ERASMUS’da derlediğim,
ancak yayınlamadığım yazılarıma devam ediyorum. Bu sefer ki
durağımız Fribourg.
Yine 2010’un soğuk bir
mart gününde bir arkadaşımla birlikte Fribourg’a gitmeye karar verdik. Her ne
kadar 7 mart günü gezmek için pek ideal bir gün olmamasına rağmen güzel bir gün
geçirdik. Fribourg - Cenevre arası trenle yaklaşık olarak 1 saat 20 dakika.
Fribourg’a vardığımızda saat 11:30-12:00’ye gelmesine rağmen, biraz günlerden
pazar olmasından, biraz da Fribourg’un oldukça küçük bir yer olmasından gerek,
etrafta in cin top oynuyordu.
Yine de bu ortam bizi
yıldırmadı ve Sanat ve Tarih Müzesi (Musée d'Art et d'Histoire) ile gezimize
başladık. Müzede adından da anlaşılacağı üzere Fribourg’da çıkan kalıntılar ve
yapılan eserlerden örnekler vardı.
Sanat Müzesinin bahçesi |
Pek çok katta bulunan vitraylar benim pek hoşuma gitti. |
Tahtalar oyularak yapılmış olan tablolar görülmeye değerdi. |
Bu vatandaşın kim olduğu konusunda bir bilgi mevcut değildi ne yazık ki. |
Lir Gitar ve oldukça ilginç bir şekli bulunan flüt, saksafon karışımı bir müzik aletleri:
Jean-Louis Tinguely’nin fotoğraf gibi tabloları oldukça etkiyeciydi:
Sanat tarihi müzesinden
sonra, bilet paramıza dahil olan Jean Tinguely ve Niki dè Saint
Phalle (Espace Jean
Tinguely Niki dè Saint Phalle) sergisini görmeye gittik. Burada
görüp görebileceğiniz her türlü atık/artık eşya ile oluşturulmuş çeşitli
mekanizmalar vardı. Bir tuşa bastığınız zaman hemen her parça farklı hareketler
yapıyor.
Bu da videosu:
Ayrıca ne manaya geldiğini pek
çözemediğimiz, aşağıdaki örnekteki gibi pek çok resim bulunmaktaydı sergide.
Bu sergiden de çıktıktan
sonra şehrin katedralini görmeye gittik. Aslında çan kulelerinden birine 3CHF
karşılığı çıkıp şehri panaromik olarak görebiliyormuşsunuz. Ancak gittiğimiz
zaman öğrendik ki şu anda kuleler restorasyondaymış. Restorasyon 2004 yılı civarında
başlamış ve 2015’e kadar sürecekmiş. Bilginize (şuanda sonlanmış mıdır
bilemiyorum).
Bahsettiğim gibi hava
oldukça soğuktu ve çeşmelerdeki sular donma noktasını çoktan geçmişti:
Fribourg’da pek çok
köprü ve viyadük var. Sanırım bunlardan en tarihi olanı tahtadan yapılmış olan
Bern Köprüsü.
Bern Köprüsü'ne uzaktan bakış |
Bern Köprüsü'ne yakından bakış |
Bern Köprüsü
üzerindeyken güzel bir şekilde görebileceğiniz ve fotoğraflayabileceğiniz Zaehringen Köprüsü ve
viyadüğü. "Köprüsü ve viyadüğü" dedim, çünkü bu iki katlı bir yapı. Alt tarafın daha bir köprü havası varken, üst taraf tam bir viyadük şeklinde:
Ve Zaehringen Köprüsün’den net
bir şekilde görebileceğiniz başka bir tren yolu köprüsünü yazının en başında görebilirsiniz.
Bern Körpüsünden geçerek
kolaylıkla ulaşabileceğiniz Bern Kapısı ve yanından yukarı doğru çıkan
merdivenler:
Merdivenlerden yukarı
kadar çıkarsanız hoş bir manzara elde edebilirsiniz. Bir tarafınızda Zaehringen Köprüsü ve alt
tarafta da mevsime göre meleyen koyunları, keçileri görebilirsiniz. Her ne kadar hava pek çaktırmasa da etrafta otlayan hayvanlar
baharın habercisi oldu bizim için :
Fribourg gezimiz
sırasında pek çok köprüden geçtik; çünkü şehirden geçen nehir, adeta bir yılan
gibi kıvrılarak her yeri sarmalamış halde.
Fribourg’un merkezi
aslında bir çöküntüde kalıyor; bu yüzden bir süre dolandıktan sonra yukarı
çıkmak için füniküleri kullanabilirsiniz. Ya da bizim yaptığımız gibi tabana
kuvvet merdivenlere sarılabilirsiniz. Kaç para olduğunu bilmiyorum ama şimdi düşününce
füniküler seçeneği daha cazip geliyor :)
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenler... yoksa çıkamıyorsunuz zaten :D |
Ama sonuna yukarı hangi
yöntemle çıkarsanız çıkın Fribourg’a ait hoş bir manzara göreceğinzi garanti. :) Zaten tren istasyonuna dönmek için de yukarı çıkmanız lazım bir yerlerden.
İyi geziler :)
0 yorum:
Yorum Gönder