18 Mart 2019 Pazartesi


ispanya - madrid - yurtdışı - taşınmak - su baskını

Sanırım 6 ayı aşkın bir süredir yeni blog yazısı yayımlayamadım. Ancak bu konuda oldukça haklı sebeplerim var ve bu uzun aradan sonra ilk yazımı da « neden yazamadığım » üzerine kurmaya karar verdim :)

Yeni ülke, yeni hayat… Ve tabii ki taşınma angaryası.

Bloga ara vermemin en önemli sebebi elbette koli hazırlamaktı. Ancak gelin görün ki, ilk başlarda inanılmaz karmaşık ve birbiri ardına talihsizliklerle karşılaşacağımız bir taşınma süreciyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyorduk.

Eşimin işi sebebiyle eylül sonunda Helsinki’den Madrid’e taşındık. Daha doğrusu taşınma işlemlerine başladık, çünkü Madrid’e gelirken kalacak yerimiz henüz belli değildi. Ev bulmanın çok zor olmadığını işittiğimizden (en azından bir Cenevre değildi ev bulma konusunda) Airbnb sitesi üzerinden bir aylığına bir daire kiraladık. Daireyi Madrid’de oturmak istediğimiz bölgeye yakın seçtik. Amacımız, 1 ay içerisinde kalıcı bir daire bulup oraya geçmekti. Bu sırada da Helsinki’den yola çıkan kolilerimiz yolculuklarını tamamlayıp Madrid’e varmış olacaklardı.


ispanya - madrid - yurtdışı - taşınmak - su baskını
Helsinki'den sonra, soğuktan sıcağa geçme açısından da bir kırılma yaşadık.

Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı… Zaten sonradan öğrendik ki, İspanya’daki hiçbir hesap hiçbir çarşıya uymuyor.

Öncelikle ev bulma konusunda sorun yaşadık. Girip çıktığımız pek çok emlakçı, oturmak istediğimiz bölgede çok yoğun bir talep olduğunu ve ellerinde kiralık daire bulunmadığını söyledi. Neyse ki sonunda içlerinden biri çıkıp da, talebimize uygun bir yer gösterdi. Evi kiralayabilmek için kabaca iki temel şeye ihtiyacımız vardı: NIE (ispanyol kimlik numarası) ve bankadan garanti.

Başka bir ülkede olsak çok da sorun olmayacak şeyler… Ancak bu sıcak ülkede işler o kadar yavaş yürüyor ki! NIE meselesine ayrıntılarıyla bir sonraki yazımda değineceğim. Eşim AB vatandaşı olduğu için kısmen makul bir sürede (3 hafta gibi) onun NIE işlemlerini hallettik. Ancak benim ki hâlâ (an itibariyle 6 aydır) çözümlenemedi.

İspanya’da işlem yapmak istiyorsanız (ev kiralamaktan, toplu taşıma kartı başvurusu yapmaya kadar) NIE’niz olması gerekiyor. Ancak NIE başvurusunda bulunabilmeniz için de bir adresiniz olması gerekiyor, yukarıda belirttiğim üzere bir ev kiralamak için de NIE’niz olması gerekiyor… Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar gibi bir sorunsal bu. AB vatandaşı olmayanlar için durum daha karmaşık, onu bir sonraki yazımda ayrıntılarıyla anlatacağım, neyse ki eşim için kaldığımız airbnb’nin adresini verip işin içinden sıyrıldık.

Gelelim ev kiralamak için gerekli ikinci kritere, yani bankadan alınacak garanti mektubuna… Eşim, işlerin daha kolay yürümesi için çalıştığı üniversitenin kampüsünde bulunan bir bankada hesap açtırmaya karar verdi. Böylece yabancı personele de alışık bir şube olacaktı. Nitekim hepsi pek nazikti çalışanların, ancak bizi fazlaca bir süre, yok yere uğraştırdılar.

Öncelikle NIE olmadan garanti alabileceğimizi söylediler. Biz de eşim daha NIE almadan başvuruda bulunduk. Ancak bir hafta on gün sonrasında NIE’miz olmadan hiçbir işlem yapamayacaklarını söyleyip bizi beklemeye aldılar. NIE çıktıktan sonra da sorunlar bitmedi… Eşimin sözleşmesi, araştırma görevlisi olduğu için sadece 2 senelikti. Bu süre kendilerine kısa gelmiş olacak ki, bu sözleşme ile garanti veremeyeceklerini söylediler (normal şartlar altında İspanya’daki kira sözleşmeleri 3 yıllık imzalanıyor, kiracıların haklarını korumak için). Üstlerle altlarla konuşarak bir şekilde ikna ettik. Derken evliliğimize taktılar. Malları nasıl paylaştığımızı sormaya başladılar. Biz iyice sinirlendik tabii, sonuçta alt tarafı bir ev kiralamaya çalışıyorduk, ama ev satın alıyormuş gibi muamele görüyorduk. Elimiz mecbur, istedikleri belgeleri gösterdik ama garanti ile ne ilgisi vardı bilemiyorum. Benim AB vatandaşı olmamam mı sorun yarattı hiçbir fikrim yok.

En sonunda garantiyi noter huzurunda imzalatmak için de yine 1 hafta 10 gün kadar bekledik. Bu süre zarfında elbette bir yandan da evi başkasına kiralamasınlar diye emlakçıya bir aylık fazladan ödeme yapmıştık. Bu sürenin dolmasına sanıyorum 1 gün kala bankadan noter onaylı garanti kağıdımızı alabildik. Akşamına da gidip sözleşmemizi imzaladık.

Kısacası garantiyi almamız 1 ay sürdü. Bu sırada bir aylığına kiraladığımız airbnb’de kalışımızı uzatmamız gerekti, ancak kaldığımız evde yer olmadığı için 10 günlüğüne başka bir daireye geçmek zorunda kaldık. Sonrasında orada da yer kalmadığı için son iki gecemizi geçirmek üzere bir otele taşındık.

Ertesi gün evle ilgili işlemlerimizi halletmeye başladık. Eve internet bağlatmak için bir şirketle sözleşme yaptık, Evimiz olmadığı için 2-3 hafta önce Madrid’e vardığı halde henüz kavuşamadığımız kolilerimiz için bir gün sonrasına eve getirmeleri için randevulaştık. Evde olmayan eşyalar için (kısaca tüm mobilyalar diyebilirim) İKEA gibi siteleri incelemeye aldık vs. Akşamına, otelimize dönmeden önce evimizde ayaküstü bir şeyler yedik.

Bir sonraki sabah eşim, kolileri karşılamak üzere erkeden otelden ayrılıp eve geçti. Yaklaşık yarım saat sonra da beni aradı : « İpek, otel rezervasyonunu uzatabiliyor musun bi bak, evi su basmış. »

ispanya - madrid - yurtdışı - taşınmak - su baskını

Bu haberi aldığımızda 1 Kasımdı.

Eve çıkacağımız binadaki sıcak su boruları tadilattaydı. Bu sıcak su boruları dairelerin içerisinden geçiyordu. Normal şartlar altında bizim gireceğimiz dairedeki tadilat tamamlanmıştı. Sadece boruların içinden geçtiği gömme dolabın yerine monte edilmesi gerekecekti. Ancak nasıl bir şanssa geceleyin bir üst dairemizde değiştirilen sıcak su borularından biri patlamıştı. Sanırım tadilat yüzünden evde oturanlar o gece evde olmadığından bir şekilde sese uyanan karşı dairedeki komşu polise ve kendilerine haber vermişti. Bizim evsahibini aramak kimsenin aklına gelmemişti ve ne hikmetse iki alt katımızda da o gece kalan kimse olmadığı için bu su baskını biraz geç fark edilmişti.

Taşınacağımız daire zaten fazla büyük bir yer değildi. Mutfak, salon, kısacası her yeri su basmıştı. Hiçbir şeyin farkında olmadan içeri giren eşimi neyse ki elektrik çarpmamıştı. Her şeyin üstüne patlayan bir de sıcak su borusu olunca, 6-7 saat de kimse suyu temizlemeyince tüm ev kabarmıştı. Parkeler, duvarlar, kapılar... Elektrik sisteminin kullanılamayacak hale gelmesine, bunların üstüne bir de bizim kolilerin geldiğini söylememe gerek yok sanırım. Neyse ki evde iki balkon vardı da bir şekilde oralara tıktık kolileri.

Biz evi paspaslarla kurutmaya çalışırken evsahibi de geldi. Kadıncağız resmen oturup hüngür hüngür ağladı.

Aslında yazılacak çok şey var da, ben sadede geleyim. Yukarıda da yazdığım üzere evi su bastığında 1 Kasımdı. Ancak eve ekspert gelmesi ay ortasını buldu. Ekspert gelmeden de hiçbir yere dokunulamadığı için ne parkelerin altı kuruyabildi, ne duvarlar nefes alabildi.

Elbette ekspert geldikten sonra da işlere hemen başlanmadı. Uygun usta bulunması, sonrasında da evin kuruması gerekiyordu. Bu kuruma işinin ne kadar süreceği ise belli değildi. Birkaç küçük çaplı su baskını geçirmiş ve ayrıca pek çoğunu da işitmiş biri olarak evin (eğer özel kurutucular kullanılmazsa) 3 aydan önce tam olarak kurumayacağını düşünüyordum. Ancak eve gelen ustalar önce 1 haftada kuruyacağını söylediler. 1 hafta geçtikten sonra ise bir 10 güne daha ihtiyaç olduğunu söylediler. Islak parkelerin üzerinde, yer yataklarında zaten 1 hafta geçirmiştik. Ancak parkeleri söktüklerinde evden çıkmamız gerekti. Biz bu sırada tabii o otel senin, bu airbnb benim gezmeye başlamıştık. Ancak bir yerden sonra hem bütçemizi aşmaya başladı, hem de bebekle doğru düzgün yemek pişiremiyor olmak, çocuğun sürekli yatağını değiştirmesi derken canımıza tak etmeye başladı. Belli ki adamların da evin ne zaman kuruyacağı hakkında pek bir fikri yoktu. Bunun üzerine akıl sağlığımız için 15 günlüğüne Türkiye’ye gitme kararı aldık. Ancak gitmeden önce eve özel bir kurutma sistemi kurulması konusunda ısrarcı oldum. Ustalar önce böyle bir şeyin olmadığını söylemişler evsahibine, ancak danışılan başkaları mümkün olduğunu söyleyince evin her odasına birer nem alıcı kuruldu.
ispanya - madrid - yurtdışı - taşınmak - su baskını
Arkada balkona yığılmış koliler ve önde nem alıcı...
Bu arada neden bu evden çıkıp başka kiralık bir daireye geçmediğimizi düşünenler olabilir aranızda. Açıkçası düşünmedik değil. Ancak hem eşyaları bir yerden diğerine taşıma masrafı, hem fazla alternatif olmayışı hem de en önemlisi tekrar bankadan garanti almamız gerekeceğinden bir sürü sorunla karşılaşacaktık. Özellikle banka garantisi işi bizi çok düşündürdü. Hemen neden iptal ettiğimizle ilgili bir sürü belge isteyeceklerdi kesin, sonrasında çıkacağımız evin kirası ve adresi farklı olduğu için başka bir sürü belge götürmemiz gerekecekti vs vs.

Derken aralık ortasında Madrid’e mecburen geri döndük. Mecburen döndük, çünkü benim oturum iznim bittiği için ülkede bulunup bürokratik işlemlere devam etmem gerekiyordu. Ayrıca eşimin de artık çalışmaya başlaması lazımdı.

Eve kurulan nem alıcılar iki haftada iş görmüşler, evi kısmen kurutmuşlardı. Biz yokken boya bandana yapılmış, parkeler döşenmişti, ancak süpürgelikler, gömme dolaplar ve kapılar ortada yoktu. Üstelik evin ısısından sorumlu termostat da bozulmuştu ve kimse bunun farkına varmamıştı. Elbette aralık ortasında bir pişip bir donmaya başlayınca sorun olduğu ortaya çıktı. Dönüşümüz Noel tatiline yakın olunca termostat hariç hiçbir sorunumuza çözüm bulamadık tabii. Noel’de kayınvalidemler gelmeye karar verdiklerinden yalvar yakar gelmelerine bir gece kala tuvalet kapısını monte ettirebildik o kadar.

Burada kısa bir de IKEA parantezi açayım. Türkiye’den gelir gelmez IKEA’dan siparişlerimizi verdik. Kanepedir, yataktır, masadır vs. Bir sürü koli geldi. 3-4 seferde tüm eşyaları yukarı taşıdılar. Ben de bir yandan kucağımda bebekle gelen kutuları sayıyordum eksik olmaması için. Sonuçta bazı büyük eşyalar birkaç kutudan oluştuğu için beklediğimden fazla kutu saydım. O yüzden de her şeyin geldiğine kanaat getirerek teslimat formunu imzaladım. Ancak eşyaları kurmaya başladıktan sonra yemek masasının olmadığını keşfettik. Hemen IKEA ile irtibata geçip durumu bildirdik, ancak kendilerine telefonla ulaşamadığımız için maille haberleşmeye başladık. Öncelikle teslimat forumunu imzaladığımız için bir şey yapamayacaklarını söylediler. Sonra birden bire masayı zaten sipariş etmediğimizi yazdılar. Bunu yazmış olmaları iyi oldu, çünkü bizim elimizdeki (internetten aldığımız çıktı ve kredi kartı bilgilerinde) belgelerde masayı sipariş edip parasını ödediğimiz görülüyordu. Durumu evsahibimize de açıp fikirini almaya karar verdik (her şey bir yana insanın iyi bir evsahibine düşmesi büyük şans), hemen bizimle ilgilendiler ve birlikte IKEA’ya gidildi. Orada da yine “teslim formu bıdı bıdı…” dediler bize, elimizdeki e-mail yazışmalarını gösterince “bir bakmaya” karar verdiler ve sonuç olarak sipariş ettiğimiz masanın ellerinde zaten bulunmadığını (stoku tükenmiş), normal şartlarda birinin bizimle irtibata geçip siparişimizi değiştirmek mi yoksa iptal etmek mi isterdik diye sorması gerektiğini öğrendik. Ancak o bizimle irtibata geçmesi gereken kişi bizi hiç aramamıştı. Üstüne bir de masanın parasını almışlardı. Tabii birden bire “müşteri haklı” olunca yumuşadılar, terslemeyi bırakıp özre başladılar. En sonunda da başka bir masa seçip işi hallettik ama sinir ettiler gerçekten.

Tüm eşyalar da eve geldikten sonra sanırım aralık sonu gibi, 3 ay boyunca 2 bavul eşya ile göçebe gibi yaşadıktan sonra kolilerimizi açmaya başladık…

Ocak başında evdeki tadilat tekrar başladı. Ama ustalar 2 haftada bir, yarım günlüğüne çalışmaya geldikleri için ve her geldiklerinde bir ölçümü yanlış yaptıkları için kapılar ve süpürgelikler yerlerine oturmadığından evin eski haline gelmesi şubatı buldu.

Her köşeden çıkan çiviler, düşen vidalar, kapıları yapıştırmak için kullanılan köpüklerle birlikte 2 ay nasıl yaşadık bilemiyorum. Bebekle çok zor oldu gerçekten. Ona dokunma, buna dokunma, sakın o köpüğü yemeye kalkma demekten çocuk da şaşırdı.

Kısacası, İspanya’da işlerin yavaş yürüdüğünü bu zorlu taşınma sürecinde anladık. Şimdiye kadar Türkiye’de işlerin çok yavaş işlediğini düşünen ben, İspanya’dan sonra fikrimi değiştirdim. Sanırım normalde 3 günde bitecek  tadilatı 2 aya yayan ustayı Türkiye’de döverler… Ah, bi’ de tabii işlerin bizim sıkıştırmamız sayesinde bu kadar hızlı( !) ilerlemiş olduğunu belirteyim. Yoksa hiç uğramayacaklardı eve. Örneğin üst kat komşumuzun tadilatı şubat ayında, alt kat komşumuzunki ise mart ayında başladı ve kaba işleri bitse de tadilatlar devam ediyor. Bu arada binanın girişi de elbette hasar görmüştü. Su baskınından bir süre sonra kontraplağın bir kısmını kırdılar (zaten nemlendiği için dökülüyordu), kablolar ve su boruları açığa çıktı, kontraplağa bağlı spotlar ise aşağı sarktı. O gün bugündür bir daha girişe kimse dokunmadı... Neyse ki tavan yüksek olduğu için spotlara dokunmamız güç, ancak yine de böyle de sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Birkaç yıla tamir edecekler mi göreceğiz...

Şimdi mart sonuna yaklaşıyoruz. Bakalım benim oturum izni ne zaman bir sonuca varacak. Onunla ilgili yaşadıklarımı da bir sonraki yazımda paylaşacağım.

Herkese sevgiler,

0 yorum:

Yorum Gönder