Yaklaşık bir ay kadar önce, geriye kalan 2 tane yirmilik yaş dişimden birini çektirmeye karar verdim. Çünkü on günlüğüne İstanbul'a döndüğümde tüm vaktimi dişçi koltuğunda geçirmek istemiyordum. Zaten Cenevre'deki doktorlar da ne kadar kötü olabilirdi ki?
Bir tandığın tavsiyesi ile özel bir
klinikten randevumu aldım. Mecburen özel klinikten aldım, zaten Cenevre'deki
tüm hastaneler özel sınıfında olduğu için başka şansım yoktu.
İlk randevu fena geçmedi. Gelmişken
dişlerimi de kontrol ettirmek istemiştim, çürük konusunu sorduğumdaysa aldığım
yanıt biraz ilginç gelmişti o anda bana,
"herhangi bir film çekmeden bir sorun olup olmadığını
göremem". Çok büyük bir miktar olmadığı için "hadi bakalım film de
çekilsin, sonrasında da filmimiz olmuş olur" dedim. Filmden sonra ki durum
ise oldukça vahimdi, 3-4 çürük vardı ağızımda. Her ne kadar kötü durumda
olmasalarda düzeltilmeleri hayrımaydı, ama bana garip gelen durum bu 3-4 siyah
noktanın filmsiz kontrol dışında nasıl görülemiyor olduğu idi. Şimdiye kadar
Türkiye'de gittiğim doktorlar böyle bir film ihtiyacı içine girmemişlerdi pek.
Dolgu fiyatları oldukça uçuk olduğu için
(bir diş için 200frank gibi) tüm dolguları İstanbul'a saklayıp, sadece bir
yirmiliği çektirmeye karar verdim ve bunun için tekrar randevu aldım. Tabii ilk
randevunun sonunda diş filmlerini de istemeyi ihmal etmedim. Ancak teknoloji
nasıl bir hale gelmişse, ben görüntüyü siyah film üzerine beklerken, mail
attılar. Gerçi böyle de fena olmadı, ama bir sonraki sefere dişçi randevuma
laptopla falan gitmek zorunda kalacağım herhalde.
Böylece güzel bir cuma günü, kuşlar güzel
güzel öterken ben de dişimi çektirmeye gittim. Tabii bu arada başıma
geleceklerden haberim
yoktu.
Dişçi
koltuğuna oturur oturmaz duyduğum ilk soru "hangi dişinizden
başlayalım" oldu. Oysa benim iki dişi değil, sadece birini çektirmeye
niyetim vardı. Üstelik anatomik olarak ikisini birden çekmek de mantıklı
gözükmüyordu, çünkü dişlerden biri sağ üstte, diğeri sol üstte idi. Durumu
açıklayıp sağdakini çektirmeye karar verdim.
Çekim aşamasında biraz zorlanıldı, ama neyse
ki uyuşturma diye bir yöntem vardı. Bu arada ayrı ayrı hem çekim boyunca, hem de
çekim sonunda "diğer dişinizi de çekseydik de kurtulsaydınız" şekilde
bir baskı hakimdi üzerimde. Zaten yeteri kadar dişçi korkum vardı, bir de iki
dişi birden çektirip kalpten gitmek istemiyordum ve iki dakikada bir ağzımdaki
4 elle birlikte "Hayır istemiyorum" demeye çalışıyordum. Neyse ki bu
işkence uyuşturma vs. dahil sadece 20dakika sürdü diyebiliriz. Üzerine, bir
süre ısırmam için gazlı bez verildi ve tabii ki çekim parası istendi.
Bense, kliniği terk ederken hem üzerime
geldikleri için biraz sinirliydim, hem de önceki diş çekimlerimi hatırlamaya
çalışıyordum. İkisinde de (biri ameliyatla çekilmişti) çekimden sonra ilaç ve
gargara verilmişti, buradaysa hiçbir şeye lüzum görmemişlerdi, ama çok üzerinde
durmadım o an için.
Böylece cuma gününü hafif bir ağrı kesici
ile atlattım. Cumartesi kendimi çok daha iyi hissediyordum, hem ağrı geçmişti,
hem daha rahat konuşuyordum hem de yemek yemek pek sorun olmuyordu. Yine de
dikkat ediyordum tabii. Sonra pazar günü de geçti.... Ama pazar gecesi bana geçmek
bilmedi; çünkü yattıktan yaklaşık olarak yarım saat bir saat sonra deli gibi
kan yutmaya başladım. En başta hafif hafif gelen kan, sonra arttı ve sabaha
kadar yavaş yavaş sızmaya devam etti. Bu arada hem ruh halim, hem midemin hali,
hem de yatak çarşaflarının hali berbattı, bu konu hakkında pek ayrıntı vermek
istemiyorum. Sürekli olarak bir "3 gün bir şey olmayıp, şimdi bu kan akışı
nereden?" "Acaba kan zehirlenmesi geçirir miyim?" diye düşünme
halindeydim.
Sabahı zor ettim. Tabii hemen klinik arandı,
randevu alınmaya çalışıldı. Ama kliniğin sekreteri de biraz anlama özürlü
olduğu için sonuç olarak başka bir doktora randevu almak zorunda kaldım.
Üstelik durumun aciliyetinden bahsetmeme rağmen bir sonraki güne randevu
verilmeye çalışıyordu. Neyse ki öğleden sonra için bir görüşme ayarladım.
Bu arada sabahın 9'unda girdiğim sınavın nasıl geçtiğinden bahsetmek bile
istemiyorum.
Öğleden sonra soluğu dişçide aldım ve
kontrole girdiğim kadın bana ne dese beğenirsiniz? "Aman allahım böyle bir
olayla ilk defa karşılaşıyorum, siz de kesin hemofili var!", tabii böyle
bir cümleden sonra bilmem kaç defa küçük operasyon geçirmiş, 2 defa da ameliyat
olmuş biri olarak garip garip baktım. Kadın utanmasa "tıp literatüründe
teksiniz" diyecekti. Tabii hemen ameliyatları ve diş çekimlerini söyledim
kadına. Ayrıca bende hemofili olsa kan akışı dişi çektirdiğim andan itibaren
durmazdı. Öyle 3 gün dursun, sonra kanamaya başlasın şeklinde hemofili nerede
görülmüş merak ettim.
Biz böyle saçma sapan tartışırken dişimi
çeken doktor giriverdi içeri. "Kusura bakma seni yanlış yönlendirmişler,
gel bir de ben bakayım" dedi. Zorla tekrardan film çekimi yapıldı ve o da diğer
kadın gibi tıp literatüründe teksiniz klişeleri atıp, üzerine de normalde
vermesi gerektiğini düşündüğüm bir antibiyotik ile gargara verdi. Böylece
kliniği terk ettim.
Ne doktor bana birşey ödemem gerekip
gerekmediğini söyledi, ne sekreterler birşey dedi. Zaten bana göre bu olay da bir randevu değildi. Düpedüz acil
durumdu, ya da en kötü ihtimalle kontrole girmesi gerekirdi. Ancak bir kaç
hafta önce eve gelen mektup bunun tam tersini söylüyordu. Durduk yere başıma
70frank masraf çıkarmışlar, pişkin pişkin paralarını istiyorlardı. Mektubu
görür görmez kan beynime sıçramıştı. Düpedüz haksızlıktı bu yapılan, hem beni
zor duruma sokmuşlar, vermeleri gereken antibiyotiği vermemişler, hem zorla
röntgen çektirmişler, hem de para istiyorlardı. Ödemedim tabii, itiraz
dilekçesi yazdım, ama o da pek bi işe yaramadı. Bu şekilde, Türkiye'de olsam ucunu
bırakmayacağım bu haksızlık, mecburen kapatılmış oldu, yoksa işin sonunda
ülkeden atılmak vardı. Zaten yeteri kadar derdim vardı nüfus idaresiyle.
Şimdi, bir kere de doktor ile doğrudan iletişime
geçmeye çalışacağım. Paramı geri vereceklerini sanmıyorum ama, belki biraz
vicdanları varsa yaptıkları haksızlığı birazcık anlarlar. Zaten bu olaydan
sonra hergün durup durup Atatürk'ün "beni Türk doktorlara emanet
edin" sözü geliyor aklıma, boşuna dememiş valla...
0 yorum:
Yorum Gönder