Kuzey Işıklarının Peşinde: Bugøynes

Laponya’nın en kuzey noktalarından biri olan Sevettijarvi’ye yaptığımız gezimizin notlarına devam ediyorum. Bu yazımın devamı ve öncesi niteliğindeki diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz:

• Kuzey Işıklarının Peşinde: Inari ve Ivalo
• Kuzey Işıklarının Peşinde: Sevettijärvi 
• Kuzey Işıklarının Peşinde: Aurora Borealis 
• Kuzey Işıklarının Peşinde: Bugøynes (Şu anda okumakta olduğunuz yazı)
• Kuzey Işıklarının Peşinde: Kirkenes
• Kuzey Işıkları / Aurora Borealis Nasıl Fotoğraflanır?

(Yazın Laponya’nın güney noktalarında kalan Kittilä veRovaniemi’ye yaptığımız seyahatler içinse sizi şöyle alabilirim.)

Sevettijarvi'de kalırken bir günümüzü Bugøynes kasabasını gezmeye ayırdık. Böylece bu kadar yakınına gelmişken Norveç'e de geçmiş olduk. Sınırdan geçer geçmez gözle görülür bir şekilde tepeler çoğalıyor, yollar daralıyor ve virajlar artıyor. Finlandiya'nın o upuzun, düz yollarından, Norveç'in bilindik girintili çıkıntılı doğasına giriş yapıyorsunuz. Açıkçası sınırı geçer geçmez böylesine belirgin bir ayrım fark edebileceğimizi düşünmemiştim, bana çok ilginç geldi :)

Bugoynes'e girerken...

Bugøynes, Sevettijarvi’den arabayla sadece 1,5 saat uzaklıkta şirin bir Norveç balıkçı kasabası. Benim şimdiye kadar gittiğim en kuzey nokta oldu. Biraz daha gitsek zaten Avrupa'nın en kuzey noktası sayılan Nordkapp'a varıyorduk ;) (Nordkapp'ın koordinatları, 71°10′, Bugoynes'in ise 69°97′) Bu kasaba da Norveç’in Finnmark bölgesindeki diğer pek çok kasaba gibi geçimini Red King Crab’tan (Kral Yengeç familyasından bir yengeç türü) sağlıyor. Finnmark bölgesini ziyaret etmek isterseniz fark edeceksiniz ki bölgede pek çok Kral Yengeç av gezisi düzenleniyor. Doğrudan avlayabildiğinizi sanmıyorum ancak sanırım avlayan balıkçıları seyredip yengeci yakından görebiliyorsunuz. Turlar (malum Norveç’te olduğundan) biraz tuzlu. Biz tura çıkmayı düşünmedik ancak gitmişken bir tadalım dedik ve soluğu Bugøynes’teki Bistro adlı lokantada aldık. Çalışanlar çok güler yüzlüydü ve yemek de oldukça lezzetliydi, ancak biz bilmiyorduk; lokantaya gitmeden önce rezervasyon yaptırmakta fayda varmış. Bizim gittiğimiz gün elli kişilik bir turist grubu vardı, lokantaya onlardan beş dakika önce girdik ancak bizim yengeçlerin hazırlanması bir saat sürdü mutfak diğer yemeklerle uğraştığından. Neyse ki sonunda beklediğimize değdi :)

Lokantadaki akvaryumda bu 10 kiloluk yengeçleri yakından inceleyebilirsiniz.

Tabak fotoğrafta küçük çıkmış olsa da oldukça doyurucuydu. Elbette bu doyurucu yemek için 40 euro gibi bir meblağ ödemek zorunda kalacağınızı da eklemiş olayım. Artık o paraya değip değmeyeceğine size karar vereceksiniz :)

Karnımızı doyurduktan sonra kısa bir tur atıp Bugøynes’ten ayrıldık. Kasaba oldukça küçük olduğu için rahatlıkla yürüyerek geziliyor ancak kışın etraf buz tuttuğundan yürümek biraz uzun sürebilir.

Biz Bugøynes’i ziyaret ettiğimiz gün başka bir yer gezemedik ancak vaktiniz olursa (veya Norveç turundaysanız), hemen Bugøynes’in karşı yakasında kalan Vadsø’yu da ziyaret edilecekler listenize ekleyebilirsiniz. Özellikle sanırım 1920’li yıllarda zeplinlerin yanaşması için inşa edilen kule benim fazlasıyla ilgimi çekti. Zeplinlerin bu kadar yaygın kullanıldığını bilmiyordum. Bu arada Vadsø –Bugøynes arası da 1,5 saat sürüyormuş arabayla.

Bugøynes’e giderken ve bu küçük kasabadayken Kuzey Buz Denizi’nin Barents Denizi kısmını da görmüş olacaksınız. Ara ara durup güzel fotoğraflar çekmeyi deneyebilirsiniz :)

Şimdiden iyi gezmeler!