8 Şubat 2012 Çarşamba

Ocak ortasına kadar “kar yağmadı”, “bu yıl kar yağmayacak galiba Cenevre’ye” dedik durduk; fakat sonunda kötü vurdu. Daha açık konuşmak gerekirse hava oldukça soğuk. Gerçi dünya genelinde de pek farklı değil. İstanbul’da aynı durumdan muzdarip, hatta kar
konusunda kendi rekorunu kırmış bile olabilir. Cenevre için bile “rekor soğuklar” dendiğine, -8 derece -25 hissedildiğine göre...

Her neyse, tüm bu soğuğa rağmen geçtiğimiz haftasonu bir göl turu atmaya karar verdik. Önce Chillon’a, ardından da Montreux ve Yvoire’a geçtik. Sırasıyla üşüme, çok üşüme, buz kesme ve donma fazlarının hepsini yaşadık. Hatta bir ara ayak parmaklarımdan ümidi gerçekten kesmiştim.

Eski yazılarımdan görmüşsünüzdür belki, aslında daha önce de Monteux, Chillon ve Yvoire’ı ziyaret etmiştim. Fakat bu sefer Fransa tarafından gelen bir arkadaş vasıtasıyla dondurucu kış soğuğunda da ziyaret etme şansına ulaştım (!).

1,5 saatlik bir yolculuktan sonra ilk durağımız Chillon Kalesi (Château de Chillon) idi. Kendisiyle ilgili güzel anı ve resimlerimi 2009 Kasım ayındaki “Bourru Günü ve Vevey, Chillon, Montreux” başlıklı yazımda bulabilirsiniz, hatta bu yazı yerine şiddetle o yazıyı okumanızı öneririm yoksa bırakın buraları gezmeyi İsviçre’ye gelmekten topyekûn vazgeçebilirsiniz.

Chillon Kalesi Leman Gölü’nün en güzel noktalarından birine kurulmuş, orta büyüklükte bir şato. Mümkünse sıcak bir günde gezmenizi tavsiye ediyorum, aksi halde –her ne kadar “kale kapalıdır, sıcak olur şimdi” mantığı ile hareket edebilecek olsanız bile- donma tehlikesi geçirebilirsiniz. Yok eğer başka vaktiniz yoksa, yine gezmeye gidin; fakat özellikle el ve ayaklarınızı korumaya dikkat edin derim.





Chillon Kalesi’nden çıktıktan sonra karnımızı doyurmak üzere Montreux tarafına gitmeye karar verdik. Ancak elbette ki günlerden pazar olduğu için pizzacılar ve dönerciler dışında açık olan hiçbir yer yoktu. Bu yüzden ilk gördüğümüz Pizza-Kebapçı’ya girmeye karar verdik. “Şansa” Türk çıktı “her zaman olduğu” gibi işletmecisi. Fakat bana biraz fazla “İsviçreli” olmuş gibi geldi kendisi. Şimdi “neden?” diye soracaksınız, kötü manada söylemedim tabii ki bunu, ama anlatayım. Biz yemeklerimizi yerken aynı zamanda paket servisi olduğu için olsa gerek telefon çaldı ve işletmeci/garson/aşçı/paket servisçi abimiz telefona cevap verdi. Bir süre sonra da paketi hazırlayıp kapıdan çıktı. Hemen köşede duran arabaya binip paket servisi yapmaya gitti. Tabii hepimiz şok olduk. Bir kere kendisi “hiçbirşey” söylemedi. Hani “gidiyorum, geleceğim beş dakikaya” falan... Yok. İkincisi kafede ondan başka çalışan, bizden başka da müşteri yok. Çıkıp gitsek kimsenin ruhu duymaz. Hadi ben “Türk’üm” diye güvendi diyeceğim, ama ben olsam güvenmezdim :D. Sonuç olarak yemeğimizi bitirip kendisini beklemeye başladık. Neyse ki İsviçre standartlarında en uzak paket servisi mesafesi 5dakikayı geçmediği için çok beklemedik.

Yemekten sonra Monteux sahiline inip bir tur attık. Daha önce Montreux’ye geldiğimde de aynı yerde tur atmıştım, fakat hava kararmıştı. Gündüz gözüyle görmek daha güzel oldu. Açıkçası etrafta bolca kumarhane ve otel olduğundan mı bilmiyorum, bu sefer bana fazlasıyla Monaco’yu hatırlattı. Son zamanlarını Londra - Montreux arasında mekik dokuyarak geçiren ve ölümünden sonra babası vasıtasıyla göl kıyısına heykeli dikilen Freddie Mercury'i ve Queen’i yad edip yolumuza devam ettik.



Bu sefer Montreux’den gerisin geri Cenevre’ye dönmek yerine, gölün diğer tarafından, Fransa üzerinden tur atıp dönmeye karar verdik. Açıkçası iyi ki de oradan dönmüşüz diyorum; çünkü tüm soğuk ve rüzgara rağmen hayatımda birebir görmediğim kar ve buz manzaralarıyla karşılaştım.

İlk iki resim Evian yakınlarından, diğerleri ise Yvoire’dan.




Yvoire için “nasılda buz tutmuş her yer” derken Cenevre’ye girince etrafın daha beter bi’ halde olduğunu gördük. Fotoğrafı çekilebilecek çok güzel kareler oluşmuştu, ancak biraz rüzgardan, biraz yorgunluk ve üşengeçlikten, biraz da havanın kararmasına bağlı olarak Cenevre kıyılarındaki donmuş arabaları ve gölü şahsım adına fotoğraflayamadım. Ancak “Tribune de Genève” gazetesinde çıkan bir fotoğrafı sizlerde paylaşıp durumun vahameti konusunda bilgilendirici olabilir.


Artık umalım da bu kadar soğuklardan sonra yaz çok sıcak geçmesin...

1 yorum:

  1. Canım ne güzel anlatmışsın, bayıldım vallahi. Baharda bir kez daha o kaleleri gezebilirsiniz gibi geliyor bana. Biz de dağda parmak donma olayları yaşadık. Salıncak gibi altı üstü açık o ilkel şeyle yukarı çıkarken korkudan mı soğuktan mı yoksa rüzgardan mı el ve ayak parmaklarım gitti sanki. Pardon bu dönüşte oldu. Şimdi de kar yağıyor ve burada her şey eskisi gibi devam ediyor işte.Sevgiler...

    YanıtlaSil