Cordoba ya da bir diğer adıyla Kurtuba,
Endülüs bölgesinde yer alan ve uzun süre
Endülüs Emevileri’ne egemenliği altında kalmış bir İspanya şehri. Benim de
“İspanya’da gezmek istediğim yerler” listemde en üstte yer alan Cordoba’yı
sonunda, ekim ayında günübirlik
gezme imkânı yakaladık. Fazla büyük olmayan bu şehri siz de bir gün içerisinde
rahatlıkla gezebilirsiniz diye düşünüyorum. Zaten çoğu kişi Madrid, Sevilla ya
da Granada’dan günübirlik gelip geziyor. Dikkat
etmeniz gereken tek nokta sıcaklık! Başlıkta da belirttiğim üzere Cordoba
Avrupa’nın en sıcak şehirlerinden biri hatta 37 derece ortalamayla yazın en
sıcak şehriymiş. Yazın sıcaklıklar 40
derecenin üzerine çıkıyormuş. Nitekim biz ekim ayında ziyaret ettiğimizde 33 dereceydi ve çevrede fazla gölge
olmadığı için dura kalka gezdik şehri. O yüzden her noktasına girip çıkmak
istiyorsanız belki bir gün yeterli olmayabilir, ama sıcağa rağmen ana noktaları
gezmek için uygun bir süre.
Madrid’den
Cordoba’ya gitmek arabayla 4, trenle 2 saat sürüyor.
Kısacası bu iki şehir arasında hızlı tren çalışıyor. Madrid’deki trenler Atocha
tren garından kalkıyor. Sevilla’dan Cordoba’ya gelmek ise trenle yaklaşık 1
saat. Granada – Cordoba arasıysa bağlantılara göre 1,5 – 2 saat sürüyormuş.
Biz Madrid’den tren yolculuğu yapmayı tercih ettik,
yanımızda çocuk olduğu için daha pratik oldu. Ayrıca aynı güne gidiş/dönüş alınan biletler bazen daha ucuz oluyor aklınızda
bulunsun.
Cordoba tren garı
merkezin biraz dışında kalıyor. Yürüyerek 20-30 dakika. Siz de bizim gibi yürümeyi tercih ederseniz yol üzerinde, özellikle
tren garı tarafında uzunca bir parkın içinden geçeceksiniz, dilediğiniz zaman
oturup dinlenebilmenize olanak sağladığından oldukça güzel bir güzergâh
aslında.
Park kısmında ayrıca Victoria aslı bir kapalı tapas pazarı var. |
Bizim Cordoba’ya varışımız öğleye rastladığından ilk
işimiz yemek yiyecek bir yer bulmak oldu. Yol üzerinde karşımıza çıkan El Olivo’da mola vermeye karar verdik.
Yemekleri lezzetliydi, Endülüs bölgesine ait Gazpacho’yu (bir tür soğuk domates çorbası diyebiliriz) denemek
için oldukça ideal bir yer diye düşünüyorum. Şimdiye kadar yediklerimizden farklıydı,
çok daha fazla hoşumuza gitti.
Gazpacho'nun fotoğrafını çekmeyi unutmuşum ama tabakları göstermek açısından bu da oldukça büyük bir mürekkep balığı idi. |
Almodóvar Kapısı |
Surların çevresindeki evler |
Cordoba doğumlu felsefeci, hekim, matematikçi ve tıpçı İbn Rüşd'ün heykeli. |
Yemekten sonra ilk
durağımız Cordoba’nın ünlü camii Mezquita idi. Mezquita adı “mescit”
sözcüğünden türetilmiş. UNESCO dünya mirası listesinde yer alan, 785 yılında
temeli atılan caminin inşası bir yıl sürmüş, ama sonraki yıllarda da çeşitli
eklemeler yapılarak büyütülmüş. 1236
yılında katedrale çevrilen yapı, 1523’te de pek çok değişikliğe uğramış. Bu
değişikliklerin sonucu olarak içindeki pek çok sütun kesilmiş, yine de 850 adet sütunuyla dünyada en fazla sütuna
sahip mabetmiş.
Caminin dış cephesi |
Bu açıdan bakınca caminin kiliseye dönüştürüldüğü daha iyi anlaşılıyor sanırım :) |
Mezquita'nın kiliseye çevrilmesi amacıyla içeride pek çok düzenleme yapılmış, tavan süslemelerindeki farklılık başlıcalarından |
Anladığım kadarıyla tavanın aslı tahtadanmış |
Caminin Mihrabı gerçekten de en görkemli kısmıydı:
Caminin bahçesinde de pek çok turunç ağacı bulunuyor |
Mezquita için
Granada’da olduğu gibi önceden bilet alma çilesi çekmenize gerek yok. Gittiğiniz gibi bilet alıp gezebiliyorsunuz. İçeride fazlaca turist vardı,
bilet gişesi ve girişte de kuyruk vardı ama kuyruklar çabuk ilerledi. Bilet
satın alabileceğiniz otomatik makineler de var. Sadece camiinin içinde tuvalet
var, o yüzden tekrar dışarı bahçeye çıkamadan önce kullanmanızı tavsiye ederim,
yoksa geri dönemeyebilirsiniz.
Bu eski cami/yeni kiliseyi gezdikten sonra şehrin
sokaklarında tur atmaya başladık. Calle
de las Flores’e (çiçekli sokak) gittik ama turist selinden başka görecek
pek bir şey yoktu.
Casa de Sefarad (Sefarad
evi), Sefaradların yaşamıyla ilgilenenler için ilgi çekici olabilir.
Şehrin sokaklarında pek çok beyaz badanalı ev göreceksiniz, içerisinde insanlar oturduğu için çoğuna giremiyorsunuz ama pencerelerden kapılardan bahçeleri ve içleri gözüküyor bazen. Oldukça hoş yapılar ama eski değillermiş, daha çok turistik amaçlı böyle düzenlenmişler sanırım. Granada'daki beyaz badanalı Müslüman mahallesi daha orijinal kalıyor böyle düşününce.
Bu binayı tesadüfen bulduk, adı Zoco Municipal de la Artesanía, içerisindeki küçük dükkanlarda el işleri satılıyormuş. |
Hemen hemen tüm
İspanya şehirlerinde olduğu gibi Cordoba’da da bir Roma köprüsü bulunuyor. Guadalquivir Nehri’nin üzerindeki köprünün İÖ 1. yüzyılda yapıldığı ve
ilk halinin tahtadan olduğu düşünülüyormuş. Sonrasında 8. yüzyılda Morolarca
günümüzdeki haline kavuşturulduğu söylenmekte.
Bu arada Guadalquivir sözcüğünü okumak çok zor gelmişti,
nitekim sözcüğü aslı Arapça Al-Wadi
Al-Kabir imiş ve “muhteşem vadi” demekmiş.
Köprüyü de inceledikten sonra ekim ayı olmasına rağmen
yaşanan sıcak hava dalgasının yönlendirmesiyle bir dondurmacı arayışına girdik.
Hazır markaları tercih etmek istemediğimizden nehir kıyısında Buonisssimo diye bir yere oturduk.
Dondurmaları fena değildi.
Bizim gezdiğimiz yerlere ek olarak şehirde bana ilginç
gözüken ama gidemediğimiz iki yer daha vardı. Biri Alcazar de los Reyes Cristianos, diğeri de Medinetü'z-Zehra Sarayı (Madinat Al-Zahra). İlki şehrin kalesi.
Kalenin her kısmı gezilemiyor sanırım, bir bölümü ve iki kulesi
gezilebiliyormuş ama zaten en ilgi çekici yerinin bahçeleri olduğu söyleniyor.
Hava o kadar sıcaktı ki (sanırım beşinci kez tekrar ediyorum bu bilgiyi :D ) açık
havadaki bahçeleri gezmek pek parlak gelmediği için içeri girmek vazgeçtik. Siz
gezmek isterseniz sanırım 4,5€ giriş, sadece bahçe mi, yoksa tüm kısımları mı
kapsıyor bilemiyorum.
Bahsettiğim ikinci yapı
Medinetü'z-Zehra Sarayı ise merkezin 5 km kadar dışında kalan bir
arkeolojik alan. Çevresi surlarla çevrili bir saray kalıntısıymış. Tamamı açık
havada olan bu kalıntılara giden tek otobüs turizm bürosundan kalkıyormuş.
İnternette 10.15 ve 17.00 diyor saatlerine, ücreti ise 7euro imiş bu
otobüslerin ama yine de kontrol etmenizde fayda var. Alan engebeli olduğu için
tekerlekli sandalye ya da bebek arabası için uygun olmadığı yazıyordu.
Öğlen vardığımız
Cordoba’yı akşam 18.30 gibi yine trenle terk ettik. Bizim için yeterli bir
süreydi. İspanya gezisi yapacaksanız Cordoba’yı atlamamanızı tavsiye ederim,
benim en çok beğendiğim şehirlerden biri oldu.
Adeti bozmayıp yine birkaç fotoğrafla yazımı sonlandırıyorum. Herkese iyi gezmeler!
Cordoba sokakları da pek çok Endülüs şehri gibi turunç ağaçlarıyla kaplı...
Bu sıcak şehirde çalıştırılan atlara gerçekten acıdık. Sahipleri her durduklarında su verip yıkıyordu atları ama yine de işkence... |
0 yorum:
Yorum Gönder