blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ocak 2018 Çarşamba

Bassano del grappa - italya - seyahat gezi

İtalya’nın özellikle Veneto bölgesini (Verona, Padova, Venedik gibi şehirleri içine alan bölge) ziyaret etmekteyseniz ve vaktiniz de varsa size gezmeniz için önerebileceğim yerlerin başında Bassano del Grappa geliyor. Arabayla uzaklıklar ise şöyle; Verona’dan 2 saat, Padova’dan 1 saat, Vicenza’dan 40dakika.

Bu küçük ama şirin kasabanın adında İtalya’nın meşhur ağır içkilerinden ‘grappa’ adının geçiyor olması elbette bir tesadüf değil. Grappa, üzümden üretilen ve türüne göre yüzde 35 ilâ 60 oranında alkol ihtiva eden bir içki. Grappa adı ise aslında kasabanın hemen yakınında bulunan Grappa Dağı’ndan geliyor. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında bu dağlarda İtalyan ve Avusturyalı askerler arasında önemli çatışmalar yaşanmış. Kasabanın adı da 1928’e kadar sadece “Bassano” iken sonrasında savaşta hayatını kaybeden askerin de anılması amacıyla “Bassano del Grappa” olmuş. Grapperia Nardini şehrin en eski ve İtalya'nın en bilinen grappacısı sanırım. Adıyla anılan grappaları var. Dükkanı hemen köprünün bir ucunda bulabilirsiniz.

14 Haziran 2017 Çarşamba


Slovenya gezimize Bled Gölü ve Vintgar Vadisi ile devam ediyorum.

Ljubljana’dangeçirdiğimiz bir günün ardından Trieste’ye dönmeden önce soluğu Slovenya’nın kuzeyinde kalan Bled Gölü’nde aldık.

Göle doğru yol alırken... :

Ljubljana – Bled Gölü arası arabayla yaklaşık olarak 40 dakika sürüyor. Gölün çevresinde arabayı park edebileceğiniz çeşitli otoparklar var. Bunların çoğu ücretli ancak biz şansa hemen merkez kısımda 1 saate kadar ücretsiz bir otopark bulduk (yokuştan inip göle yaklaşırken solda kalıyor, hatta koordinatlarını vermeye çalışayım :) 46°22'01.4"N 14°06'36.4"E). Park etmesi biraz zor bir otopark ancak bizim amacımız sadece gölün kıyısına inip fotoğraf çekmek olduğundan, çevrede çok uzun süre vakit geçirmeyeceğimizden işimizi fazla fazla gördü.

7 Haziran 2017 Çarşamba

Bir önceki yazımda bahsettiğim üzere İtalya’nın liman şehri Trieste’ye gerçekleştirdiğimiz üç beş günlük gezinin haftasonu kısmını Slovenya’da değerlendirdik.

Trieste zaten Slovenya sınırında, sınırı geçmeniz arabayla 15 dakika sürmüyor. Sonrasında Slovenya’nın neresine gidecekseniz gidin otoyollar üzerinden Ljubljana’ya bağlanacaksınız. Trieste – Ljubljana arası özel arabayla yaklaşık 1 saat sürüyor, ancak sanıyorum 1,5 saatte Trieste’den sizi Slovenya’nın başkentine götüren otobüsler de var. Fiyatları da çok uçuk değildi, önceden alınırsa 15 Euro’ya bulunabiliyor gibi geldi bana. Ancak biz Slovenya’yı biraz gezmek istediğimizden araba kiralayıp sınırı geçtik.

Araba kiralamanız halinde Slovenya’daki otoyolları kullanmak için “vignette” adı verilen etiketlerden satın alıp arabanıza yapıştırmanız gerekiyor. En az 7 günlük alabiliyorsunuz ve fiyatı 15 Euro. İtalya’dan çıkmadan önce bir bakkalda/gazetecide “tobacco” durup satın alabilirsiniz. Yoksa sanırım sınırdan içeri girerken de alabiliyorsunuz ancak kaçırmamaya dikkat edin çünkü Trieste’dengirerken büyük ihtimalle doğrudan otoyola bağlanacaksınız.

6 Aralık 2016 Salı

Bir blog yazarı olarak arada sırada ben de kendi takip ettiklerimi sizinle paylaşsam fena olmaz diye 
düşündüm.

Eğer başarabilirsem bu paylaşımları fotoğraflar ve söyleşilerle desteklemeye çalışacağım :) Böylece daha sempatik olur diye düşünüyorum.

İlk paylaşımımda Deren Soykan’a ve internet sitesine ( derensoykan.com ) yer vermek istiyorum. Kendisi çok değerli bir arkadaşım olmasının yanı sıra aynı zamanda çiçeği burnunda bir anne ve kendisini takip etme sebeplerimin başında da annelik ve oğlu Ömer’in gelişimi hakkında yazdığı sempatik ve su gibi akıp giden yazılar geliyor. Benim gibi henüz anne olmayan ama ileride olmayı düşünebileceklerin bile hevesle takip edeceklerini düşünüyorum.

Gelelim Deren’le yaptığımız kısa söyleşiye… :)


*Öncelikle seni kısaca tanıyabilir miyiz?
Ben Deren, liseyi Saint Joseph’te okudum, ardından da Galatasaray Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirdim. Şu an özel bir şirkette dijital pazarlama sorumlusu olarak çalışıyorum. 2015’te evlendikten hemen sonra, 2016’da Ömer doğdu ve bloggerlık yolculuğum başladı.

2 Mart 2012 Cuma

Bir The Doors şarkısı gibi başladı Cenevre maceram. Bundan tam 2,5 yıl önce bu bilinmezliğe ilk adımımı attığımda, kendimi bu dünyanın en “kalabalıklarda” yalnız insanı ilan etmiştim. Maximum 10m2’lik odamda oturmuş, şarkılar bir bir çalarken bilgisayarımda, ERASMUS sürecinde neler olacağını, İstanbul’da bıraktığım sevdiklerimi, tek başımalığımı ve klasik bir biçimde hayatı