ERASMUS’dayken Almanya’da ziyaret ettiğim ikinci şehir Leipzig idi. Aslında
Leipzig’in haritadaki konumu da dahil olmak üzere, şehir hakkında hiçbir fikrim
yoktu; taa ki birkaç Alman arkadaşım beni davet edene kadar. Böylece giderken
Berlin’de duraklamış, sonra da arkadaşlarımın yanına gitmek üzere Leipzig’e
geçmiştim.
Leipzig isminin kökeni “Lipsk”ten geliyormuş ve “ıhlamur ağaçlarının
bulunduğu yer” demekmiş. Burada doğmuş olan ve Leipzig Üniversitesi’nde de bir
süre çalışan filozof Leibniz de şehrin önemli sembollerindendir.
Leipzig, belki de Eskişehir kıvamında, fazla büyük olmayan ve içi
öğrencilerle dolu bir üniversite şehri. Bu yüzden olsa gerek, etrafta
öğrenciler için çok güzel cafe/bar/restorantlar var. Üstelik oldukça uygun
fiyatlara karnınızı tıka basa doyurabilir veya birşeyler içebilirsiniz.
Nisan ortasında gitmiş olmama rağmen Leipzig’e adeta yaz gelmişti.
Şansıma güneş vardı ve hava çok sıcaktı. Arkadaşlarım bana bunun gerçekten de
bir şans olduğunu, normalde havanın yazın bile böyle güzel olmadığını
söylediler. Biz de tabii ki bu fırsatı değerlendirdik ve bir günümüzü Leipzig
yakınında bulunan bir gölü gezmeye ayırdık.
Güzel havayı fırsat bilenler göl kıyısında yürüyüş yaparken |
İsmini yanlış hatırlamıyorsam Cospudener gölüne gittik. Cospudener gölü
aslında yapay bir göl; ancak çok doğal duruyordu, oldukça da genişti. Göle
doğru yola koyulmadan önce ye yiyebildiğin kadar yapmak maksadıyla brunch’a
gitmeye karar verdik. Yaklaşık olarak 7-8 euro gibi cüzi bir fiyata oldukça
güzel yemekler yedik. Çeşit boldu ve çay/kahve sınırsızdı. Tabii Almansanız çay
kahve yerine sabahın 9’unda birayı da tercih edebilirsiniz. Biz değil ama,
yanımızdaki masada oturan gençler sabah demediler, bir sürü birayı mideye
indirdiler. Böylece Almanların gerçekten de çok fazla bira tükettiklerine şahit
olmuş oldum :)
Karnımızı doyurduktan sonra yola koyulduk. Aslında gittiğimizde göl
çevresinde yapılabilecek pek fazla aktivite yoktu. Hava yüzmek için ideal
değildi (yine de çevrede bolca güneşlenen insan vardı, hatta bir kısmı
çırılçıplaktı. Sonradan öğrendim ki galiba bir kısmı çıplaklar kampı gibi
kullanılıyormuş); o yüzden biz de herkes gibi bisiklet kullanmaya karar verdik.
Böylece 4 kişilik bir bisiklet kiralayıp 1 – 1,5 saat gibi bir sürede gölün
çevresini turladık. Ara ara durup fotoğraf çektik, ayaklarımızı suya sokup
biraz serinledik.
Dört kişilik bisikletimiz :) |
Leipzig’de gezebileceğiniz öyle ilginç müzeler yok. Ancak iki önemli
kilisesi var bence. İlki St. Thomas Kilisesi. Bu kilisenin önemli Bach’ın
1723’den 1750’deki ölümüne kadar, bu kilisede koro şefi olarak çalışmış olması.
Kilisenin içindeki altara yakın bir yerde Bach için yazılmış bir mezar taşı da
bulunuyor.
İki fotoğraf çekimişim, resmen ikisinde de netleyememişim hale bak... :
İkinci önemli kilise ise, Nikolaikirche Kilisesi. “Şimdi bu kilisenin neresi önemli?” diye sorabilirsiniz haklı olarak, aslında önemli demem biraz yanlış oldu, “şimdiye kadar gördüğüm en ilginç kiliselerden biriydi” diyebilirdim. İlginçliği ise beyazlığından geliyor. Ben hayatımda bu kadar saf ve beyaz başka bir kilise görmedim. Oldukça aydınlık, rahatlatıcı ve şeker gibi bir yerdi.
Leipzig’e vardığım ilk gün, arkadaşlarım beni “City-Hochhaus”
isimli bir gökdelenin tepesine çıkarttılar. Böylece şehri “google earth”den
seyrediyormuşcasına iyice görmüş oldum :) Eğer sizin yolunuz da Leipzig’e
düşerse, binanın tepesine çıkıp şöyle bir çevreye bakın derim, herşey gözünüzde
daha iyi netleşecek. Çıktığımız gökdelen, City-Hochhause, aslında üniversiteye
bağlı işliyormuş, içerisinde lüks bir restorant ve ters bar da bulunuyordu :
City - Hochhaus |
Gökdelenin tepesinden Leipzig tren istasyonunu ve gezmeğe gittiğimiz
Cospudener gölü rahatça gözüküyordu. Ancak bir yandan çevredeki fabrikaları da
görmek mümkün.
Yukarıdan binalar:
Uzakta solda görülen tapınak şeklindeki yapı Uluslar Muharebesi Anıtı imiş. Biz gezmeye gitmedik. |
Şehirden birkaç kare:
Son olarak Nazım Hikmet’in de Leipzig üzerine pek çok şiir yazdığını söyleyip, birkaçını da aşağıya paylaşayım. Yolunuz Leipzig’e düşerse, iyi eğlenceler :)
leipzigli kızların bacakları gayetle güzel
etekleri de gaytle kısa
ömrümün bu kadar gerilerde kaldığını görmezdim
leipzigli kızların bacakları böyle uzak olmasa
etekleri de gaytle kısa
ömrümün bu kadar gerilerde kaldığını görmezdim
leipzigli kızların bacakları böyle uzak olmasa
**************
bir üsküdar balkonunda guruba karşı demlenir
gibi
bir akşamüstü, laypzig'te, tramvay durağında
tadını çıkara çıkara, yudum yudum
kederleniyorum.
bir akşamüstü, laypzig'te, tramvay durağında
tadını çıkara çıkara, yudum yudum
kederleniyorum.
*************
leipzigte bir yağmur yapıyor incecikten
yağıyoruz vitrinler, ağaçlar, insanlar
bir de otomobillerin hızı
bir de geçmiş zamanlar
bir de saman sarısı
bir de ben
yağıyoruz yağan yağmurla beraber incecikten
yağıyoruz vitrinler, ağaçlar, insanlar
bir de otomobillerin hızı
bir de geçmiş zamanlar
bir de saman sarısı
bir de ben
yağıyoruz yağan yağmurla beraber incecikten
0 yorum:
Yorum Gönder