Laponya’ya
yaptığımız beş günlük geziyi anlattığım yazı dizisinin ikinci yazısına hoş
geldinz. Diğer başlıklara aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.
Şimdiden makalelerin bağlantılarını
paylaşıyorum, yayınladıkça bağlantılar da açılacak :)
2. Gün - Kuzey Kutup Dairesine Yolculuk: Levi (bu yazıyı şu anda okumakta
olduğunuzdan herhangi bir link yok burada)
İkinci gün kulübeye yerleştikten sonra ilk
iş kulübenin çevresindeki ormanda biraz tur attık. Dikkatimizi ilk çeken
elbette maviyemişler oldu
(Finlandiya’daki yemişleri anlattığım yazıma buradan ulaşabilirsiniz). Etrafta hiç kimse
yoktu ancak asla tükenmeyecek gibi gözüken bir maviyemiş ormanı vardı. Bu
bereketi görür görmez ilk aklıma gelen “artık bir reçel denemesi yaparız” oldu.
Nitekim ertesi gün marketten dört plastik kap satın aldım :) Reçel yapımına da belki ilerleyen
yazılardan birinde değinirim.
|
Buralar hep yemiş :) Bir de tabii aralarda geçen, kıiın kullanılmak üzere düzenlenmiş kayaklı koşu parkurları vardı. Fotoğrafta tabelalardan biri biraz gözüküyor. |
Arada sırada maviyemişlerden atıştıra
atıştıra yakınlardaki bir nehre kadar indik.
Nehre doğru inerken rengeyiği yetiştirme çiftliği olduğunu düşündüğümüz bir alanla
karşılaştık. “Ah ne güzel yakından rengeyiği göreceğiz” diye sevindik. Ancak
çitlerin ardı boştu. En başta bu duruma üzülmüş olsak da sonradan öğrendik ki rengeyikleri yazın 3-4 ay kadar doğaya
salınıyormuş. Bu süre zarfında istedikleri gibi dolaşıyorlarmış. Kışın ise,
ekim ayı gibi sahipleri tarafından, kışın kızak çekmekte vs. kullanılmak üzere
doğadan toplanıyorlarmış. Yani yollarda
göreceğiniz tüm o rengeyikleri sahipliymiş. Yazın gitmenin artısı olarak
kendilerini çiftliklerde kızak çekerken değil, doğada salınırken
görebiliyorsunuz.
|
Rengeyikleri liken yemeğe bayılıyor diye duymuştum. |
|
Bu mantarlar yere düşmüş patatesleri andırıyordu |
Kulübenin çevresinde yaptığımız bu kısa
yürüyüşten sonra yemek yedik ve arabaya atlayıp küçük bir kayak merkezi olan Levi’de biraz tur arttık. Kayak
pistinin olduğu tepeye çıkıp güzel fotoğraflar çekme imkânı elde ettik.
|
Piste aşağıdan bakış |
|
Levi'nin kilisesi. |
Kışın bu tepeye kadar arabayla
çıkılabiliyor mu emin değilim. Ancak kayakla çıkılabildiği kesin. Biz
gittiğimizde etrafta kimse olmadığından sakin
sakin otlamakta olan rengeyikleri ile karşılaştık.
Kar
yokken tepede yapılabilecek iki şey var. Biri tur atıp bilgilendirici panoları okumak (İngilizce
ve Fince açıklamalı), diğeri de tepenin Levi tarafında kalan Hotel Levi Panorama’ya gidip Samilerle
ilgili müzeyi gezmek. Bu müze, bu bölgede Samiler hakkında bilgi alabileceğiniz
tek yer; çünkü günümüzde de küçük bir koloni olarak yaşamakta olan Samiler Finlandiya’nın en kuzeyinde,
Norveç sınırında ikamet ediyorlar. Yani gerçek Samilerle karşılaşmak
istiyorsanız Ivola/Inari tarafına
gitmeniz gerek.
|
Otelin olduğu taraftan tepeye bakış |
|
Yine otel tarafında kalan skilift |
|
Aşağıda Levi gözükürken |
|
Levi ve sol tarafta da otelin ucu çıkmış |
|
Dilerseniz otelde bir de kızakla kayma pisti bulunuyor. Sanırım sadece yazın açık ve yağmurlu havalarda da kapalı oluyor. |
|
Müzenin hemen yanından Levi'ye doğru inen merdivenler |
Müzeye giriş 12€ idi.
Sanıyorum otelin içerisinde bilgilendirici bir kısım, dışarıda da Sami
geleneklerini gösteren, gezebileceğiniz küçük evler bulunuyor. Biz müze açık mı
kapalı mı anlamadığımızdan, yanımızdaki arkadaşlarımız İngilizce
bilmediklerinden sıkılacaklarını ve oldukça pahalı olduğunu söylediklerinden ne
yazık ki müzeyi gezemedik. Aslında ben bayağı gezmek istiyordum çünkü müze aynı
zamanda UNESCO koruması altına, her
ne kadar bir otelin içerisinde olsa da, UNESCO
destek verdiğine göre önemli olmalı diye düşünmeden edemedim aslında. Neyse
artık yolumuz günün birinde Inari’ye düşerse bakarız belki :)
Aşağıda tepenin diğer tarafından (geyiklere rastladığımız kısım), çektiğim fotoğrafları görüyorsunuz.
|
Ta taaa! Tepeye çıktık, çok zordu :p |
|
Tepeyi kabaca dolaşan yürüyüş yolu. |
|
Gökgürültüsüne karşı kafa sallamak :p |
|
Kittila Havalimanı olması gerek. |
|
Elbette mangal yapabileceğiniz bir nokta da bulunuyor tepede :) |
|
Yangın söndürücüyü bile ihmal etmemişler |
|
Her yer kaya yosunu, liken vb.... |
|
Fazla çiçek yok etrafta |
|
Çevirisi: "Gün batımını izlemek üzere beni buraya davet etmek ne kadar da nazik... Güneş ne zaman batacak peki?" "İki hafta sonra..." Evet, gerçekten de haziran başı temmuz ortası arası Kittila'de güneş hiç batmıyor! |
|
Kutup bozkırına (tundra) bir örnek diye düşünüyorum. |
|
Biz dönerken de geyikler otlamakla meşguldü |
Levi aslında kışın oldukça popüler bir
noktaymış. Kayak merkez küçük olsa da Finlandiya standartlarında oldukça büyük
olduğundan herkes buraya akın ediyormuş. Yakınlarda
1-2 tane de buzdan otel var ancak yazın kapalı oluyorlar.
Levi ve Kittilä’da da özellikle yazın sanıyorum, yemek probleminiz olacak.
Çoğu lokanta 9 da paydos ediyor, pizza satan yerler bile saat 6 gibi
kapanıyordu. Geriye
gidebileceğiniz tek nokta birkaç pub kalıyor. Neyse ki publar çok aktif. Akşam
23e kadar yemek servisi, sonrasında da sabah 3’e 4’e kadar canlı müzik var
sanırım. Biz o kadar coşmadık, hamburger yemekle yetindik. Diğer günler de
alışverişimizi marketlerden yapıp evde pişirdik.
|
Tek açık bulduğumuz yer. |
Bu arada çevrede pek çok motorcu var.
Hatta çoğu İtalyandı. Taa İtalya’dan Norveç’e, oradan da Finlandiya’ya
geçmişler. Oturup konuştuk pubda. İlginç olmalı motosikletle yolculuk da.
Yollar kaymak gibi, çok güzeldir seyahat etmesi :)
İkinci günümüz, biraz da çiseleyen
yağmurun etkisiyle böyle geçmiş oldu.
Çiseleyen yağmurdan tahmin edebileceğiniz
üzere geceleyin de hava oldukça bulutlu olduğundan tam gittiğimiz döneme
rastlayan Perseid göktaşı yağmurunu
görmeyi bırakın, tek bir yıldız bile göremedik. Bu durum ne yazık ki
Kittilä’da kaldığımız 4-5 gün boyunca böyle devam etti ve nedense biz eve dönüş
için havalimanına giderken birden bire güneş açmaya karar verdi. Üzülmedik
değil. :(
|
Neyse ki kulübede soğuk ve yağmurlu havada içimizi ısıtan bir şömine de vardı. |
0 yorum:
Yorum Gönder