3 Eylül 2015 Perşembe

Münih dönüşü Neuschwanst Şatosunda Uyuyan Güzel’i anıp, Resia Gölü’ndeki çan kulesinin sırrını çözdükten sonra Verona’ya doğru ilerlerken karşımıza Ötz kasabasının tabelası çıktı ve birden “Bir dakika, şu 1990’larda bulunan meşhur Buz Adam buralarda bir yerlerde olmalı” dedik. Ne yazık ki kendisi Ötz’de değildi ama Bolzano’nun merkezindeki arkeoloji müzesindeydi.








Ötzi günümüzden 5300 yıl önce yaşamış ve doğal şartlarda buz içerisinde muhafaza olarak bizlere kadar ulaşmış büyük büyük büyük dedemiz diyebiliriz.

Ötzi, 1991 yılında Ötztal Alpleri’nde yürüyüşe çıkan iki turist Helmut ve Erika Simon tarafından bulunuyor. En başta Birinci veya İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma veya bölgeye yürüyüşe gidip kaybolan gezginlerden birine ait olduğu düşünülüyor cesedin. Böylece Avusturya’nın Innsbruck şehrine götürülen Ötzi’nin yaşı tespit ediliyor ve çok daha eskiye, Bakır Çağı’na ait bir insanla karşı karşıya kaldığımız anlaşılıyor. 

Elbette böylesine önemli bir mumya için İtalya da harekete geçiyor ve mumya üzerinde hak iddia ediyor. Nitekim tam Avusturya - İtalya sınırında bulunan Ötzi, birkaç metreyle İtalya’ya ait çıkıyor ve Avusturya Ötzi’yi Bolzano’ya gönderiyor. Ancak bilimsel çalışmalara birlikte devam ediyorlar.

Müze binası
Bolzano’daki müze “arkeoloji müzesi” adı altında geçse de aslında sadece Ötzi’ye adanmış bir müze. 4 katlı ve her katında farklı bir şey keşfediyorsunuz. Ne yazık ki mumyanın fotoğrafını çekmek yasaktı, ancak müzenin bazı kısımlarında fotoğraf çekmek serbest. Sanırım şimdiye kadar en hoşuma giden ve yazan her şeyi okuduğum tek müze burası oldu. Oldukça ilginç bilgiler paylaştıklarından ve hemen her bir bilgi birbirinin tamamlayıcısı olduğundan okumak da çok zevk verdi.

Örneğin Ötzi’nin isminin bulunduğu Ötztal Alpler ve Yeti sözcüklerinin birleşiminden geldiğini biliyor muydunuz? Ya da kendisinin bir cinayete kurban gittiğinizden haberiniz var mıydı?

Evet, Ötzi bir cinayete kurban gitmiş. Ne yazık ki ne tam mesleği ne de sosyal statüsü hakkında henüz kesin bir bilgi elde edilemiyor. Ancak her geçen gün ilerleyen teknoloji sayesinde yeni bilgiler öğreniliyor. Mesela ölmeden önce yediği yemek sanıyorum 2011 yılında analiz edilebilmiş. Ya da taktığı şapkanın ayı kürkünden yapıldığı düşünülürken, yeni aletlerle yapılan incelemelerde bunun kurt kürkü olduğu anlaşılmış.

Cinayet sebebi de belirsiz. Ama müzede okuduklarınızdan sonra fikrinizi belirtebileceğiniz bir pano bulunuyor. Hoş bir fikir :)


Bu arada müzede gezerken Ötzi’yi bulan Helmut ve Erika’nın normal yürüyüş parkurunun biraz dışına çıktıklarını öğreniyoruz. Yani parkuru ihlal ediyorlar. Bu sırada da şans eseri binlerce yıl buz altında korunan, ancak artık yavaş yavaş içinde bulunduğu buzun erimesiyle gün yüzünee çıkmaya başlayan Ötzi’nin cesediyle karşılaşıyorlar. Eğer parkurun dışında çıkmasalardı büyük ihtimalle eriyen buzla açığa çıkacak olan mumya çok geçmeden doğada yok olup gidecek, biz de günümüze kadar en iyi koşullarda korunup gelen bu mumyayı bulamamış olacaktık.


Yapılan analizler sonrası oluşturulan Ötzi. Kendisi 1,60 boylarında, 50 kilo ve ayakkabı numarası da 36 imiş.

Ötzi'nin vücudunda pek çok dövme varmış. Bunların koruyucu dövmeler olabileceği, ya da akupunktur noktalarını göstermek için kullanıldığı düşünülüyor. Dövmeler halen asıl cesedin üzerinde görülebilmekte.
Peki, Bolzano’ya geri dönersek. Ötzi dışında şehirde gezilebilecek fazla bir yer yok ne yazık ki. Dilerseniz Resia’dan çıkıp Verona’ya doğru devam eden Adige Nehri’nin yavaş yavaş hızlandığı noktaya gidip nehre bir göz atabilirsiniz. İtalya’da olduğunuza göre ve hava da güzelse dondurma yiyebilir ve ardından yolunuza devam edebilirsiniz :)



Artık köprüsü olan her şehir bu kilitlere ev sahipliği yapıyor. Geçenlerde Paris'deki bi köprünün bu kilitleryüzünden yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını da hatırlatalım :)




Dolomiti dağlarının kıyısında kalan bu coğrafyada doğa da bir ayrı güzel.
Bakalım ilerleyen günlerde Ötzi üzerine yerine haberler alacak mıyız…

Aşağıdaki fotoğraflar da Resia'dan Bolzano'ya giderken çekildi. Aosta'yı hatırlatıyordu yol biraz. Her tarafta kaleler vardı. Bir de bölgenin meşhur elma bahçeleri :)






0 yorum:

Yorum Gönder