Bu yıl -sonunda-, uzun zamandır gitmek
istediğim Lyon'daki Işık Festivali'ne katıldım.
Bu sene 6 - 9 aralık tarihleri arasında
düzenlenen Fêtes des Lumières'in tarihi 1850'li yıllara kadar uzanıyor. Yer yıl
düzenlenen bu görsel şölene Avrupa'nın ve dünyanın çeşitli yerlerinden pek çok
insan akın ediyor.
İlgi yoğunluğuna en güzel örnek şüphesiz
ki otellerdeki doluluk oranları olacaktır. Festivalin başlamasına 1,5 aydan
daha uzun bir süre varken otel arayışlarına başlamıştım. Ama arada uzun bir
süre olmasına karşın tüm oteller doluydu. İnternette gezmediğim site,
girmediğim otel adresi kalmadı sanırım. Hepsi de doluydu. Baktım ki kalınacak gibi değil, bari
günübirlik gidip gelelim diye plan yapmaya başladım. Fakat günübirlik gitmek de
ayrı problemdi. Çünkü Lyon'dan Cenevre'ye kalkan son tren saat 21:00'de idi. Eh
21:00'de dönüşe geçeceksek festivale gitmenin pek bir anlamı yoktu...
Ben böyle üzgün ve hüzünlü bir şekilde
'şimdiden gelecek yıl için otel rezervasyonlarına başlayayım bari' diye
aklımdan geçirirken imdadıma küçük köyümüzün turist bürosu yetişti. 1
günlüğüne, gidiş dönüş kişi başı 20euro olmak üzere Fête des Lumières için 2 otobüs
kaldıracaklardı. İnanılmaz sevindim ve hemen telefona sarılıp bilet
ayırttırdım. İyi ki de hemen aramışım, yoksa otobüs planı da suya düşecekti.
İşte tüm bu zorluklara
rağmen 8 aralık
cumartesi günü sabahın 9'unda Lyon'a hareket ettik. Buraları yoğun bir kar
kapladığından, 2,5 saat sonunda Lyon'a vardık.
Öncelikle söylemeliyim ki, artık yılların
deneyimi midir bilinmez, festivali inanılmaz güzel bir şekilde organize
etmişler. Turistlerin karşılaşabileceği tüm zorlukları hafifletmeye
çalışmışlar. Örneğin tuvaletler bedava idi. Üstelik şehirdeki yoğunluğa ve
bedava oluşuna bakarak oldukça pis olabileceğini düşündüğüm bu tuvaletler kendi
kendilerini otomatik olarak temizleme yeteneğine sahip olduklarından oldukça da
hijyenik gözüküyorlardı.
Bir diğer sorun olan ulaşım da saat
16:00'dan itibaren ücretsizdi. Her ne kadar hemen her köşe başında bir aktivite
olduğu için aklınıza toplu taşımayı kullanmak pek gelmese de, merkezden
uzaklaştığınızı fark edip geri dönmek için kullanılabilecek bir seçenek.
Gelelim günümüzün nasıl geçtiğine.
Açıkçası Işık Festivali akşamüzeri 16:00 - 17:00'den önce başlamadığı için
erkenden şehre varmak size pek bir avantaj sağlamayabilir. Yine de etraftaki
pek çok lokantada ya da kafede vakit geçirebilir, üstelik Fransa'nın gastronomi
merkezlerinden biri olarak kabul edilen bu şehirde genel olarak uygun fiyatlara
karnınızı doyurabilirsiniz. Ya da alışverişe meraklıysanız şehrin işlek caddelerindeki alışveriş merkezlerini dolaşabilirsiniz.
Tabii bu iki seçeneğe ek olarak bir de
Noel Pazarı'nı gezebilirsiniz. Sevdiklerinize hediye arıyorsanız şirin fikirlerle
karşılaşabilir, sıcak şaraplardan tadabilir, çeşitli tatlıları kemirebilir ya
da sadece dolaşabilirsiniz.
İlginç ilginç şeylere de rastlamanız
mümkün bu pazarda.
Mesela çocuğunuz veya siz evcil bir hayvan
arayışı içerisindeyseniz, ama pek de iş çıkarmayacak bir hayvan arıyorsanız bir
adet kabuklu deniz canlısı edinebilirsiniz. Üstelik illa su altında olmasına da
gerek yok.
En başta üzerlerindeki renkli kabuklara
bakarak kendilerine işkence edildiğini düşündüğüm bu canlılara oldukça acıdım.
Fakat sonradan öğrendiğime göre bu canlı zaten diğer kabukluların bıraktığı
evlere yerleşiyormuş. Yani direkt bir 'üstüne boyama' söz konusu değil. O yüzden
balık beslemekten pek bir farkını göremedim. Zaten isterseniz bir adet küçük
akvaryum ile birlikte satıyorlardı. Hatta zevkinize göre çeşitli başka boş
kabuklar alıp ara sıra sevgili ev arkadaşınızın kıyafetini de değiştirebilirsiniz...
Lyon'da pek çok müze var. Özellikle de
tekstil ve ipek işlemeciliği üzerine. Bir nevi Bursa yani... Festival boyunca
müze gezmek ne kadar iyi bir fikir pek bilgim yok, ancak vaktiniz ve şevkiniz varsa
tepedeki Notre Dame de Fourvière Bazilikası'na yürüyerek çıkmayı deneyebilirsiniz.
Biz denedik (aslında fünikülere binecektik ancak tam bedava olma saatiydi ve bir
kaç sokak süren uzun bir kuyruk vardı). Yorucu fakat manzaralı bir yoldan taa
tepeye çıkıyorsunuz. Bazilika kocaman olmasına rağmen bulmak biraz zor oldu,
ama başardık.
Ah, unutmadan bir de bazilikaya girerken
ayin saatlerine dikkat etmeyi unutmayın. Yoksa bu iki katlı bazilikadan
çıkmanız kapıya 5metre uzakta olmanıza rağmen 25dakika sürebilir.
Tabii tüm bu hikayeden sonra 'ben
vazgeçtim bazilikaya falan gitmekten, aşağıdan bakarım yeter' derseniz, başka
seçenekler de mevcut. Örneğin sokak aralarında ya da meydanlarda müzik yapan pek çok gruba
rastlayabilirsiniz.
Ya da dönmedolaba binebilirsiniz (ama
fiyatlar çok abartı geldi bize, ondan binmedik. Bakınız: kişi başı 10euro +
rüzgar yüzünden aşağı uçma tehlikesi(bence)).
"Eee peki saat 16:00 - 17:00 olunca
ne oluyor?" diye soracaksınız haklı olarak.
Öncelikle pencerelerde yanan mumlar
dikkatinizi çekecek. Hemen her pencerenin önünce 3-5 mum. Böylece herkes
festivalin ruhuna katkı sağlamış oluyor.
Sonra yavaş yavaş sokaklardaki
ışıklandırmalar devreye girmeye başlayacak...
Bu ışıklandırmalar bana biraz Fenerbahçe şampiyon olduğunda Bağdat Caddesi'ni süslemekte kullanılan ışıkları anımsattı. |
Hatta bazı boş dairelerin de ışıklandırıldığına
şahit oldum...
Ve etrafı genel olarak bir kırmızı ışık
bulutu kaplayacak. Neden kırmızı seçilmiş bilmiyorum, ama tüm sokak lambalarının
kafasına birer kırmızı poşet geçirilmiş. Böylece hepsi kırmızı ışık verir
olmuş.
Etrafta görmek isteyebileceğiniz o kadar
fazla şey var ki hepsine birden bir gece ulaşmak imkansız. Özellikle de cumartesi
gecesi gidiyorsanız, zaten 1 - 1,5 saatinizi havai fişek gösterisine ayıracağınız
için (en az bir diğer 1,5 saati de yemek için ekleyebilirsiniz. Eğer ayaküstü
sandviçle falan geçiştirmek istemezseniz) saat 17:00 gibi başlayan gösteriler
için saat 23:00 otobüsü ile dönmek zorunda olmak insanı biraz üzüyor.
Yine de hiç birşey görmedik diyemeyiz :)
Örneğin aşağıdaki fotoğrafta üzerine
toplar yansıtılan ev aslında bir video oyunu. Bir platformun üzerine çıkıp
elleriniz kollarınızla binanın üzerinde gidip gelen toplara
yönverebiliyorsunuz.
Bu renkli balıklar ise bütün gece boyunca
nehir kıyısında uçup durdular :)
Bu heykelin üzerine ise pek çok lazer
yansıtılmış. Bu lazerler sayesinde heykeli sanki büstünün üzerinde dönüyormuş
gibi görüyorsunuz.
Ve elbette havai fişek gösterisini
seyrettik. Hoş olmasına hoştu ama bana pek bir teması varmış gibi gelmedi. Daha
çok rastgele atılan havai fişeklerdi. Fona bir müzik koyabilirler ya da sürekli
aynı noktadan atmak yerine farklı noktalara kurabilirlerdi düzenekleri diye
düşünüyorum. Tabii bu benim görüşüm. Yine de eğlenceliydi.
Sonuç olarak tek bir akşamın bu 4 günlük
festival için yeterli gelmediğini söyleyebilirim. Bütün gün yürümekten
ayaklarıma karasular inmişti, bir kaç gün de yürümek de zorlandım zaten. Yine
de tek gün bile olsa, imkanınız varsa gidin görün derim. Ancak bu mevsimde
kuzey rüzgarlarına dikkat edin, biz neredeyse donuyorduk :)
Daha fazla bilgi için;
0 yorum:
Yorum Gönder