28 Kasım 2009 Cumartesi

Neuchâtel

28 Kasım 2009 Cumartesi - 5 yorum
21 Kasım günü iki arkadaşımla beraber, bu sefer biraz daha uzağa, Cenvre'den trenle 1saat 15 dakika süren Neuchâtel(Nöşatel)'e bir gezi yaptık.

Neuchâtel, İsviçre'nin kuzeyinde, Neuchâtel gölü kıyısında şirin bir şehir. Şehirdeki binalar gerçekten çok hoştu ve şehir tam anlamıyla tarih kokuyordu.



*2014 tarihli Neuchâtel yazımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Şehirde bir üniversitede bulunması sebebiyle de olsa gerek, genç nüfusun çokluğu dikkatimi çekti.

Gardan çıkar çıkmaz karşınıza pek çok güzel ev çıkıyor. Çoğu müze gibi; bahçe kapıları da açık olunca "Ne müzesiymiş ki burası?" diye içeri giresiniz geliyor; ama sonra kapıdaki "özel mülk" tabelesinı görüyorsunuz.



Ayrıca oldukça renkli sokaklara sahip bir yerdi Neuchâtel. Her an herşeyle karışılaşmak mümkündü gerçekten. Sırasıyla;
-Neden asıldığı belli olmayan (ya da benim dikkat etmediğim) bir araba
-Kelebekimsi bir yaratık
-Küresel ısınmaya karşı etrafta dolanan GreenPeace maymunları
-Kocaman bir çikolata heykeli
ve -İzmir kuru inciri


Geziyi yaptığımız gün İsviçre genelinde oldukça sisli bir hava hakimdi. O yüzden pek güzel fotoğraflar elde edemedim.

İlk durağımız Neuchâtel şatosuydu. Oldukça dik merdivenler ve yokuşlar çıkıp şatoya ulaştık; ancak varınca fark ettik ki, şato sadece nisan-ekim tarihleri arasında açıkmış; yani sezonu kaçırmıştık. Yine de çevresine bakmak da oldukça güzeldi.

Sonrasında hemen şatonun yanında bulunan kiliseye girdik.

Şehirde pek çok heykel vardı. Her çeşmenin tepesine bir tane de heykel dikmişler, sanırım heykellerin özellikleri renkli olmalarıydı diyebiliriz. Heykelleri sanki birer tarihi eserlermiş gibi yapmışlar;  fakat renklilerdi. Aslında normalde de tarih/arkeoloji müzelerinde gördüğümüz pek çok heykel renkliymiş vakt-i zamanında; ama günümüze kadar gelemiyor o renkler.


Kale ve kiliseden sonra göl kıyısında bulunan günümüze ve geçmişe dair eserlerin bir arada sergilendiği tarih müzesi ve sanat galerisine gittik (ikisi tek bina)

Müzenin içi gerçekten çok hoştu. Duvarlardaki kocaman resimler görülmeye değerdi.


Müzeyi gezerken öncelikle karışınıza tablolar çıkıyor. Ortalama olarak 18. yydan kalma tablolar bunlar. Sonrasında ise modern sanat eserlerinin sergilendiği bir salona giriyorsunuz. Modern sanat eserlerini pek sevmediğim için bir tane fotoğraf eklemekle yetineceğim.
Bu modern sanat(!)eserleriyle dolu salonu gezerken, bir sonraki salondan inek sesleri ("-mööö") geliyordu. Hemen kendi aramızda "Milka'nın mor ineklerini göreceğiz herhalde" diye espiri yapmaya başlamıştık; ki pek de haksız sayılmazdık, sıradaki salon (ve salonlar zinciri) Milka çikolatalarının tarihi üzerineydi; çünkü Neuchâtel Milka'nın merkeziymiş. Milka üzerine lüzumlu, lüzumsuz bir sürü şey vardı.

Hemen aşağıdaki resimdeki harita, Milka için 1950li yıllarda, dünyanın çeşitli yerlerinden getirilen çikolata hammaddelerinin nerelere ait olduğunuzu görmeğe yarıyor. Eğer haritanın hemen altındaki "fındık" tuşuna basarsanız Türkiye ve bir yerin daha (Sanırım İspanya idi) ışığının yandığını göreceksiniz.

Yine hemen altta görmüş olduğunuz iki bebek, 1900lü yılların (yanlış hatırlamıyorsam) androidleriymiş (tabii ki bebeklerin tarihçesini anlatan videoya göre).
İlk resimdeki bebeğimiz; kendi kendine piyano çalıyor, tuşlara doğru notaları basıp sesleri çıkartıyor ve bir yandan da gözleriyle parmaklarını takip ediyormuş.
İkinci resimdeki bebeğimiz ise yazı yazıyor. İstediğiniz herşeyi Fransız alfabesi el verdiğince yazabiliyormuş. Bir yandan da gözleri ile yazdıklarını kontrol ediyormuş.
Ayrıca bir de üçüncü bebek varmış resim çizen, ancak o gezmeye gitmişti başka bir şehre o yüzden onu göremedik. Bebekler çalışmıyordu; ancak nasıl işlediklerini görmek istiyorsanız her ayın ilk pazar günü bebekler çalıştırılıyormuş.

Müzeden çıktıktan sonra göl kıyısında biraz gezindik. Çok sis olduğu için ne yazık ki karşı kıyı gözükmüyordu.

Yine göl kıyınsa bulunan büyük postane binası da oldukça görkemliydi. Ayrıca binanın her tarafındaki pencelerin üzerinde pek çok ülkenin ismi yazmaktaydı. Buna Türkiye'de dahil.


Göl kıyısında olduğuna bakmayın Neuchâtel'in; aslında yüksekte kalan bir şehir ve dağlık bir alana kurulduğu için insanları yokuş ve merdiven çıkmaktan kurtarmak için şehrin çeşitli yerlerine 3 tane finüküler yapmışlar. Bu resimde onlardan birinin girişini görüyorsunuz. :)

5 yorum:

  1. fotoğrafların bazıları yarışmalarda yarışacak düzeyde, özellikle kompozisyon olarak.

    YanıtlaSil
  2. Cok begendim, boyle yeteneklerin oldugunu bilmiyordum. Isvicre deki turistik gezilerin devamini bekliyoruz.Hoscakal. Gulerabla

    YanıtlaSil
  3. Teşekkür ederim yorumlarınız için :)

    YanıtlaSil
  4. Neuchatel'i gezmeyi düşünüyorduk. foto ve yorumlarınız çok yardımcı oldu. havaya rağmen fotolar gerçekten güzel. çok teşekkürler...

    YanıtlaSil
  5. Yardımcı olabildiğime sevindim :) İyi gezmeler!

    YanıtlaSil