Cuma
günü, 12. albümleri Black City Parade'ın turnesi kapsamında Cenevre'de bulunan Indochine'i
dinlemeye gittik. Konsere giderken ki beklentilerim ve konserden çıkarken ki düşüncelerim
birbirinden oldukça farklıydı.
Öncelikle
belirtmeliyim ki, bu konserden sonra artık "daha diskoya gitmişliğim
yok" demem, öyle bir ortam hakimdi konserde. En başta bunu yadırgasam da
sonradan ortama ayak uyduruverdim, hatta çok da hoşuma gitti. Her ne kadar
grubun türü olarak "rock" ibaresi geçiyor olsa da, kendileri daha çok
New Wave ve Synthpop'a yakınmış. Bunu da canlı canlı gördük konserde.
Cuma
günü 9500 kişi kapasiteli Arena de Genève'e
giderken aklımda normal bir Rock konseri izleme ihtimali vardı. Sahneye pek
yaklaşmadan, ama sahnenin görülebileceği bir noktaya konuşlanıp hoş vakit geçirmek.
Saat 7,5'da Arena'ya vardığımızda pek de sakin bir konser izlemeyeceğimizi
anlamaya başladım. Bir kere hemen her köşe dolmuştu. Herkes hazır ve nazırdı.
Biz de alanın en gerisine geçip sahneyi görebileceğimiz bir açı elde ettik,
fakat her dakika içeri bir grup insan giriyor ve önümüzdeki boşluğu kapatarak
görüş açımı neredeyse sıfıra indiriyordu. Nitekim konser başladıktan sonra ilk
2-3 şarkı boyunca sahne seviyesinin üzerinde bulunan baterist dışında kimseyi
göremedim.
Konser
daha başlamamışken biraz ağzımızı tatlandıralım ve içeçek birşeyler alalım
dedik. Hoş bir düşünce ile grubun ve turenin ismini bardaklara bastıklarını
gördük. Böylece konser sonrası elimizde anı namında somut birşeyler de kalmış
oldu.
İlk
şarkıdan itibaren farklı bir konser konseptinin içine düştüğümüzü gördüm:
360°
dönen sahne olsun,
Üzerimize
yağan konfetiler olsun,
Seyircilerin
arasına kurulan sahne bağlantılı pist olsun,
herşey
gayet interaktif olarak, yani seyirciyi de olaya katacak şekilde düzenlenmişti (Fransızların bu tip interaktif olayları bayağı ciddiye aldığını düşünüyorum. Jules Verne hakkında izlediğim tiyatro hakkındaki yazımı hazır edebilirsem, orada da interaktif öğeler kullanıldığını göreceksiniz).
Yukarıda saydığım üç öğeye ek olarak Nicola'nın (solist) ne ara sahneden
kaybolduğunu anlayamadan üst balkonda belirmesi, herkesle el sıkışıp öpüşmesi,
bir yandan da şarkıya devam etmesi gerçekten güzeldi. Tabii ki grubun bizleri kucakladığı 360°'lik fotoğrafı da paylasmadan olmaz.
2,5
saatlik performansın ardından kapanışı ise üzerimize üzerimize düşen renkli
toplarla oynayarak yaptık.
Kısacası
herşeyi ile benden tam not alan bir konser oldu. Bu arada söylemeden
geçemeyeceğim, konserde tek tip bilet vardı. Yani balkondaki oturacak yerler
olsun, sahne önü olsun, en arka sıra olsun her yer aynı fiyataydı. Açıkcası
bana gayet makul geldi, çünkü eminim ki bu konser Türkiye'de olsa, en azından
360 derecelik ekranın kapsadığı alan golden bilmnende adı altında normal bilet
fiyatının 3 katına satılırdı. Gerçi burada böyle bir uygulamaya gitmemiş
olmalarının sebebi alanın darlığından da kaynaklanıyor olabilir, ancak daha çok
grubun politikası etkili olmuş gibi.
Bu yazıyla
ilgili olarak, daha önceden yazdığım Fransızca Müzik Grupları başlıklı yazıma
da göz atabilirsiniz.
İyi dinlemeler :)
0 yorum:
Yorum Gönder