16 Ağustos 2012 Perşembe



Biraz zor oldu, ama ben de yolumu Roma'dan geçirdim.

Açıkçası beni, gördüğüm diğer büyük şehirlere kıyasla (İstanbul'u bu listeye dahil etmiyorum) çok daha fazla etkiledi. Bir kere her tarafından tarih fışkıran bu şehirde hava da bedava, su da! Doğrusu hiç beklemiyordum böyle bir durumu. Bir kere büyük şehir, nasıl olurda her köşe başında bir çeşme olur, her çeşme de içilebilir olur inanamadım. Cenevre'de bile daha az çeşme var.

İkinci olaraksa tarihi yapısı etkiledi beni. Her sokakta, her köşe başında çekecek bir kare, dikkat etmeniz gereken bir ayrıntı yakalayıveriyorsunuz. Tabii ki trafik keşmekeş, yollar araba ve motosiklet doluydu, bir de yaz ayının getirdiği
turist yoğunluğu vardı.

Turist yoğunluğu deyince aklıma geliverdi, ben Paris'de bu kadar turiste rastlamadım. Ya da rastladım; ama hepsi önemli noktalarda (Louvre Müzesi, Eiffel Kulesi vb.) konuşlanmışlardı. Yani başka bir değişle Paris'de sadece önemli yerlerde turist yoğunluğu varken, Roma'da her yer kalabalıktı. Bir nevi Sultanahmet kalabalıklığında bir şehir düşünebilirsiniz. Gerçi Paris - Roma karşılaştırması da çok doğru olmayabilir, sonuç olarak kıyas yaptığımız zaman Paris alan olarak Roma'nın oldukça önünde olmalı.

Paris Güncesi'nde yaptığım gibi, bu yazımı da başlıklandırmaya karar verdim. Genel bir anlatım yapmak yerine her yerden ufak ufak bahsetmeye çalışacağım.

Roma'da kaldığımız 4 gün boyunca (hatta cuma öğlen varıp, pazartesi öğlen ayrıldığımızı düşünürsek 3 gün bile diyebiliriz) hemen hemen her yeri gezdik. Her ne kadar inanılmaz yorucu bir deneyim de olsa (özellikle de San Pietro'nun merdivenleri) Roma'dan ayrılırken gözüm arkada kalmamış oldu.

Ulaşım
Roma'da ulaşımı genel olarak yürüyerek sağlamanız mümkün. Zaten görebileceğiniz yerler hep yanyana (gerçi en sonunda bir ucundan diğer ucuna kadar bu 'pek önemli' yerleri yanyana getirdiğiniz zaman 6-7 saatlik bir yürüyüş parkuru elde edebilirsiniz). Eğer gezmek istediğiniz yerler arası mesafeyi kısaltmak istiyorsanız en iyisi otobüs kullanmak, böylelikle otobüs camından şehri de görebilirsiniz. Zaten metro sistemi örneğin Paris kadar gelişmiş olmadığı için, merkez dışında bir yere gitmeyecekseniz pek işinize yaramayacak.

Otobüs, metro veya tramvay için aynı bileti kullanabiliyorsunuz. Tek bilet 1,5€ günlük bilet ise 6€. 

Ayrıca minibüs boyutundaki küçük otobüscükler de toplu taşıma için kullanılıyor:


Toplu taşımaya ek olarak bir rehber eşliğinde, Segway üzerinde de şehri turlayabilirsiniz. Fiyatını bilmesem de, bizim yürüyerek çıkmakta zorlandığımız yokuşları diğer turistler altlarında Segwayleri ile mutlu mesut turluyorlardı.





Gezilebilecek yerler
Anıtlar
· Monumento nazionale a Vittorio Emanuele II (Vittorio Emanuele II Abidesi ) veya Vittoriano
· Pantheon (Panteon)


Antik Kalıntılar
· Colonna Traiana (Traianus Sütunu)
· Colosseo (Kolezyum )
· Bocca della Verità/li>
· Palantino (Palatino Tepesi) ve Foro Romano (Roma Forumu)
· Circo Massimo(Circus Maximus)


Bahçe
· Villa Borghese


Bazilikalar ve Vatikan
· Basilica di San Giovanni in Laterano(San Giovanni in Laterno Bazilikası)
· Basilica di Santa Maria Maggiore (Santa Maria Maggiore Bazilikası)
· Basilica di San Pietro / Vaticano (San Pietro Bazilikası /  Vatikan)


Çeşmeler
· Fontana di Trevi (Trevi Çeşmesi)
· Quattro Fontane (Dört Çeşme)

Mahalleler
· Testaccio
· Trastevere


Meydanlar
· Piazza dei Cavalieri di Malta (Malta Atlıları Meydanı)
· Piazza della Repubblica (Cumhuriyet Meydanı)
· Piazza del Popolo(Halk Meydanı)
· Piazza di Spagna (İspanya Meydanı) ve merdivenleri
· Piazza Navona


Müzeler
· Musei Vaticani (Vatikan Müzesi) ve Cappella Sistina (Sistine Şapeli)
· Museo Nazionale Etrusco di Villa Giulia (Etrüsk Müzesi)


Sergi
· Leonardo Da Vinci Sergisi


Diğer
· Castel Sant'Angelo (Sant'Angelo Kalesi)
· Piramide Cestia
· Karışık Fotolar




Anıtlar

Monumento nazionale a Vittorio Emanuele II (Vittorio Emanuele II Abidesi ) veya Vittoriano
Özellikle biraz yüksekçe bir yere çıkarsanız Vittoriano'yu şehrin hemen her yerinden görmeniz mümkün.



Bu şaşalı anıt 1885-1911 yılları arasında, 1861 yılında İtalya'nın birleşmesini sağlayan kral, Vittorio Emanuele II adına ve birleşmenin 50. yılı şerefine Giuseppe Sacconi tarafından inşa edilmiş.

Ayrıca uzun bir süre çektiğim fotoğraflara bakıp "bir yerden tanıdık geliyor bu anıt" dediysem de ne olduğunu çıkartamamıştım, taa ki internette araştırma yapana kadar. Sacconi'nin bu anıtı yaparken şuanda Berlin'de bulunan Bergama Zeus Sunağı'dan etkilendiğini de belirtmek gerekiyor.  



Beyaz mermerden inşa edilen, 135metre genişliğe ve 70metre yüksekliğe sahip olan bu anıtın üzerinde sürekli yanan iki meşale ve nöbet tutan iki asker bulunuyor. 





Pantheon (Panteon)
Pantheon için ünlüler anıt mezarlığı desek yanlış olmaz. Avrupa'nın pek çok yerinde bir adet Pantheon bulunuyor, ama sanırım içerlerinden en meşhurları Roma ve Paris'de bulunanlar. Elbette Roma'dakinin tarihi çok daha eskilere dayanıyor, bu sayede Pantheon'un Roma'daki en eski kubbeli bina olduğu söyleniyor. 



Paris'deki örneğine nazaran küçük kalan Pantheon'a giriş ücretsiz ve gün batımına kadar açık. Mümkünse yağmursuz bir günde gitmenizi tavsiye ediyorum, çünkü kubbesi açık. Ya da isterseniz yağmurlu bir günde de gidebilirsiniz, ancak korunma için kullanamayacağınız kesin.  İçerideki tek ışık kaynağı da yine bu kubbedeki delik.


Pantheon'da Raphael ya da bir üst anıtta ismi geçen Vittorio Emanuele II gibi tanınmış kişilerin mezarları bulunuyor.



Antik Kalıntılar

Colonna Traiana (Traianus Sütunu)
Traianus Sütunu Roma imparatorlarından Marcus Ulpius Nerva Traianus (ya da diğer bir ismiyle Trajan) adına dikilmiş. İmparatorluk, Traianus döneminde en geniş sınırlarına ulaşmış. Bu sütunun üzerinde de imparatorun Daçya'ya yaptığı iki seferi anlatan kabarmalar var.





Colosseo (Kolezyum )
Roma deyince aklımızda oluşan en güçlü imge Colosseo olsa gerek. Vakt-i zamanında gladyatörlerin dövüştüğü bu meydan geriye aslında pek birşey kalmamış. Yine de iyi korunmuş olduğunu söylemekle birlikte, içerisinde tek bir sandalye bile kalmadığını, hemen hemen tüm iç duvarların yıkıldığını söyleyebiliriz. 



Eğer en üst kata ya da arenanın taban kısmına, yani gladyatörlerin ve gladyatörlerin üzerine salınmak üzere hazır tutulan hayvanların, gerektiğinde ateş oyunları yapmayı sağlayacak düzeneklerin bulunduğu koridorlara göz gezdirmek isterseniz grup tur almanız gerekiyor, ne yazık ki normal biletle gezemiyorsunuz. O yüzden biz de gezemedik.



Sadece Colosseo'ya giriş 8euro, ancak Palantino ve Foro Romano'ya da gireceğim diyorsanız (ki Roma'ya kadar gelmişken gezin derim) 12euroluk toplu biletten alabilirsiniz.




Bocca della Verità
Bocca della Verità, ya da çevirisiyle, Doğruluk Ağzı. Bu taşın özelliği, elinizi figürün ağzına soktuğunuz zaman ola ki yalan söylüyorsanız elinizi kopartması. 





Ancak elbette bu sadece söylene gelen hikayesi, oysa gerçekte 1. yüzyıla ait olan bu kabartmanın bir rögar kapağına ait olduğu düşünülüyor. Büyük ihtimalle üzerinde yer alan figür, bir Pagan tanrısı olan Okeanos (Oceanus). Ayrıca kendisinin Trevi Çeşmesi ve Bergama Zeus Sunağı'nda da heykel ve kabartmaları bulunmakta. Okeanos bir Titan ve Uranus ve Gaia'nın çocuğu. Atlantik okyanusu sembolize ediyor.

Tekrar günümüze dönersek, Bocca della Verità'ya elinizi sokarak ücretsiz poz vermeniz (elbette kendi makinanıza) mümkün, ancak bunun için uzun bir kuyrukta beklemek zorunda kalabilirsiniz. Eğer kuyrukta beklemek istemezseniz benim gibi kapı arkasından fotoğraflamanız da mümkün. Sonrasında da hemen yanında bulunan Santa Maria in Cosmedin Bazilikası'nı ziyaret edebilir, bu bazilikanın içinde/altında bulunan saklı sunağı da görebilirsiniz. 





Palantino (Palatino Tepesi) veForo Romano (Roma Forumu)

Dışarıdan pek de geniş gözükmese de oldukça büyük olan bu tarihi alan, genel olarak -mesela Efes gibi- bir yürüyüş parkuruna sahip olmadığından dolayı biraz zorlayıcı olabilir.


Palantino ve Roma Forumu içiçe bulunan tarihi sit alanları olarak Roma şehrine ait ilk kalıntıları içeriyor. Elbette şuanda yer yüzünde olan kısmın bir de yer altı kısmı olmalı, ancak tüm dönemleri bir arada görmek biraz zor.



Roma'ya gelmişken Palantino'yu görmeden olmaz, ancak şimdiden söyleyeyim, kendisi biraz yorucu bir parkura sahip. Neyse ki içeride pek çok çeşme ve tuvalet mevcut, yani bu yolculuk (!) sırasında ihtiyaçlarınızı giderebilirsiniz.





Circo Massimo (Circus Maximus)
Antik zamanda hipodrom ve çeşitli eğlenceler için toplanma yeri olarak kullanılan Circus Maximus'dan geriye ne yazık ki pek birşey kalmamış. Sadece genel olarak sahip olduğu alanı görebiliyorsunuz. Eğer isterseniz saat 13'e kadar kazı yapılan alana da girebiliyormuşsunuz, ancak zaten yukarıdan da o alanı görebiliyorsunuz.




Bahçe

>Villa Borghese
Villa Borghese, içerisinde pek çok müze, gölet ve çeşme bulunduran büyük bir park. Açıkçası çoğu ilgi alanıma girmediği için burada bulunan müzelerden sadece birini gezdim (bkz. Müzeler > Museo Nazionale Etrusco di Villa Giulia (Etrüsk Müzesi)). Sanırım 'Galleria Borghese'i gezmek için önceden randevu almanız gerekiyor ve yoğun zamanlarda bu randevu tarihleri ancak 1-2 gün sonrasına alınabiliyor, eğer gezmek istiyorsanız mümkünse önceden internet sitesi veya gelir gelmez direkt müze vasıtasıyla randevu kaydınızı yaptırabilirsiniz.

Öte yandan müzelere merakınız yoksa bile mutlaka gidip görmeniz gerektiğini düşünüyorum Villa Borghese'in bahçesini. İsterseniz bahçede bulunan küçük gölette kayıkla tur atabilir, bisiklet veya küçük arabalardan kiralayıp bahçeyi gezebilir ya da Popolo Meydanı'na ve kısmen Roma'ya yukarıdan bakan teras kısmından etrafı seyredebilirsiniz. 







Bazilikalar

Basilica di San Giovanni in Laterano (San Giovanni in Laterno Bazilikası)
San Giovanni in Laterno Bazilikası Roman'ın en önemli Bazilikaları arasında yer alıyor.

Özellikle içeride bulunan süslemeler ve 12 Havari heykelleri görmeniz gereken güzellikler. Bunlara ek olarak bazilikanın önünde bulunan bir başka dikilitaşı da fotoğraflayabilirsiniz. 









 Basilica di Santa Maria Maggiore (Santa Maria Maggiore Bazilikası)
Santa Maria Maggiore, Roma tren istasyonuna oldukça yakın,ferah bir kilise. 



Elbette hemen hemen tüm Roma meydanlarında olduğu gibi bu Bazilika'nın arka kısmında da bir dikilitaş bulunuyor.


Bazilika'ya giriş için diğer tarafına dolaşmanız gerekiyor.


İçeride pek çok günah çıkartma kabini bulunuyor. Üstelik dil seçenekleri de mevcut. En çok hizmet verdikleri diller elbette İtalyanca, İspanyolca ve İngilizce, ancak benim gördüğüm kadarıyla Çekçe ve Lehçe gibi kısıtlı dillerde de günah çıkartabileceğiniz papazlar bulunuyor. Fakat diğer günah çıkartma kabinlerine nazaran Santa Maria Maggiore Bazilikası'nda bulunan kabinlerin içine girmiyorsunuz günah çıkartmak için. Hemen kabinlerin yanına çömelmeniz ve kabin içinde bulunan papaza konuşmanız yeterli, ancak bunun riskleri olduğu da bir gerçek, örneğin yanınızdan geçen herhangi bir kişi konuştuklarınızı rahatlıkla duyabilir :)





Basilica di San Pietro / Vaticano (San Pietro Bazilikası /  Vatikan)
San Pietro Bazilikası şüphesiz ki Roma'nın en ünlü Bazilikası, ya da başka bir değişle Vatikan'ın. Zaten Vatikan'da San Pietro Bazilikası dışında gezebileceğiniz bir yer bulunmuyor.

San Pietro'ya girmek için sabah 9'da kuyruğa girdik. İçeri alımlarda oldukça titizler. Hem güvenlik kontrolü, hem de kıyafet kontrolü açısından. Şort veya eteklerin diz hizasının üzerinde olmaması, omuzların kapalı olması ve dekolte gözükmemesi gerekiyor. Bu şartlar erkekler için de geçerli. Eğer bu kurallara uygun bir kıyafet giymemişseniz, üzerinizi örtmeniz için tül gibi beyaz bir kumaş veriliyor ve gezi boyunca bunu kullanıyorsunuz.




Bazilikaya erkenden gitmenin avantajıyla (zaten 9'da açılıyordu) kısa sürede içeri girdik. İlk hedefimiz bazilikanın kubbesine çıkıp Roma'ya yukarıdan bakmaktı, fakat bu hedefe doğru ilerlerken ayaklarımızın başına geleceklerden haberimiz yoktu.

Tepeye çıkana kadar yaklaşık olarak 600 basamak tırmanıyorsunuz. Ancak bana en az 6600 basamak tırmanmışız gibi geldi. Yukarıya çıkış ücreti 5euro, eğer belli bir seviveye kadar asansörle çıkmak isterseniz 7,5euro. Biz merdivenleri tercih ettik, nitekim girdiğimiz saatte asansörler henüz çalışmadığı için zaten asansör bileti de satmıyorlardı. 



İlk molamızı bazilikanın çatısında verdik:


İkinci molamızı ise nispeten kubbenin üst kısımlarına doğru, San Pietro'nun içine kubbeden bakarak verdik:




Son etap ise elbette kubbenin tepesiydi. Nereye çıktığımızı daha yakından görmek açısından bir fotoğraf:


Yukarıdan, Vatikan meydanına doğru bir kare:


Roma'yı tepeden seyrettikten sonra aşağı inmeye başlıyorsunuz ve direkt bazilikanın içine çıkıyorsunuz. Bazilika'nın iç kısmından bir kaç kare:




Tüm bu 'yukarı çık-aşağı in-birazcık da gez' işlemi yaklaşık olarak 2 saat sürdü. Sonrasında meydana gidip biraz fotoğraf çektik. 

Vatikan'ı koruyan askerler İsviçreli. Eğer uygun vakitte giderseniz nöbet değişimlerini de görebilirsiniz; açıkcası bu sıcakta nasıl o kıyafetlere dayanabildiklerini aklım almadı.





Çeşmeler

Fontana di Trevi(Trevi Çeşmesi)
Trevi Çeşmesi günün her saati akın akın insan görebileceğiniz bir yer. Özellikle Dolce Vita filmiyle hayatımıza giren ve yine bu sayede 'aşk çeşmesi' diye de anılan bu çeşmenin ismi aslında 'üç yol' manasındaki 'tre vie' sözcüklerinden geliyor. Bu ismin verilmesinin sebebi olarak ya gerçekten üçyol ağzında bulunması ya da üç su kanalının kesiştiği noktada bulunuyor olması düşünülüyor.

Eğer çeşmeye para atarsanız, Roma'ya tekrar döneceğiniz rivayet ediliyor :)





Mümkünse çeşmeyi bir de gece, ışıklandırılmış haliyle görmeden geçmeyin.




Quattro Fontane (Dört Çeşme)
Dört Çeşme, adı gibi dört yol ağzına kurulmuş dört çeşmeden oluşuyor. Republica Meydanı'na ve tren istasyonuna yakın bir noktada bulunuyor. Gidip görülebilecek bir yer, ancak fotoğraf çekerken arabalara dikkat etmeyi unutmayın, çünkü çeşmelerin olduğu yerlerde kaldırım da kesiliyor.








Mahalleler

Testaccio
Roma'da Testaccio diye bir mahalle olduğunu bir pizzacıda gördüğüm mahalleleri simgeleyen flamalar sayesinde öğrendim. 

Resim Wikipedia'dan alınmıştır


Pizzaların servis edilmesini beklerken aval aval duvarlardaki flamalara bakıyordum, derken 'o' flamayı gördüm: Testaccio flaması. İsmi benziyordu zaten, bir de flamadaki resmi görünce 'ee bu bizdeki testi ki!' dedim. Nitekim pek da yanılmamıştım, çünkü mahallenin ismi testi kalıntılarıyla ünlü tepesinden geliyormuş. Aynı zamanda tüm bu testi kalıntıları sayesinde  arkeolojik olarak da önemi yüksek bir mahalle.

Cestia Piramidi de yine bu mahallede bulunuyor. Ayrıca piramidin yanındaki mezarlığın bahçesi de meşhurmuş, ancak biz gittiğimizde kapanış saati geçmişti.

Pek turistik bir yapısı olmasa bile yine de gezilebilecek bir yer. En azından şehrin farklı farklı bölgelerini de tanımış oluyorsunuz.

Testaccio'da, mahalleyle uyumlu süs çeşmesi:


Su taşımakta kullanılan bir kemer:



Ve her tarafından kablo sarkan, anten fışkıran binaları:






Trastevere
Herhalde Trastevere için 'Roma'nın Bodrum'u' diyebiliriz. Bunu dememdeki sebep inanılmaz kalabalık, deli dolu sokaklara ve restoran/bar/kafelere sahip oluşu. Bu karmaşada muhakkak kendinize ve bütçenize uygun bir yer bulabilir ve birşeyler atıştırabilirsiniz.  Ancak hazırlıklı olun, Trastevere sokaklarında ilginç uygulamalara giden restorantlara da rastlayabilirsiniz. Örneğin siz kapıdan girdiğiniz zaman elinde mikrafon üzerinize gelip size türlü hakaretler edip, dalga geçen garsonların olduğu ünlü Roma restoranlarından birine denk gelebilirsiniz. 


Ayrıca dilerseniz Tevere nehri kıyısına kurulmuş olan ve bir panayırı andıran çadır restoranları da tercih edebilirsiniz. 






Meydanlar

Piazza dei Cavalieri di Malta (Malta Atlıları Meydanı)
Açıkcası Cavalieri di Malta Meydanı'nda, bir meydan olarak görülebilecek birşey yok. Peki nedir burayı listeye sokmamdaki amaç?

Bu meydanda genel olarak fazla bilinmeyen bir kapı bulunuyor. Ola ki kapının anahtar deliğinden bakarsanız, ağaçlar arasından San Pietro Bazilikası'nın tepesini görmeniz mümkün.

Genel olarak fazla sıra olmuyor:






Buarada sırada beklerken, ya da delikten baktıktan sonra çevrenizde merakla bekleyenlerden biri yanınıza gelip "Affedersiniz, bu delikten herkes neye/nereye bakıyor?" diye sorarsa şaşırmayın, açıkcası ben "Güzel bir hanımefendi/Yakışıklı bir beyefendi soyunuyor, hepimiz de kuyruğa geçtik ona bakıyoruz" diye bir cevap vermek istedim, ancak tabii ki bunun yerine "San Pietro'nun tepesine bakıyoruz" demekle yetindim.

Peki ne gördük o delikten, işte cevabı:




Piazza della Repubblica (Cumhuriyet Meydanı)
Repubblica Meydanı, Roma Termini tren istasyonuna oldukça yakın. Gündüz gözüyle alelade gözükse de (özellikle de Roma'nın başka çeşme ve meydanlarını gördükten sonra), geceleyin ışıklandırmalarla birlikte daha hoş bir havaya bürünüyor. 



Meydanda ayrıca yarısı yıkılmış bir kilise bulunuyor:




Piazza del Popolo(Halk Meydanı)
Popolo Meydanı'nı gezi listemde üst sıralara koymamın sebebi Roma'da bulunan dikilitaşı görmek istemem ve Sultanahmet Meydanı'nda bulunanla karşılaştırmak istememdi. Ancak kısa bir şehir turundan sonra, Popolo Meydanı'na varmadan önce gördüm ki, Roma'daki her meydanda, hatta her köşe başında bir dikilitaş, bir sfenks heykeli var; eh haliyle bünye günde 10 tane dikilitaş görmeye alışınca Popolo Meydanı'nda bulunan açıkcası beni pek cezbetmedi. Yine de Villa Borghetto veya Spagna Meydanı'na giderken geçip görebileceğiniz bir yer. 





Piazza di Spagna(İspanya Meydanı) ve merdivenleri
Spagna Meydanı ve merdivenleri de yine Trevi Çeşmesi gibi hem gündüz, hem de gece görmeniz gereken mekanlardan. Ancak çevrede o kadar çok turist var ki, merdivenleri görebilir misiniz bilmiyorum :)


 Merdivenlerin tepesinden aşağı doğru:





Piazza Navona
Navona Meydanı Roma'nın en geniş (eliptik) ve eğlenceli meydanlarından biri. Çevrede resim ya da hokkabazlık yapan veya kendini heykel kılığına sokan, kafasını yok eden ve sizi eğlendirmeye çalışan pek çok insan görebilirsiniz. Meydanda bulunan 3-4 gösterişli çeşme de cabası.




Müzeler

Musei Vaticani (Vatikan Müzesi ve Cappella Sistina (Sistine Şapeli)
Gerçeği söylemek gerekirse Vatikan Müzesi'ne girme amacımız Sistine Şapeli'ni görmekti; fakat tek başına Şapeli görmeniz mümkün değil, bu yüzden de hemen hemen tüm odalardan geçip tüm müzeyi gezmeniz gerekiyor.

Giriş ücreti 15euro, eğer 25 yaş altı ve öğrenciyseniz bu fiyat 8euroya düşüyor.

En başta tüm odalardan geçme fikri canımı sıkmış olsa da, sonrasında oldukça memnun kaldım. Her ne kadar yoğun bir turist kalabalığı içinde ilerlemek zorunda kalsak ve sürekli tavan süslemelerine ve resimlerine bakmaktan boynumuz ağrımış olsa da, zevkliydi.





Özellikle Raffaello'nun duvarlarını resimleriyle süslediği odalar beni benden aldı. Derinlik ve gerçeklik duygusu o kadar iyi verilmiş ki insanın ağzı açık kalıyor.




Gelgelelim Sistine Şapeli'ne. Genel olarak müzede flash kullanmamak kaydıyla fotoğraf çekmek yasak olmamasına rağmen şapelin girişinde bunun tersi yönde pek çok uyarı gördük. Yine de içeride herkes flaşlı flaşsız demeden fotoğraf çektiği için elbet ben de geri durmadım ve başta Michelangelo'nun 'Adem'in Yaratılışı' tavan resmi olmak üzere her yerini fotoğrafladım :)






Yaklaşık olarak 1,5 belki 2 saatlik gezinin ardından artık çıkışa doğru ilerlerken beni bekleyen süprizden habersizdim. En son, hediyelik eşya bölümünü de geçip çıkışa doğru ilerlerken gördüm onu, 'merdivenler'! Döne kıvrıla, bir spiral oluşturarark aşağı doğru ilerleyen merdivenler sonunda karşımdaydı! Yaklaşık olarak 7 yıl önce bir internet sitesinde fotoğrafını gördüğüm, nerede olduğunu bilemediğim bu merdivenler Roma'da karşıma çıkıvermişti, ben de durmadım ve fotoğrafladım; eve gelir gelmez de bir vakit arşivime kaydetmiş bulunduğum fotoğraf ile karşılaştırdım ve hislerimde yanılmadığımı anladım.




Museo Nazionale Etrusco di Villa Giulia(Etrüsk Müzesi)
Tahminen Etrüskler, Anadolu topraklarından hatta Troya'dan İtalya'ya göçüp gelmiş bir halk. İtalya'da bulundukları bölge itibariyle kendilerine Antik Romalılar tarafından Etrusci veya Tusci denilmiş.

İşte Roma'da, Villa Borghese'in bahçesinde bulunan Villa Giulia Müzesi de, Etrüsklerden kalanları sergileyen bir müze. Açıkcası genel olarak müzede 'çanak-çömlek'ten bol başka birşey yoktu, yine de Etrüsklerin mizah anlayışı ve ilginç kabartma ve heykellerini de es geçmemek lazım.






Sergi

Leonardo Da Vinci Sergisi
Villa Borghese'in merdivenlerine doğru yöneldiğimiz zaman rastladık Leonardo Da Vinci sergisine. İyi ki de rastlamışız, hem eğlenceli vakit geçirdik, hem de Da Vinci üzerine yapılmış kısa filmi izlerken San Pietro'nun tepesine çıktıktan sonra bir de Vatikan Müzesi'nde harap olan ayaklarımızı biraz olsun dinlendirme şansını yakaladık.

Da Vinci gerçekten de bir 'icat delisi'ymiş. Milyonlarca çizim yapmış ve tabii ki çoğu ya başarısızlıkla sonuçlanmış ya da zaten kurup denemeye vakit olmamış. Kendisinin özellikle 'uçma' ile bir takıntısı olduğunu ve hemen her alanda kendini geliştirdiğini (resim, icat, anatomi vb...) zaten biliyordum, böyle bir sergi sayesinde icat ettiklerinin maketlerini görmek, hatta nasıl çalıştıklarını test etmek oldukça eğlenceliydi.

Bisiklet:


Türklere karşı geliştiştirildiği yazılan, suyun altında da nefes almayı sağlayan borular (bir nevi şnorkel olmuş, ancak bana sorarsanız kumaş benzeri bir maddeden yapılan bu boruların pek etkili olduğunu sanmıyorum.):


Kanatların direncini ölçmek için kullanılan bir düzenek:





Diğer

Castel Sant'Angelo (Sant'Angelo Kalesi)


San Pietro Bazilikası ve Vatikan Müzesi'ni gezdikten sonra ayaklarımızda derman kalmadığı için Sant'Angelo Kalesini gezmekten vazgeçtik. Zaten üzerine çıkıp etrafı fotoğraflayan turist sayısına bakınca içeride gezecek fazla birşey olmadığına, genel olarak manzara noktası olarak kullanıldığına kanaat getirdik. Böylece kalede geçireceğimizi düşündüğümüz zamanımızı, Tevere nehri kıyısında oturup çevredeki ördek, martı ve türevlerini gözlemleyerek geçirdik. Elbette bu 'türevleri' kısmında nehirde bir o yana bi bu yana giden yosunlar ve pet şişeler de vardı. 





Piramide Cestia
Cavalieri di Malta Meydanı'na kadar gitmişken Cestia Piramidi'ni de görmeden etmeyelim dedik. Yalnız hemen belirteyim, Piramit biraz şehir merkezi dışında kaldığı için bazı haritalarda gözükmeyebiliyor. Biz de gezi programına dahil etmemiştik kendisini, bu yüzden içerisinin gezilebilir olduğunu da bilmiyorduk. Eğer gezmek isterseni 16:00 - 16:30'a kadar açık. Fakat biz gittiğimizde saat çoktan 5,5 olduğu için gezme fırsatı elde edemedik.



Karışık Fotolar
 Ve son olarak genel birkaç fotoğraf paylaşıp bu yazımı da sonlandırıyorum :)

Romalıların "büyük burun" ismini verdikleri çeşmelerde su borusu üzerinde iki delik bulunuyor. Ana boruyu kullanarak su şişenizi doldurabilir, ya da ana borudan gelen su akışını keserek suyun ağzınıza fışkırmasını sağlayabilirsiniz :)


Gerçekten de Roma'da her köşede çekecek bir ayrıntı vardı:





Campo de' Fiori Meydanı'ndan bir kaç kare... Çiçek tarlası anlamına gelen bu meydanda çeşitli günler pazar kuruluyormuş. Ayrıca çevrede yemek yiyebileceğiniz pek çok restoran var. Meydanın ortasında bulunan heykel ise 1600 yılında burada diri diri yakılan Giordano Bruno'ya ait. Kendisi, kiliseye aykırı gökbilimsel düşünceleri sebebiyle yakılmış:





Roma gettosu (Ghetto de Rome), Venedik gettosundan sonra dünyadaki en eski gettolardan biriymiş. 1555 yılında kuruluyor. Getto, özellikle yahudi ağırlıklı göçmenleri kontrol altında tutabilmek için kurulan mahallelere verilen ad. Günümüzde Roma gettosundan geriye duvarlardaki motifler ve evler kalmış.


Açıkcası şimdiye kadar İtalya'daki park tabelalarına dikkat etmedim, fakat hepsi böyledir herhalde. Tabeladaki çekiç simgesi iş günlerini, haç simgesiyse tatil günlerini simgeliyor (gerçi hala emin değilim haç simgesinden. Acaba sadece pazar günlerini mi yoksa tüm tatil günlerini mi simgeliyor, cumartesi günü dahil mi değil mi? :) ).


Vittorio Emanuele II Abidesi'nin hemen yakınında bulduk bu küçük Colosseo usulü tiyatroyu. İçine girmedik, fakat hala tiyatro oyunları ve konserler için kullanıldığını öğrendik:


0 yorum:

Yorum Gönder