13 Aralık 2012 Perşembe



Bu yıl -sonunda-, uzun zamandır gitmek istediğim Lyon'daki Işık Festivali'ne katıldım.



Bu sene 6 - 9 aralık tarihleri arasında düzenlenen Fêtes des Lumières'in tarihi 1850'li yıllara kadar uzanıyor. Yer yıl düzenlenen bu görsel şölene Avrupa'nın ve dünyanın çeşitli yerlerinden pek çok insan akın ediyor.

İlgi yoğunluğuna en güzel örnek şüphesiz ki otellerdeki doluluk oranları olacaktır. Festivalin başlamasına 1,5 aydan daha uzun bir süre varken otel arayışlarına başlamıştım. Ama arada uzun bir süre olmasına karşın tüm oteller doluydu. İnternette gezmediğim site, girmediğim otel adresi kalmadı sanırım. Hepsi de doluydu.  Baktım ki kalınacak gibi değil, bari günübirlik gidip gelelim diye plan yapmaya başladım. Fakat günübirlik gitmek de ayrı problemdi. Çünkü Lyon'dan Cenevre'ye kalkan son tren saat 21:00'de idi. Eh 21:00'de dönüşe geçeceksek festivale gitmenin pek bir anlamı yoktu...

Ben böyle üzgün ve hüzünlü bir şekilde 'şimdiden gelecek yıl için otel rezervasyonlarına başlayayım bari' diye aklımdan geçirirken imdadıma küçük köyümüzün turist bürosu yetişti. 1 günlüğüne, gidiş dönüş kişi başı 20euro olmak üzere Fête des Lumières için 2 otobüs kaldıracaklardı. İnanılmaz sevindim ve hemen telefona sarılıp bilet ayırttırdım. İyi ki de hemen aramışım, yoksa otobüs planı da suya düşecekti.

İşte tüm bu zorluklara
 rağmen 8 aralık cumartesi günü sabahın 9'unda Lyon'a hareket ettik. Buraları yoğun bir kar kapladığından, 2,5 saat sonunda Lyon'a vardık.

Öncelikle söylemeliyim ki, artık yılların deneyimi midir bilinmez, festivali inanılmaz güzel bir şekilde organize etmişler. Turistlerin karşılaşabileceği tüm zorlukları hafifletmeye çalışmışlar. Örneğin tuvaletler bedava idi. Üstelik şehirdeki yoğunluğa ve bedava oluşuna bakarak oldukça pis olabileceğini düşündüğüm bu tuvaletler kendi kendilerini otomatik olarak temizleme yeteneğine sahip olduklarından oldukça da hijyenik gözüküyorlardı.

Bir diğer sorun olan ulaşım da saat 16:00'dan itibaren ücretsizdi. Her ne kadar hemen her köşe başında bir aktivite olduğu için aklınıza toplu taşımayı kullanmak pek gelmese de, merkezden uzaklaştığınızı fark edip geri dönmek için kullanılabilecek bir seçenek.

Gelelim günümüzün nasıl geçtiğine. Açıkçası Işık Festivali akşamüzeri 16:00 - 17:00'den önce başlamadığı için erkenden şehre varmak size pek bir avantaj sağlamayabilir. Yine de etraftaki pek çok lokantada ya da kafede vakit geçirebilir, üstelik Fransa'nın gastronomi merkezlerinden biri olarak kabul edilen bu şehirde genel olarak uygun fiyatlara karnınızı doyurabilirsiniz. Ya da alışverişe meraklıysanız şehrin işlek caddelerindeki alışveriş merkezlerini dolaşabilirsiniz.

Tabii bu iki seçeneğe ek olarak bir de Noel Pazarı'nı gezebilirsiniz. Sevdiklerinize hediye arıyorsanız şirin fikirlerle karşılaşabilir, sıcak şaraplardan tadabilir, çeşitli tatlıları kemirebilir ya da sadece dolaşabilirsiniz. 




İlginç ilginç şeylere de rastlamanız mümkün bu pazarda.

Mesela çocuğunuz veya siz evcil bir hayvan arayışı içerisindeyseniz, ama pek de iş çıkarmayacak bir hayvan arıyorsanız bir adet kabuklu deniz canlısı edinebilirsiniz. Üstelik illa su altında olmasına da gerek yok.



En başta üzerlerindeki renkli kabuklara bakarak kendilerine işkence edildiğini düşündüğüm bu canlılara oldukça acıdım. Fakat sonradan öğrendiğime göre bu canlı zaten diğer kabukluların bıraktığı evlere yerleşiyormuş. Yani direkt bir 'üstüne boyama' söz konusu değil. O yüzden balık beslemekten pek bir farkını göremedim. Zaten isterseniz bir adet küçük akvaryum ile birlikte satıyorlardı. Hatta zevkinize göre çeşitli başka boş kabuklar alıp ara sıra sevgili ev arkadaşınızın kıyafetini de değiştirebilirsiniz...

Lyon'da pek çok müze var. Özellikle de tekstil ve ipek işlemeciliği üzerine. Bir nevi Bursa yani... Festival boyunca müze gezmek ne kadar iyi bir fikir pek bilgim yok, ancak vaktiniz ve şevkiniz varsa tepedeki Notre Dame de Fourvière Bazilikası'na yürüyerek çıkmayı deneyebilirsiniz. Biz denedik (aslında fünikülere binecektik ancak tam bedava olma saatiydi ve bir kaç sokak süren uzun bir kuyruk vardı). Yorucu fakat manzaralı bir yoldan taa tepeye çıkıyorsunuz. Bazilika kocaman olmasına rağmen bulmak biraz zor oldu, ama başardık.



Ah, unutmadan bir de bazilikaya girerken ayin saatlerine dikkat etmeyi unutmayın. Yoksa bu iki katlı bazilikadan çıkmanız kapıya 5metre uzakta olmanıza rağmen 25dakika sürebilir.



Tabii tüm bu hikayeden sonra 'ben vazgeçtim bazilikaya falan gitmekten, aşağıdan bakarım yeter' derseniz, başka seçenekler de mevcut. Örneğin sokak aralarında ya da meydanlarda müzik yapan pek çok gruba rastlayabilirsiniz.


Ya da dönmedolaba binebilirsiniz (ama fiyatlar çok abartı geldi bize, ondan binmedik. Bakınız: kişi başı 10euro + rüzgar yüzünden aşağı uçma tehlikesi(bence)).


"Eee peki saat 16:00 - 17:00 olunca ne oluyor?" diye soracaksınız haklı olarak.

Öncelikle pencerelerde yanan mumlar dikkatinizi çekecek. Hemen her pencerenin önünce 3-5 mum. Böylece herkes festivalin ruhuna katkı sağlamış oluyor.



Sonra yavaş yavaş sokaklardaki ışıklandırmalar devreye girmeye başlayacak...


Bu ışıklandırmalar bana biraz Fenerbahçe şampiyon olduğunda Bağdat Caddesi'ni süslemekte kullanılan ışıkları anımsattı.


Hatta bazı boş dairelerin de ışıklandırıldığına şahit oldum...


Ve etrafı genel olarak bir kırmızı ışık bulutu kaplayacak. Neden kırmızı seçilmiş bilmiyorum, ama tüm sokak lambalarının kafasına birer kırmızı poşet geçirilmiş. Böylece hepsi kırmızı ışık verir olmuş.


Bahsettiğim kırmızı ışıkların da yanmasıyla birlikte her köşe başında, özellikle de merkez yarımadada inanılmaz bir ışık cümbüşü başlayacak. Hemen her binanın üzerine yansıtılmış bir animasyon, bir ışık bulacaksınız. Buna tepedeki bazilika ve kiliseler de dahil.









Etrafta görmek isteyebileceğiniz o kadar fazla şey var ki hepsine birden bir gece ulaşmak imkansız. Özellikle de cumartesi gecesi gidiyorsanız, zaten 1 - 1,5 saatinizi havai fişek gösterisine ayıracağınız için (en az bir diğer 1,5 saati de yemek için ekleyebilirsiniz. Eğer ayaküstü sandviçle falan geçiştirmek istemezseniz) saat 17:00 gibi başlayan gösteriler için saat 23:00 otobüsü ile dönmek zorunda olmak insanı biraz üzüyor.

Yine de hiç birşey görmedik diyemeyiz :)

Örneğin aşağıdaki fotoğrafta üzerine toplar yansıtılan ev aslında bir video oyunu. Bir platformun üzerine çıkıp elleriniz kollarınızla binanın üzerinde gidip gelen toplara yönverebiliyorsunuz.


Bu renkli balıklar ise bütün gece boyunca nehir kıyısında uçup durdular :)



Bu heykelin üzerine ise pek çok lazer yansıtılmış. Bu lazerler sayesinde heykeli sanki büstünün üzerinde dönüyormuş gibi görüyorsunuz.




Ve elbette havai fişek gösterisini seyrettik. Hoş olmasına hoştu ama bana pek bir teması varmış gibi gelmedi. Daha çok rastgele atılan havai fişeklerdi. Fona bir müzik koyabilirler ya da sürekli aynı noktadan atmak yerine farklı noktalara kurabilirlerdi düzenekleri diye düşünüyorum. Tabii bu benim görüşüm. Yine de eğlenceliydi.












Sonuç olarak tek bir akşamın bu 4 günlük festival için yeterli gelmediğini söyleyebilirim. Bütün gün yürümekten ayaklarıma karasular inmişti, bir kaç gün de yürümek de zorlandım zaten. Yine de tek gün bile olsa, imkanınız varsa gidin görün derim. Ancak bu mevsimde kuzey rüzgarlarına dikkat edin, biz neredeyse donuyorduk :)

Daha fazla bilgi için;





0 yorum:

Yorum Gönder