yukarıdaki saçaklı ağaçtan daha devasa olan, fakat belki de filmde gözükmediği için çok da meşhur olamayan ağaçlar var. Açıkcası bana bu devasa ağaç çok daha etkileyici geldi.
gibi önemli tapınakları gezdik. Elephants Terrace ve Leper King Terracı'ı da tuktuk ile geçerken gördük. Zaten fazla birşey kalmamış.

Tuktuk şöförünüzü sizi beklerken arabasına kurduğu hamakta uyurken bulabilirsiniz

Siem Reap'da klimasız, vantilatörsüz yaşamak imkansız!

gibi önemli tapınakları gezdik. Elephants Terrace ve Leper King Terracı'ı da tuktuk ile geçerken gör

dük. Zaten fazla birşey kalmamış.

Angkor tapınakları da tıpkı Vietnam'daki önemli yerler gibi UNESCO mirasında ve her geçen gün yeni bir yapı ayağa kaldırılıyor. Özellikle Kızıl Khmer rejimi sırasında tahribata uğramış tapınaklar. Buna ek olarak Kızıl Khmerlerden önce başlayan arkeolojik çalışmaların tüm belgeleri yakılmış. Bu yüzden tapınakların çevresinde temizlenmek için numaralandırılan pek çok taş bulunuyor, ne yazık ki belgeler yakıldığı için hangi taş nereye girecek anlamak oldukça zor. Öte yandan Kızıl Khmer rejiminden sonra tapınakları restore etmek için gelen Hintliler de oldukça tahribat yaratmışlar; çünkü tapınak taşlarını temizlemek için kullandıkları malzemeler o kadar etkiliymiş ki taşların bir kısmında çeşitli izler bırakmış. Günümüzdeyse hemen her tapınağa bir ülke bakıyor. Yavaş yavaş daha fazla şey açığa çıkarmaya çalışıyorlar.

İkinci gün ise:

Ta Som:

Burada da etkileyici ağaçlar vardı

Preah Khan:

Fazla fotoğraf eklemedim ancak bu tapınak da oldukça büyük.
Hmm... o tahtanın işlevi üzerine bir kere daha düşünülebilir..
Bizimle birlikte tapınakları gezen bir Budist ordusu da vardı :)

Neak Pean:

Buraya uzun bir tahta köprüyü geçerek ulaşacaksınız. Açıkcası sonunda görülebilecek veya ziyaret edilebilecek pek birşey yok, ancak köprü üzerinde yürümek farklı bir deneyim

Eastern Mebon:


Bu da Batman'in tuktuğu :p
gibi tapınakları gezdik.


Tapınakların giriş ücreti ise günlük 20$, üç günlük 40$ ve yedi günlük 60$. Genel olarak sabah 5'den akşam 6'ya kadar açık olması lâzım tapınakların. Biz iki kere kuyruk beklememek için direkt üç günlük bilet aldık.


Açıkcası bizim 3 günde tapınakları gezmek ve merkezi dolanmak dışında başka şeye vaktimiz olmadı; ancak dilerseniz yakındaki göle ve diğer bir milli parka gidip gezebilirsiniz. Tabii yine tuktuğa ihtiyacınız olacak. 

Siem Reap'dan sonraki durağımız Ho Chi Minh ya da bir diğer ismiyle Saygon oldu. İki şehir arası uçuş yaklaşık olarak 1,5 saat sürüyor. 

Gelelim yemek yediğimiz yerlere. Aslında öğle yemeklerini  tapınakta yediğimiz için pek fazla yer keşfedemedik. 

  • Kahvaltılarımızı hemen otelimizin karşı, sağ tarafında bulunan bir loktantada ettik. Kahvaltıları güzeldi, ancak servis çok yavaş, bi yere yetişmeniz gerekiyorsa sabah ona göre düşünün. Zaten genel olarak Kamboçya'da servis çok yavaş. Sıcaktan herhalde :) 
  • İlk akşam yemeğimizi Angkor Palm adlı restorantta yedik. Biraz tuzlu olsa da yerel tatları tatmak mümkün.


İki kişilik bir tepside çeşitli yöresel tatları denemek mümkün
  • İkinci gece kurbağa yemek istediğimiz için Green Star'ı tercih ettik. Burası aynı zamanda Vietnam'daki sokak çocuklarına yardım eden bir loktanta. Yani yedikleriniz boşa gitmiyor diye düşünebilirsiniz :)

Sadece kurbağa bacağı değil, kurbağanın tümünü yeme imkanı bulacaksınız bu mekanda. Ancak hayvancağızın baldırları dışında gerçekten de fazla bir eti yok, yanında başka şeyler de yemek lazım.
  • Üçüncü geceyse Siem Reap River Road üzerinde bulunan bir yerel loktanaya girdik. Fiyatlar oldukça makuldü.

  • Blue Pumpkin'de ise tatlı ve dondurma ihtiyacımızı giderdik. 




Genel olara her lokantada ekmek geliyor, ayrıca yemekleri de Vietnam'a göre daha az kızartıyorlar, daha hafif geldi bize.Su ihtiyacınız içinse çevrede bulunan süpermarketleri kullanabilirsiniz. Ya da çok yerel bir bakkal görürseniz bazen marketlerden daha ekonomik olabiliyor. Öte yandan ülkede dolar kullanılıyor. Yani Vietnam gibi yanınızda dong taşımanıza gerek yok. Sadece 1 doların altı olan para üstlerini yerel parayla ödüyorlar.  Bu arada Kamboçya'da herşeyin 1 dolar olduğu bir gerçek, ancak bazen 1 dolar çok uçuk kalabiliyor, bazen de çok düşük.

Gelelim haşere maceramıza. Kamboçya'da özellikle Kızıl Khmer rejiminden saklanılırken sanıyorum pek çok farklı şey yemek zorunda kalmış insanlar. Özellikle de tarantula yemek Kamboçya'nın bir bölgesine özgü. Her ne kadar insanlar artık pek bu tatları ana yemek olarak yemeseler de özellikle turistleri eğlendirmek için diyelim, geceleyin şehrin merkezine el arabalarında bir kaç stand açılıyor. Biz ilk gece su böceği (water bug) ve çekirgeyi denedik. Hatta bonus olarak bir de arı kazandık. İkisi de fena değildi, ancak kanatları ve bacaklarının boğazınıza takılma ihtimali var, onları ayıklamayı unutmayın. İkinci gece ise tarantula denedik. Açıkcası tarantula daha etli olduğu için daha yenilesi ve hoş geldi bize. Ancak yerken tarantulanın bacaklarındaki tüylere çok odaklanmamaya çalışın ;) Ah, bir de üzerinde çeşitli süpekülasyonlar olduğu için tarantulanın karın bölgesini yemedik. Aslında asıl yenmesi gereken kısım orası olabilir, çünkü sadece dişi tarantula yeniyor ve tarantulanın karın kısmında yumurtaları oluyor, aslında protein açısından oldukça faydalı olmalı, fakat öte yandan aynı bölgede iç organları da bulunuyor. Karın kısmını saymazsak kafası ve bacakları güzeldi. Aslında hayvancağızın kendine has bir tadı olup olmadığını bilemiyorum çünkü sarımsaklı bir sosta kızartıyorlar, yani sadece sosun tadını alıyorsunuz. Biraz nasıl desem.. belki soslu ve yanmış tavuk derisi tadında olabilir :) Çekirge ve su böceği de aynı sosta pişiriliyor.  Bu kabuklulara ek olarak bir de su yılanı kızartması vardı, ancak standda satış için duran küçük kıza sorduğumda 'yeme onu' dedi. Sonra karın ağrısı falan yapıyormuş anladığım kadarıyla, ben de kızın fikrine uydum, sonuç olarak o satıyor, o yüzden yemedim. Standı Pub streetin girişinde (genellikle akşam 7-8'den sonra açılıyor), konuyla ilgili bir kaç fotoğrafı da hemen aşağıda bulabilirsiniz :)

Ben ve kafam kadar tarantula

Tarantula tabağı

Çekirge tabağı

Küçük kurbağa tabağı

Su böceği tabağı

Yılan şiş tabağı

Genel olarak stand

Soldan sağa arı, erkek su böceği, dişi su böceği ve iki adet çekirge

Bir adet su böceği. Karafatma da olabilir aslında :D
Yemeklerden veya uzun bir yürüyüşten sonra ise balık masajını deneyebilirsiniz. 30 dakikası 3 dolar ve bir bira bedava (Bedava biranızı istemeyi unutmayın. En azından ayaklarınızı sokmadan bira olup olmadığını sorun). Biz Barlar Sokağına yakın iki yerde denedik iki gece. Oldukça hoşumuza gitti, ancak ilk yerde balıklar birazcık büyüktü, mümkünse küçük balıkları seçin, yoksa çok gıdıklıyorlar :)


İyi eğlenceler ! :)

{ Bütçe planlamanızda yardımcı olması amacıyla hazırladığım 21 günlük harcama listesini görmek için lütfen tıklayın. }

0 yorum:

Yorum Gönder