Pandemi süresince (buraya bir “şimdilik” ekleyeyim, çünkü bu süre daha uzayacak gibi) sadece tek bir gezi yaptık; o da Madrid – Valensiya arasında kalan Cuenca’ydı.
Bir iş için yine araba kiralamamız gerekince ve çocuklar
da dört aydır (temmuz ayından söz edersek) evde mahsur olduklarından bir
değişiklik yaşamaları adına Cuenca’yı günübirlik ziyaret etmeye karar verdik.
Dilerseniz Madrid’den Cuenca’ya giden trenlerde var. Bölgesel hat trenleri sizi
şehrin merkezine doğru bırakıyormuş ama yolculuk 3 saate yakın sürüyor. Eğer
merkezin biraz dışında inip otobüsle merkeze gitmek isterseniz Valensiya’ya
giden uzun yol trenleri ile yaklaşık 1,5 saatte Cuenca’ya ulaşabiliyormuşsunuz.
Arabayla ise yol yaklaşık 2 saat sürüyor. Biz giderken Madrid merkezde trafiğe takıldığımızdan 3 saate yakın sürdü gidişimiz. Trafiğe dikkat derim.
Yoldan kareler:
Cuenca 1996
yılından beri UNESCO dünya mirası listesinde bulunuyor.
Yaklaşık 1000 metre yükseklikteki bu şehir gerçekten de miras listesine girmeyi
hak ediyor. Taş evleri, vadiye sarkan konakları, kiliseleri, manastırı ve yeni
sayılabilecek köprüsüyle oldukça ilginç ve görülmeye değer bir şehir.
Biz ilk olarak
Cuenca Paleontoloji Müzesi’ni (MUPA) ziyaret
ettik. Kızımız
dinozorları pek sevdiği için bu müzeye bayıldı. İçeride ve bahçesinde gerçek ölçülerinde yapılmış pek çok dinozor
maketi var. Bizim de pek hoşumuza gitti. Zaten oldukça küçük bir müze.
İlginiz varsa gidip gezmenizi tavsiye ederim. Biz içeride bir saat kadar
kaldık. Tüm yazıları okusanız bile iki saat sürmez sanıyorum. Şu anda Covid sebebiyle azalan turistik
ziyaretleri hareketlendirmek (!) için 31 Aralık 2020’ye kadar müzeyi ücretsiz
geziye açmışlar. Biz de ücretsiz gezdik; ancak yanlış hatırlamıyorsam
pandemi olmasaydı da haftada bir gün (çarşambaydı sanırım) müzeyi ücretsiz
gezmek mümkündü. İnternet sitesinden kontrol etmenizi tavsiye derim: MUPA. Bu arada dikkat, müze öğle
arasına giriyor. 14.00 – 16.00 arası ve Pazartesi günleri kapalı (yine internet
sitesinden saatleri kontrol etmenizde yarar var).
Paleontoloji Müzesi şehrin yeni inşa edilen kısmında kalıyor. Eski şehre geçmek için aradaki vadiyi aşıp tepeye çıkmanız gerekiyor.
Şehrin çeşitli noktalarında
ücretli/kapalı otoparklar var. Ancak biz en tepede ücretsiz bir tane bulduk.
Manzarası da şahaneydi, bir gidip şansınızı deneyin derim. Yine de dikkat!
Yollar inanılmaz dar, nitekim önünden geçtiğimiz birkaç kapalı otoparkın girişi
de oldukça dardı. Biz de çocuklar olunca büyük bir arabayla gitmiştik. Bir
şekilde sokaklardan geçtik ama otoparklara giremezdik herhalde, aklınızda
bulunsun. Bahsettiğim ücretsiz park alanını google’da “Parking gratuito”
(ücretiz otopark) diye işaretlemişler :D Adresi: “Calle Larga, 41” diye
çıkıyor. Haritadan kontrol etmeyi unutmayın, en tepede kalacak.
Arabanızı bahsettiğim yere park ettikten sonra (ya da bu noktaya otobüsle/yürüyerek ulaştıktan sonra) otoparkın hemen aşağısında kalan “Barrio del Castillo” seyir noktasına uğramayı unutmayın. Özellikle manastır şahane gözüküyor.
Biraz aşağıda bahsedeceğim "asılı ev" ve köprümüz. |
Seyir noktasından sonra
Calle Larga üzerinden yürüye yürüye Plaza Mayor meydanındaki Cuenca katedraline
kadar indik. Yol yokuş ve yaya kaldırımları oldukça dar. Normal şartlarda en
fazla 10dk yürünecek yolu biz 20-25dk’da yürüdük yanımızda bebek arabası olduğu
için. Yol zorlu da olsa çekecek pek çok kare bulduk, ayrıca Cuenca'nın diğer yanından geçen vadiyi de fotoğraflayabileceğiniz noktalar var. O yüzden mümkünse siz de yürüyerek inin derim.
Cuenca'nın kapıları :
Biz gittiğimizde kapalı olduğundan katedrali ziyaret edemedik.
Yine Plaza Mayor üzerinde Cuenca’nın belediye binasını (ayuntamiento) göreceksiniz. Yol
belediye binasının altından geçiyor. Belediye binasını geçip soldan aşağıya,
Calle Alfonso VIII’e doğru devam ederseniz bu yol üzerinde renkli binalar
göreceksiniz. Biz arabayla geçerken fotoğraflayamadım; sonrasında da oraya
kadar inemedik çocuklarla.
Altından yol geçen belediye binası (Ayuntamiento) |
Renkli evlere örnekler |
Katedralin
yanındaki yoldan inerek San Pablo köprüsüne ulaşmanız mümkün. Ara sokaklardan geçmeyi unutmayın. Biz “Calle Canónigos”u kaçırınca
inanılmaz uzun, saçma bir tur attık köprüye gitmek için :D Hatta arada
karşımıza merdivenler çıkınca birileri mecburen çocuklarla bekledi; garip bir
iş oldu.
San Pablo köprüsünü ararken başka bir seyir noktasından fotoğrafını çekme şansım oldu :)
Köprünün altından geçen vadi. Paraleldeki diğer vadi ile karşılaştırıldığında buradan geçen bir akarsu yoktu. Ama yürüyüş yolları yapılmış. Bizim inecek zamanımız olmadı. |
Köprünün üstü. Kenarlardaki parmaklıklar uzaktan bakınca hepten alçak gözüküyordu. O kadar alçak değillermiş ama küçük çocuklar için tehlike arz edebileceğini düşünüyorum ben. Zaten biz de çocuklarla geçmedik köprüden. |
San Pablo Köprüsü’nün aslı 1533 – 1589 yılları arasında inşa edilmiş; ancak sonradan çökünce, 1902 yılında, yerine günümüzdeki çelik köprü inşa edilmiş.
Köprünün hemen
yanında Cuenca’nın simgesi meşhur La Casa Colgada’yı (“asılı ev”i)
göreceksiniz. Bu taş bina vadiye doğru sarktığı için
böyle bir ad almış. Normalde başka evler de var ancak bu en meşhuru, zaten
evlerin bir kısmı günümüze kadar gelememiş. La
Casa Colgada şimdilerde lokanta/soyut sanat müzesi olarak işlev görüyormuş.
İçine girmedik.
Gelelim akşam yemeğine… Hava oldukça sıcak olduğu için Cuenca’ya öğleden sonra, neredeyse akşamüstü gitmiştik. O yüzden akşam yemeği saatinde şehirde hâlâ tur atıyorduk. Virüs yüzünden lokantaya gitmek pek cazip gelmese de bahçesi olan bir yere oturmaya karar verdik. Böylece Bajo los Tilos’u bulduk. Yemekleri güzel ve uygun fiyatlıydı. Bahçesi geniş, masalar arasında mesafe var ve bizden sonra sadece iki masa daha doldu; başka da kimse gelmedi. Ancak şimdi çalışma saatlerini kontrol ettim. Sadece haftasonu öğle yemeği için açık gözüküyor. Sonbahar geldiği için mi, virüs yüzünden mi değiştirdiler saatlerini bilemiyorum. Menüsünü aşağıya ekliyorum.
Bu arada Cuenca Avrupa’da, sokakta kedi dolaştığını gördüğüm ender şehirlerden olabilir :D Hepsi sahipli gibiydi; ama yine de sayıca fazla buldum. Küçük bir şehir olmasındandır belki de.
Yemekten sonra
Madrid’e dönerken yollar oldukça boştu. 1,5 – 2 saatte Madrid’e vardık. Bu arada yolda benzin almamız
gerekti, aklınızda bulunsun benzinciler kapalı gözükseler de açık
olabiliyorlar. Örneğin biz ilk benzinci kapalı diye bir başkasına girdik
otoyolda. Baktık o da kapalı, acaba dedik kredi kartıyla ödeme yapılabilecek
bir yer var mı; incelemeye başladık, birden biri ıslık çaldı. İlk önce köşede
park etmiş tır şoförleri ıslık çalıyor sandık :D Meğerse benzinliğin market
kısmından geliyormuş ıslık. Bir görevli kendini kepengin arkasına kapatmış bize
seslenmeye çalışıyordu. Anlayacağınız görevliyi bulmanız gerekiyor bir şekilde
:)
Son olarak Cuenca'dan birkaç fotoğraf daha ekleyeyim ve şehrin yakınlarında ziyaret edebileceğiniz iki noktadan daha bahsedeyim. Biz gezemedik ama belki ilginizi çeker.
Cuenca
yakınlarında gezilebilecek iki nokta:
İlki Ciudad Encantada (Büyülü Şehir).
Cuenca’nın yaklaşık 30 km uzağında bulunan bir milli park burası. Çeşitli
şekillerdeki kayaların fotoğrafları ilginç gözüküyordu. Bana biraz İtalya’daki Valle
delle Sfingi’yi hatırlattı. Giriş 4€’ymuş.
İkinci nokta ise Ventano del Diablo (Şeytan Penceresi).
Burası da doğal pencerelere sahip küçük bir mağara aslında; ancak hemen
altından geçen vadiye açılan pek güzel bir pencere gibi gözüküyor
fotoğraflarında. Ücretsiz olması lazım.
Şu zor günler geçsin de hepimiz tekrar gönlümüzce gezip
sevdiklerimize kavuşabilelim.
Sağlıkla!
0 yorum:
Yorum Gönder