16 Şubat 2012 Perşembe

Davetsiz Misafirler

16 Şubat 2012 Perşembe - Hiç yorum yapılmamış
İkinci Cenevre maceramın altıncı ayındayım, ancak hala küçük davetsiz misafirlerle yaşamaya tam olarak alışamadım. Her an her yerden fırlıyorlar. Yaz kış demiyorlar. Peki kim bunlar? Tabii ki de böcekler!

Her ne kadar kendileriyle yaşamaya alışık bir bünyem olmasa da (sanırım şehirde büyümenin dezavantajı) yine de onları fotoğraflamaktan kendimi alıkoyamıyorum.

Gerçi İstanbul’daki evimizde de çeşitli dönemlerde haşere görmüşlüğüm vardı, ancak onların boyutları biraz daha büyüktü; fındık faresi, kertenkele ve küçük akrep gibi... Buradaysa genellikle oradan oraya zıplayıp herşeyin içine giren türleri hakim.

Mesela yaz sonunda evimize bir çekirge konuk oldu. Daha doğrusu çekirgegillerden, tam olarak Katydid oluyormuş türü. Bir gece vakti ansızın giriverdi pencereden. Neyse ki ses çıkartıyor kendisi cırcırcır diye de anladık içeri girdiğini. Gerisin geri yollamadan önce fotoğraflıyı verdim.


Aynı Katydid olduğunu sanmıyorum, ama farklı farklı günlerde yine
Katydid akınları oldu sonbahar ortasına kadar.



Bir başka gün arı girdi. İşin kötüsü giriyorlar, ama sonra çıkışı bulamıyorlar. Kendisine çıkması için yardım etmeye çalışırken fotoğraflamaktan da geri durmadım ve onu camdan dünyayı selamlarken buldum.


Kendisini dışarı çıkartmak gayet zor oldu, bir kaç saat beraber aynı oda da yaşadık.

Bir sonbahar günü ise bir kara sinek giriverdi içeri. Arıdan daha rahatsız edici olduğunu düşünüyorum, çıkardığı o ses, o tip. Neyse... yine uğraşıyorum ben dışarı çıksın diye. Ben dokunmadan kalp krizi geçirdi sanırım, düşüverdi yere sinek. İki dürttüm falan, ölmüş. Böylece bana da aşağıda görmüş olduğunuz ilginç kompozisyonu oluşturmak için şans çıkmış oldu.


Bir kaç hafta önce de çalışma masamda oturmuş ders çalışıyorum. Gayet konsantre olmuşum, birden sevgili Edvard Munch tablomun arkasından küçük uzuvlar belirmeye başladı. O anda kendimi Çığlık Tablosu’na oldukça yakın hissettim; çünkü bir an için ne olduğunu anlayamamıştım. Sonuç, küçük bir örümceğin tablonun üzerinde 15 dakika boyunca bana poz verip, sonra da çekip gitmesi.


Son misafir ise bir bok böceği (ya da o gillerden) idi. Kendisiyle dün, su bardağıma girmesi vesilesiyle tanışmış olduk. Tam su içmek için bardağa uzandığım sırada fark ettim kendisini, pek iç açıcı değildi. İlk şokun ardından tabii ki fotoğrafladım ve sonrada suyla birlikte kendisini pencereden dışarı yolladım.


Yalnız ne hikmetse intikam için sanırım, akşam yine beliriverdi odada... Bilmiyorum artık aynısı mıydı, arkadaşı mıydı.

İşte böyle... Acilen bir makro lens alıp bu yaratıkların daha ayrıntılı hallerini de resmetmek istiyorum; ancak pek olası gözükmüyor şuan için :)

0 yorum:

Yorum Gönder