Finlandiya’da oturup da yolumuzu
Laponya’da geçirmemek olmazdı diye düşünüyorum. Her ne kadar ağustos ayında
gitmiş olsak, Laponya’ya özgü kış etkinliklerinin hiçbirini görememiş olsak da,
gezimizden mutlu ayrıldık.
Bu gezimiz 5 gün sürdüğünden, okumayı
kolaylaştırmak adına her günü ayrı bir yazıda anlatmaya karar verdim. Şimdiden
makalelerin bağlantılarını paylaşıyorum, yayınladıkça bağlantılar da açılacak
:)
1. Gün - Kuzey Kutup Dairesine Yolculuk:
Laponya (bu yazıyı şu anda okumakta
olduğunuzdan herhangi bir link yok burada)
Normalde
Laponya’ya Kuzey Işıkları’nı görmek, rengeyikleri ya da Sibirya Kurtlarının
çektiği kızaklara binmek, kayak yapmak, buzdan otel/bar ya da galeri gezmek
için gidiliyor ve tabii
ki bu etkinliklerin neredeyse tamamı da ancak kış sezonunda yapılabiliyor. Bu
kadar kuzeyde kışların biraz daha uzun sürdüğü ve Kuzey Işıkları’nın da
normalde yılın 8-9 ayı görülebildiği düşünülürse aslında en vasat zamanda
gitmişiz gibi duruyor; ancak ağustos
ayında Laponya’yı ziyaret etmenin de pek çok artısı var diye düşünüyorum.
Bir kere fiyatlar (uçak olsun, konaklama
olsun) kış aylarına göre inanılmaz ucuz kalıyor. Konaklamak için bir orman/göl evi(kulübe) seçecekseniz gördüğüm
kadarıyla Laponya’da bu tarz kulübeler turistlere yönelik yapıldığından
birbirine çok yakın inşa edilmiş bulunuyorlar. Örneğin temmuz ayında
Finlandiya’nın GöllerBölgesi yakınlarında gittiğimiz kulübe bir
aileye ait olduğundan kulübeler arasındaki mesafeler de daha makuldü, komşular
görülmüyordu. Yazın Laponya’da böyle bir kulübe kiralamanın avantajı gelen çok
insan olmadığı için koca mahallede tek başınıza oturuyormuş gibi hissetmeniz :)
Çevremizde pek çok kulübe olmasına rağmen kalan yoktu. |
Yaz aylarının bir diğer artısı ise tundra yani bir diğer adıyla kutup bozkırlarını henüz karın beyaz
örtüsü kaplamadan görebilme imkânına sahip olmanız. Özellikle zaten çevrede az
olan birkaç tepeden birine çıktığınızda, bütün Laponya ayağınızın altına
serilmiş gibi olacak :)
Laponya’da Finlandiya’nın üç büyük milli parkı bulunuyor. Bunlar Lemmenjoki, Urho Kekkonen ve Pallas-Yllästunturi
milli parkları. Biz Pallas-Yllästunturi Milli Parkı’nın bulunduğu bölgenin
yakınlarında kalan Kittilä’de 5 gün
kaldık. Lemmenjoki ve Urho Kekkonen, Pallas-Yllästunturi iki katı büyüklükte
bir alana sahiplermiş. Urho Kekkonen Milli Parkı Rusya sınırında kalıyor ve
milli parkta gezinirken yanlışlıkla Rusya tarafına geçmemeniz sizin yararınıza
diyorlar. Saydığım bu milli parklarda özellikle İngilizce olarak
yolları/parkurları belirten tabelalar yok. Arada sırada bazı bilgilendirme
panoları çıkıyor ancak ya tamamı Fince ya da pek bir şey anlayamıyorsunuz. O
yüzden en iyisi yanınıza GPS almak,
gideceğiniz rotaları önceden internetten iyice araştırıp koordinatlarına
ulaşmak. Biz gitmek istediğimiz, hatta yollarını not ettiğimiz yerlerin
çoğuna nasıl gidileceğini anlamadığımız için gidemedik. Yollarda da soru
sorabileceğiniz fazla insan olmadığından temkinli olmakta yarar var.
Gelelim birkaç ayrıntıya…
Helsinki’den Laponya’ya Ulaşım
Aslında Laponya oldukça geniş bir alanı
kapsıyor ve genel anlamda bu alana özellikle İsveç’in kuzeyi de dâhil. O yüzden
gideceğiniz yerleri araştırırken “aa bak şurası da güzelmiş, yakındır gidelim”
demeyin, 4-5 saat mesafede ve İsveç tarafında olabilir. Öte yandan Laponya (Fince: Lappi) Finlandiya’nın
kuzey bölgesine verilen ad. Biz birkaç saatliğine İsveç’e geçip gelmemiz
dışında sadece bu bölgede kaldık. Elbette bu bölgede oldukça geniş. Büyük bir
tur yapmayı düşünmüyorsanız gidebileceğiniz iki “büyük” havalimanı bulunuyor;
bunlar Rovaniemi ve Ivola Havalimanları.
Biz özellikle Rovaniemi’den geçmek
istediğimiz için aslında böyle bir rota çizdik ve sonuç olarak Kittilä ve Pallas-Yllästunturi Milli Parkı çevresini gezmeye karar verdik.
Yani önce rotamıza değil, uçacağımız havalimanına karar verdik, sonra da
programımızı oluşturduk.
Yolculuk Süresi:
Helsinki’den
Rovaniemi’ye uçmak yaklaşık olarak 1-1,5 saat sürüyor. Arabayla gitmek isterseniz iki şehir arasındaki
mesafe 800 küsür kilometre, yaklaşık 9 saatmiş. Galiba tren + otobüs
seçeneğiyle de Rovaniemi’ye ulaşabiliyorsunuz, ancak bu yolculuk yaklaşık 13 –
14 saat sürebiliyormuş. Ayrıca Rovaniemi’den sonra kuzeye devam etmek
isterseniz araba kiralamanız bir zorunluluk; çünkü ara ara otobüs durakları
görsek de ne geçen bir otobüs gördük ne de durakta bekleyen bir kişi. Zaten
belki bu otobüs durakları sadece kışın, kayak merkezlerine insanları taşımak
için kullanılıyordur :)
Şirin ama otobüs geçmeyen duraklardan biri :) |
Yanlış bilmiyorsam Helsinki’de direkt
olarak Laplonya’ya sadece Finnair ve Norwegian uçuyor. Biz daha ucuz olduğu
için Norwegian’ı tercih ettik. Memnun kaldık.
Rovaniemi’ye Varış
Rovaniemi’ye varınca ilk işimiz
internetten kiraladığımız arabamızı bulmak oldu. Bize en makul fiyatı veren
Sixt olduğundan oradan kiraladık. Rovaniemi
havalimanı inanılmaz küçük bir yer. Sanıyorum sadece iki tane kapı var :)
Uçaktan çıkar çıkmaz valizlerin olduğu alana geliyorsunuz. Bu alan dışarıdan
sizi karşılamaya gelecek olanlar varsa onlara da açık. Zaten hemen yan tarafta
da araba kiralama şirketlerinin masaları bulunuyor.
Rovaniemi’ye
iner inmez, ağustos ortası da olsa bir Noel havasına giriyor insan; çünkü her yerde Noel süslemeleri hâkim :)
Malumunuz Rovaniemi aynı zamanda Noel Baba’nın evine de evsahipliği ediyor.
Buranın nasıl bir para tuzağı olduğundan biraz sonra bahsedeceğim ancak Noel
Baba’nın yanına girmek ücretsiz ve yazın Rovaniemi’ye gitmenin artısı olarak
uzun uzun kuyrukta beklemek zorunda kalmayacaksınız.
Valizlerimizi aldıktan sonra araba
kiralama kısmına geçtiğimizde ilginç bir durumla karşılaştık, gerçi belki pek
çok insan biliyordur ancak biz bilmiyorduk daha önce karşılaşmadığımız için,
araba kiralama şirketleri visa elektron
kart kabul etmiyorlarmış. Çünkü sanıyorum bu tip kartlarda kaparo dondurma
olanağı olmuyormuş. Bizim kartımız Finlandiya bankasından olmasına rağmen kabul
etmediler, neyse ki yanımızda arkadaşlar vardı onların kartıyla hallettik.
Ancak yanımızda kimse olmasa nasıl yapardık bilemiyorum, önceden hazırlıklı
gitmenizde fayda var.
Rovaniemi
Havalimanı çok küçük, ancak aynı zamanda askeri jetlere de burayı kullanıyor. Artık bu sıralar Finlandiya’nın Nato’ya
girip girmeme meselesi yüzünden mi bilemiyorum, biz beklerken de pek çok jetin
kalktığına şahit olduk. Dönüşümüzde de yine bu jetlerle karşılaştık. Uçak fotoğraflamayı
seviyorsanız oldukça uygun bir yer :)
Noel Baba’ya Ziyaret
Rovaniemi’deki ilk durağımız Noel Baba’nın
köyüydü. Burasının kışın daha da kapsamlı çalıştığını düşünüyorum. Biz
gittiğimizde bile yeni evler inşa etmekle meşgullerdi. İçerisi tabii ki tamamen
pazarlamaya yönelik. Kendimi bir an Amerika’da gibi
hissetmedim değil. Yine de hazır Rovaniemi’ye kadar gitmişken bir görün derim. Noel
Baba’nın görülebildiği iki kısım var sanıyorum (iki ayrı Noel Baba da olabilir
tabii); biri köy otoparkına girince sağda kalan, büyük lokantanın olduğu binada
(ki burada ayrıca küçük bir çeşit müze ve büyükçe bir hediyelik eşya dükkânı da
var), ikinci kısım ise, arabayla içeri
girince solda, postane, diğer hediyelik eşyalar ve kuzey kutup dairesi
çizgisinin geçtiği meydandaki binada. Biz en başta tam ne olduğunu
anlamadığımızdan ilk kısma girdik. Buradaki müzeye giriş ücretsiz. Girip bir
tur atabilirsiniz. Müzenin sonunda Noel Baba’nın odası ve küçük bir
fotoğraf/kartpostal dükkânı var. Burada bekleyen oğlana Noel Baba’yı nasıl
görebileceğimizi sorduğumuzda bize biraz daha beklememiz gerektiğini,
geleceğini söyledi. Biz de dışarıda beklemeye karar verdik (Bu arada en uygun
fiyatlı kartpostalları bu oğlan satıyordu).
Müzeden bir kare |
Bu sırada da köyün diğer kısmını fark
ettik. Bu kısımda öncelikle postaneye uğradık. Kendi kendimize ve
sevdiklerimize gönderilmek üzere kartpostallar yazdık ve postaladık. Bu noktada
kartları atabileceğiniz 2 posta kutusu bulunuyor. Biri anlık kartlar için, yani
ne tarihte attıysanız artık ona göre bir vakit varıyor; diğer posta kutusu ise
Noel’de varacak şekilde mektupları saklıyor ve böylece Noel tarihinde
damgalayıp sahiplerine yolluyorlar. Oldukça hoş bir fikir :) Bu arada
kartpostalların Rovaniemi’ye özgü bir mühürle damgalandığını söylemekte de fayda
var. Bu damgada rengeyikleri ve kuzey kutup dairesinin koordinatlarını
görebiliyorsunuz.
Postanenin girişi |
Bunlar da Noel Baba'ya yollanan mektuplar, ülkelere göre sınıflandırılmışlar |
Oturup sevdiklerinize mektup yazabileceğiniz pek çok masa var. |
Kuzey kutup dairesi koordinatli ve rengeyikli damga :) |
Postanenden çıktıktan sonra, hemen
postanenin arkasında kalan kuzey kutup
dairesi çizgisinin üzerinde poz vermeyi ihmal etmedik. Buradan ilerisi
artık buz :p
Biz böyle güzel güzel dairenin üzerine
yürürken birden bire köyün meydanını ve meydandaki evin kulesindeki “Noel Baba
Burada!” yazısını gördük. Tabii ki hemen koşa koşa gittik. Baktık giriş
ücretsiz, hemen içeri daldık. Büyükçe, Charlie’nin Çikolata Fabrikası filminden
fırlamış gibi bir dekorun içerisinde biraz yürüyüp merdivenleri çıktık ve
kuyrukta beklemeye başladık. Kuyruğun sonuna gelince sizi bir Elf karşılıyor.
Nasılsınız iyi misiniz diye soruyor, nereden geldiğinizi tatilinizin nasıl
geçtiğini soruyor. Sonra da sizi içeri buyur ediyor.
İçeriye girdiğimizde karşımızda aksakallı,
gözlüklü, koca ayakkabılı, diksiyonu oldukça düzgün bir Noel Baba bulduk. Tek
tek elimizi sıkıp nereden geldiğimizi sordu. İtalya ve Türkiye deyince
öncelikle bana Türkçe “Merhaba, nasılsın?” dedi; sonra da İtalyanca konuşmaya
başladı. Bir süre şudur budur konuştuktan sonra bana dönüp hangi şehirden
geldiğimi sordu. “İstanbul” dedim. “Ah!” dedi. “Tam nerede bu İstanbul?” ben de
başladım saf saf Türkiyenin kuzey batısında, Avrupa ve Asya kıtaları arasında,
boğaz kıyısında falan diye anlatmaya. Sonra durup bana “Ah! Konstantinopolis
yani, ben o adla biliyorum da, uzun zaman oluyor, ziyaret etmiştim” dedi. Meğer
bir şakaya kurban gidiyormuşum da haberim yokmuş, o sıra biraz afallamasaydım
aslında (sonradan aklıma geldi her zaman olduğu gibi), “yazlığınıza giderken
İstanbul’dan geçmiyorsunuz galiba?” diye sormam lazımdı. Malum tarihi Noel Baba
kişiliğinin Demre’de yaşadığı bilinmekte. Ne
yanıt vereceğini görmek isterdim doğrusu; günün birinde yine yolumuz düşerse
sorarım belki :)
Noel Baba’ya güle güle deyip (tam çıkarken
gerçekten “güle güle” diye seslendi adam Türkçe olarak) çıkınca sizi başka bir
Elf karşılayacak. Size içeride çekildiğiniz fotoğrafları ve videoyu gösterecek
(evet videoya da çekiliyorsunuz). Dilerseniz satın alabiliyorsunuz. Sanıyorum 1
büyük fotoğraf 30€, 3-5 küçük fotoğraf 25 €, 1 yıl boyunca sınırsız olarak
videonuzu ve çekildiğiniz tüm fotoğrafları indirmek ise 45 € idi. Biz iki aile
birlikte girdiğimizden her ne kadar bayağı pahalı olsa da 45€luk seçenek bize
daha makul geldi. Böylelikle yüksek çözünürlükteki fotoğrafları dilediğiniz
gibi bastırabilir ya da insanlara yollayabilir ve videonuzu da
indirebilirsiniz.
Noel Baba’nin köyünde ayrıca kışın kızak
çekmekle meşgul olan 3-5 rengeyiğini de 5€’ya görüp beslemek mümkünmüş; ancak
size tavsiyem zaten çevrede dolaşacaksanız rengeyiklerini her yerde
göreceksiniz, hatta yolda pek çokları yüzünden arabayı durdurmak zorunda
kalacaksınız, dışarıda görün derim. Özellikle yazın bu olanak daha yüksek.
Belki besleyemezsiniz ancak özgür ortamlarında görmek daha iyi gibi.
Noel Baba’nın köyünde biraz daha vakit
geçirdikten sonra Kittilä’ya doğru yola koyulmaya karar verdik. Bu arada özellikle çocuklu aileler için
belirteyim, Noel Baba’nın köyünün hemen yakınında bir de lunapark var.
Ancak bu park yazları bakım için kapatılıyormuş. Kışın açık, ancak
endişelenmeyin, soğuğu hissetmeyeceksiniz, çünkü büyükçe, dağ gibi bir kayanın
içerisine kurmuşlar bu parkı. Biz girmediğimizden nasıl olduğunu bilemiyorum.
Kittilä’ya Yolculuk
Rovaniemi
– Kittilä arası arabayla yaklaşık 1,5 – 2 saat sürüyor. Biz Rovaniemi’den yola çıkarken yolda bir
yerde yeriz diye düşünmüştük, sakın siz bizim yaptığımızı yapmayın; çünkü yol
üzerinde benzin dolduracak yer bile yok Kittilä’ya kadar. O yüzden ya yola
çıkmadan bir lokantaya girin, ya da bir marketten alışveriş edin.
Dümdüz yollarda ilerleyeceksiniz. |
Biz neredeyse Kittlä’ya varmak üzereyken
küçücük bir market bulduk, az daha açlıktan bayılacaktık.
Rengeyiklerine Dikkat
Yol üzerinde pek çok rengeyiğinin sakin sakin
otlamakta olduğunu göreceksiniz. Özellikle açıklık, çimenin bol olduğu
alanlarda takılıyorlar. Sanırım hem boynuzları yüzünden sık ormanlarda yürümek
pek hoşlarına gitmiyor, hem de okuduğumuza göre, yol kenarlarını sevmelerinin
başlıca sebebi tuzlu otlarmış. :) Kış aylarında yolların donmasını önlemek
üzere serpilen tuzlar, ilkbaharın gelişiyle eriyen buzlarla yolların kıyısına
akıyor ve hemen yol dibinde bitmekte olan ot ve çalılara karışarak onlara tuzlu
bir tat veriyormuş. Zaten biraz keçiyi, biraz da ineği andıran rengeyikleri de
bu tuzlu otlara bayıldıkları için hep yol kenarında takılıyorlarmış.
Uzakta otlayan rengeyikleri |
Yola atlayan rengeyiklerinin bir diğer
sebebi ise sarhoş olmaları. Finlandiya’da yazın pek çok yemiş yetişmekte (bakınız Finlandiya’daki yemişlerle ilgili yazım) ancak
neredeyse el değmemiş bir doğaya sahip olan Laponya’da bu yemişlerin tamamını
toplamak imkânsız. Rengeyikleri de yemişleri pek seviyorlarmış. Ancak doğal
olarak uzun süre toplanmayan yemişler bir süre sonra fermente oluyor, yani
doğal alkole dönüşüyormuş, bunlardan bolca yiyen geyikler de sarhoş oluyormuş
:) O yüzden arabaları fark etmeye biliyorlar, dikkat etiniz :)
Kışın ise doğada takılan rengeyikleri
(eğer sahiplerince toplanıp kızak için götürülmedilerse) diğer alanlara göre
daha sıcak olduğundan asfalta gidip yatıyorlarmış.
Rengeyiklerini korumak için şimdiye kadar
pek çok önlem alınmış, bunların arasında boynuzlarını fosforlu boya ile
boyamakta var, ancak şimdiye kadar büyük bir farklılık yaratmamış bu önlemler.
Kulübeye Yerleşmek
Kittilä – Levi arasında kalan kulübemiz
bir arkadaşın tavsiyesiyle Airbnb’den
kiraladık. Eğer çok kişi kalacaksanız bu tarz yerler ideal oluyor, ancak sadece
iki kişinin karşılaması için biraz tuzlu.
Elbette saunasız bir kulübe düşünülemez :) |
Mutfak penceresinden manzara |
Sanıyorum ilk gün için yazacaklarım
şimdilik bu kadar. Gelecek günlerde görüşmek üzere :)
0 yorum:
Yorum Gönder