11 Haziran 2012 Pazartesi


Yaklaşık bir ay kadar önce, geriye kalan 2 tane yirmilik yaş dişimden birini çektirmeye karar verdim. Çünkü on günlüğüne İstanbul'a döndüğümde tüm vaktimi dişçi koltuğunda geçirmek istemiyordum. Zaten Cenevre'deki doktorlar da ne kadar kötü olabilirdi ki?

Bir tandığın tavsiyesi ile özel bir klinikten randevumu aldım. Mecburen özel klinikten aldım, zaten Cenevre'deki tüm hastaneler özel sınıfında olduğu için başka şansım yoktu.

İlk randevu fena geçmedi. Gelmişken dişlerimi de kontrol ettirmek istemiştim, çürük konusunu sorduğumdaysa aldığım yanıt biraz ilginç gelmişti o anda bana,  "herhangi bir film çekmeden bir sorun olup olmadığını göremem". Çok büyük bir miktar olmadığı için "hadi bakalım film de çekilsin, sonrasında da filmimiz olmuş olur" dedim. Filmden sonra ki durum ise oldukça vahimdi, 3-4 çürük vardı ağızımda. Her ne kadar kötü durumda olmasalarda düzeltilmeleri hayrımaydı, ama bana garip gelen durum bu 3-4 siyah noktanın filmsiz kontrol dışında nasıl görülemiyor olduğu idi. Şimdiye kadar Türkiye'de gittiğim doktorlar böyle bir film ihtiyacı içine girmemişlerdi pek.

Dolgu fiyatları oldukça uçuk olduğu için (bir diş için 200frank gibi) tüm dolguları İstanbul'a saklayıp, sadece bir yirmiliği çektirmeye karar verdim ve bunun için tekrar randevu aldım. Tabii ilk randevunun sonunda diş filmlerini de istemeyi ihmal etmedim. Ancak teknoloji nasıl bir hale gelmişse, ben görüntüyü siyah film üzerine beklerken, mail attılar. Gerçi böyle de fena olmadı, ama bir sonraki sefere dişçi randevuma laptopla falan gitmek zorunda kalacağım herhalde.

Böylece güzel bir cuma günü, kuşlar güzel güzel öterken ben de dişimi çektirmeye gittim. Tabii bu arada başıma geleceklerden haberim
yoktu.

 Dişçi koltuğuna oturur oturmaz duyduğum ilk soru "hangi dişinizden başlayalım" oldu. Oysa benim iki dişi değil, sadece birini çektirmeye niyetim vardı. Üstelik anatomik olarak ikisini birden çekmek de mantıklı gözükmüyordu, çünkü dişlerden biri sağ üstte, diğeri sol üstte idi. Durumu açıklayıp sağdakini çektirmeye karar verdim.

Çekim aşamasında biraz zorlanıldı, ama neyse ki uyuşturma diye bir yöntem vardı. Bu arada ayrı ayrı hem çekim boyunca, hem de çekim sonunda "diğer dişinizi de çekseydik de kurtulsaydınız" şekilde bir baskı hakimdi üzerimde. Zaten yeteri kadar dişçi korkum vardı, bir de iki dişi birden çektirip kalpten gitmek istemiyordum ve iki dakikada bir ağzımdaki 4 elle birlikte "Hayır istemiyorum" demeye çalışıyordum. Neyse ki bu işkence uyuşturma vs. dahil sadece 20dakika sürdü diyebiliriz. Üzerine, bir süre ısırmam için gazlı bez verildi ve tabii ki çekim parası istendi.

Bense, kliniği terk ederken hem üzerime geldikleri için biraz sinirliydim, hem de önceki diş çekimlerimi hatırlamaya çalışıyordum. İkisinde de (biri ameliyatla çekilmişti) çekimden sonra ilaç ve gargara verilmişti, buradaysa hiçbir şeye lüzum görmemişlerdi, ama çok üzerinde durmadım o an için.

Böylece cuma gününü hafif bir ağrı kesici ile atlattım. Cumartesi kendimi çok daha iyi hissediyordum, hem ağrı geçmişti, hem daha rahat konuşuyordum hem de yemek yemek pek sorun olmuyordu. Yine de dikkat ediyordum tabii. Sonra pazar günü de geçti.... Ama pazar gecesi bana geçmek bilmedi; çünkü yattıktan yaklaşık olarak yarım saat bir saat sonra deli gibi kan yutmaya başladım. En başta hafif hafif gelen kan, sonra arttı ve sabaha kadar yavaş yavaş sızmaya devam etti. Bu arada hem ruh halim, hem midemin hali, hem de yatak çarşaflarının hali berbattı, bu konu hakkında pek ayrıntı vermek istemiyorum. Sürekli olarak bir "3 gün bir şey olmayıp, şimdi bu kan akışı nereden?" "Acaba kan zehirlenmesi geçirir miyim?" diye düşünme halindeydim.

Sabahı zor ettim. Tabii hemen klinik arandı, randevu alınmaya çalışıldı. Ama kliniğin sekreteri de biraz anlama özürlü olduğu için sonuç olarak başka bir doktora randevu almak zorunda kaldım. Üstelik durumun aciliyetinden bahsetmeme rağmen bir sonraki güne randevu verilmeye çalışıyordu. Neyse ki öğleden sonra için bir görüşme ayarladım. Bu arada sabahın 9'unda girdiğim sınavın nasıl geçtiğinden bahsetmek bile istemiyorum.

Öğleden sonra soluğu dişçide aldım ve kontrole girdiğim kadın bana ne dese beğenirsiniz? "Aman allahım böyle bir olayla ilk defa karşılaşıyorum, siz de kesin hemofili var!", tabii böyle bir cümleden sonra bilmem kaç defa küçük operasyon geçirmiş, 2 defa da ameliyat olmuş biri olarak garip garip baktım. Kadın utanmasa "tıp literatüründe teksiniz" diyecekti. Tabii hemen ameliyatları ve diş çekimlerini söyledim kadına. Ayrıca bende hemofili olsa kan akışı dişi çektirdiğim andan itibaren durmazdı. Öyle 3 gün dursun, sonra kanamaya başlasın şeklinde hemofili nerede görülmüş merak ettim.

Biz böyle saçma sapan tartışırken dişimi çeken doktor giriverdi içeri. "Kusura bakma seni yanlış yönlendirmişler, gel bir de ben bakayım" dedi. Zorla tekrardan film çekimi yapıldı ve o da diğer kadın gibi tıp literatüründe teksiniz klişeleri atıp, üzerine de normalde vermesi gerektiğini düşündüğüm bir antibiyotik ile gargara verdi. Böylece kliniği terk ettim.

Ne doktor bana birşey ödemem gerekip gerekmediğini söyledi, ne sekreterler birşey dedi. Zaten bana göre  bu olay da bir randevu değildi. Düpedüz acil durumdu, ya da en kötü ihtimalle kontrole girmesi gerekirdi. Ancak bir kaç hafta önce eve gelen mektup bunun tam tersini söylüyordu. Durduk yere başıma 70frank masraf çıkarmışlar, pişkin pişkin paralarını istiyorlardı. Mektubu görür görmez kan beynime sıçramıştı. Düpedüz haksızlıktı bu yapılan, hem beni zor duruma sokmuşlar, vermeleri gereken antibiyotiği vermemişler, hem zorla röntgen çektirmişler, hem de para istiyorlardı. Ödemedim tabii, itiraz dilekçesi yazdım, ama o da pek bi işe yaramadı. Bu şekilde, Türkiye'de olsam ucunu bırakmayacağım bu haksızlık, mecburen kapatılmış oldu, yoksa işin sonunda ülkeden atılmak vardı. Zaten yeteri kadar derdim vardı nüfus idaresiyle.

Şimdi, bir kere de doktor ile doğrudan iletişime geçmeye çalışacağım. Paramı geri vereceklerini sanmıyorum ama, belki biraz vicdanları varsa yaptıkları haksızlığı birazcık anlarlar. Zaten bu olaydan sonra hergün durup durup Atatürk'ün "beni Türk doktorlara emanet edin" sözü geliyor aklıma, boşuna dememiş valla...

0 yorum:

Yorum Gönder