8 Eylül 2015 Salı



Bu yıl sanıyorum özellikle Yunanistan’daki ekonomik krizin etkisiyle fiyatların düşünmesiyle pek çok insan Türkiye’den Yunan adalarına akın etti. Benim böyle bir amacım yoktu ama denk gelmiş oldu. Yolum Bodrum’dan geçerken “Yahu hep buralardayız, Kos da karşıda, görüyoruz. 45 dakikada feribot geçiyormuş, neden gitmiyoruz ki?” diye sordum kendi kendime. Elbette öyle ha deyince gidilmiyor, vize gerek ne yazık ki. Neyse ki benim oturma iznim olduğundan problem olmadı, ama anladığım kadarıyla vize almak da çok zor değil Yunanistan’a; çünkü akın akın Türk gidiyordu adaya.

Orada, bir ada var 'yakında'....
Kos yaklaşık 40km’ye 8km’lik bir ada. Adada yaşan Türk nüfus da oldukça fazlaymış. Zaten merkeze girince etraftaki nazar boncuklu hediyelik eşyalardan, camilerden, yeni rakı reklamlarından durumu anlıyorsunuz. Yalnız sanıyorum şu günlerde adada bulunan en büyük grup Suriyeli sığınmacılar. Hepsi ağaç gölgelerinde, zor şartlarda yaşamaya çalışıyorlar. Oldukça kalabalıklardı.

Bodrum merkezden bindiğimiz feribot yaklaşık 45 dakikada Kos’a ulaştı. Eğer Turgutreis’den binerseniz yarım saat sürüyormuş yolculuk. Sanırım 19€ ödedik gidiş dönüş bilete. Her şey iyi hoştu ancak feribottaki müzikten nefret ettik. Bir kere sabahın köründe bindiğiniz feribotta ne diye disko müzikleri çalıyorlar bangır bangır, bir de üstüne bir sürü Arapça şarkı koyuyorlar anlamadım. Çok iticiydi, hem benim için, hem de yanımdaki İtalyan akrabalarım için.
Marina
Marina

Kos’a adım atar atmaz tarihin içine düşüyorsunuz. Öncelikle sizi St. Jean şövalyeleri tarafından yapılan Neratzia Kalesi (1) karşılıyor. Sonrasında şehir merkezindeki parkta bulunan Hipokrat Ağacı’nı (3) ziyaret edebilirsiniz. Meşhur hekim Hipokrat’ın bu ağacın altında öğrencilerine ders verdiği söylenmekte.


Karşımıza çıkan ilk camii 1786 yılında yapılmış olan Gazi Hasan Paşa Camii (4). Günümüzde camii olarak kullanılmıyor, zaten biraz yıkık dökük halde. Ama alt giriş kısmında çeşitli dükkânlar var hediyelik satan.




Cami ve ağaçtan sonra yolumuza devam edip tarihi kalıntılara geliyoruz (5). Helenistik çağdan orta çağa kadar izler taşıyor bu kalıntılar. Pek ayakta değiller ama yine de görmeğe değer zaten şehir merkezindeler.


‘Panellion’ (12, 13), 1935 yılında inşa edilen bir bina o zamanlar Faşist İtalyan partisinin merkezi olarak kullanıyormuş.  Günümüzde ise pazar yeri durumunda.


Bu pazar alanının hemen yanında ise bir başka cami, 18. Yüzyılda inşa edilmiş Defterdar Camii var,(14).
Batı arkeolojik kalıntı alanı ve birkaç diğer harabe(6, 7, 8, 9), şehir merkezinden yaklaşık on dakika yürüme mesafesinde. Yine merkezde kalıyor yani :) Burada çeşitli mozaikler ve başka tarihi kalıntılar bulunuyor.



Adada gezebileceğiniz başka yerler de var. Örneğin Asklepion Sitesi Tıp Merkezi (fazla sıcakta gezmememizi tavsiye etti yemek yediğimiz lokantadakiler, çünkü tamamı açık bir alanmış burası, merkezden kalkan turistik trenlerden biriyle ulaşılabiliyormuş), sülfürlü sıcak su kaynakları ve arkeoloji müzesi.
 Dilerseniz yüzmek de mümkün elbette. Sanırım adanın diğer taraflarındaki koylara gitmek daha güzel olacaktır ancak bizim fazla vaktimiz yoktu o yüzden merkezdeki plajda vakit geçirdik. Her biri bir bar ya da lokantaya bağlı sahil şeridindeki şezlong ve şemsiyeleri kullanmak ücretsiz, tabii kullanacak herkesin bir şey içmesi zorunlu. Bize mantıklı geldi. Özellikle adaya birkaç saatliğine gelen turistler için ideal. Su da içseniz yeterli. Zaten sıcaktan bunaldığımız için bir şeyler içmeye de hayır demedik. Sonrasında lokantanın tuvaletini, duşunu vs. de kullanabiliyorsunuz.

Bu arada yemeğimizi aşağıdaki haritada Apellou ve Ifestou caddeleri üzerinde dar bir sokakta konuşlanmış küçük bir lokantada yedik. Sokak haritada gözükmüyor, biraz saklıydı. Mezelerin bazılarında çok fazla sarımsak kullanmış olsalar da hayatımdaki en güzel humusu bu lokantada yedim sanırım :) Bir de tabii, balık yemek istiyorsanız, listede en başta ismini okuyamayabilirsiniz ama her yer de çipura mevcut :)
Dar ama bol çiçekli sokaklar
Merkez de pek çok lokanta var.
Kısacası sabah 10:15 – akşamüzeri 16:30 arası süren bu kısa İstanköy gezimizden hoş anılarla ayrıldık. Darısı diğer adaların başına diyelim.

İyi eğlenceler :)


Haritada numarası bulunup, yazıda bahsetmediğim yerler:
2 – Kont Francesco Şans Evi
10 – Eskişehir kısmı (burada hep lokantalar var)
11 – St. Paraskevi Kilisesi
15 – Arkeoloji Müzesi

0 yorum:

Yorum Gönder