Biraz zor oldu, ama ben de yolumu Roma'dan
geçirdim.
Açıkçası beni, gördüğüm diğer büyük
şehirlere kıyasla (İstanbul'u bu listeye dahil etmiyorum) çok daha fazla
etkiledi. Bir kere her tarafından tarih fışkıran bu şehirde hava da bedava, su
da! Doğrusu hiç beklemiyordum böyle bir durumu. Bir kere büyük şehir, nasıl
olurda her köşe başında bir çeşme olur, her çeşme de içilebilir olur
inanamadım. Cenevre'de bile daha az çeşme var.
İkinci olaraksa tarihi yapısı etkiledi
beni. Her sokakta, her köşe başında çekecek bir kare, dikkat etmeniz gereken
bir ayrıntı yakalayıveriyorsunuz. Tabii ki trafik keşmekeş, yollar araba ve
motosiklet doluydu, bir de yaz ayının getirdiği
turist yoğunluğu vardı.
turist yoğunluğu vardı.
Turist yoğunluğu deyince aklıma geliverdi,
ben Paris'de bu kadar turiste rastlamadım. Ya da rastladım; ama hepsi önemli
noktalarda (Louvre Müzesi, Eiffel Kulesi vb.) konuşlanmışlardı. Yani başka bir
değişle Paris'de sadece önemli yerlerde turist yoğunluğu varken, Roma'da her
yer kalabalıktı. Bir nevi Sultanahmet kalabalıklığında bir şehir
düşünebilirsiniz. Gerçi Paris - Roma karşılaştırması da çok doğru olmayabilir,
sonuç olarak kıyas yaptığımız zaman Paris alan olarak Roma'nın oldukça önünde
olmalı.
Paris Güncesi'nde yaptığım gibi, bu yazımı da
başlıklandırmaya karar verdim. Genel bir anlatım yapmak yerine her yerden ufak
ufak bahsetmeye çalışacağım.
Roma'da kaldığımız 4 gün boyunca (hatta
cuma öğlen varıp, pazartesi öğlen ayrıldığımızı düşünürsek 3 gün bile
diyebiliriz) hemen hemen her yeri gezdik. Her ne kadar inanılmaz yorucu bir
deneyim de olsa (özellikle de San Pietro'nun merdivenleri) Roma'dan ayrılırken
gözüm arkada kalmamış oldu.
Ulaşım
Roma'da ulaşımı genel olarak yürüyerek sağlamanız mümkün. Zaten görebileceğiniz yerler hep yanyana (gerçi en sonunda bir ucundan diğer ucuna kadar bu 'pek önemli' yerleri yanyana getirdiğiniz zaman 6-7 saatlik bir yürüyüş parkuru elde edebilirsiniz). Eğer gezmek istediğiniz yerler arası mesafeyi kısaltmak istiyorsanız en iyisi otobüs kullanmak, böylelikle otobüs camından şehri de görebilirsiniz. Zaten metro sistemi örneğin Paris kadar gelişmiş olmadığı için, merkez dışında bir yere gitmeyecekseniz pek işinize yaramayacak.
Roma'da ulaşımı genel olarak yürüyerek sağlamanız mümkün. Zaten görebileceğiniz yerler hep yanyana (gerçi en sonunda bir ucundan diğer ucuna kadar bu 'pek önemli' yerleri yanyana getirdiğiniz zaman 6-7 saatlik bir yürüyüş parkuru elde edebilirsiniz). Eğer gezmek istediğiniz yerler arası mesafeyi kısaltmak istiyorsanız en iyisi otobüs kullanmak, böylelikle otobüs camından şehri de görebilirsiniz. Zaten metro sistemi örneğin Paris kadar gelişmiş olmadığı için, merkez dışında bir yere gitmeyecekseniz pek işinize yaramayacak.
Otobüs, metro veya tramvay için aynı
bileti kullanabiliyorsunuz. Tek bilet 1,5€ günlük bilet ise 6€.
Ayrıca minibüs boyutundaki küçük
otobüscükler de toplu taşıma için kullanılıyor:
Toplu taşımaya ek olarak bir rehber
eşliğinde, Segway üzerinde de şehri turlayabilirsiniz. Fiyatını bilmesem de,
bizim yürüyerek çıkmakta zorlandığımız yokuşları diğer turistler altlarında
Segwayleri ile mutlu mesut turluyorlardı.
Gezilebilecek yerler
Anıtlar
· Monumento nazionale a Vittorio Emanuele II
(Vittorio Emanuele II Abidesi ) veya Vittoriano
· Pantheon
(Panteon)
Antik Kalıntılar
· Colonna Traiana (Traianus Sütunu)
· Colosseo (Kolezyum
)
· Bocca della Verità/li>
· Palantino (Palatino Tepesi) ve Foro Romano (Roma Forumu)
· Circo Massimo(Circus Maximus)
Bahçe
· Villa Borghese
Bazilikalar ve Vatikan
· Basilica di San Giovanni in
Laterano(San Giovanni in Laterno
Bazilikası)
· Basilica di Santa Maria Maggiore
(Santa Maria Maggiore Bazilikası)
· Basilica di San Pietro / Vaticano (San Pietro Bazilikası / Vatikan)
Çeşmeler
· Fontana di Trevi (Trevi Çeşmesi)
· Quattro Fontane (Dört Çeşme)
Mahalleler
· Testaccio
· Trastevere
Meydanlar
· Piazza dei Cavalieri di Malta (Malta
Atlıları Meydanı)
· Piazza della Repubblica (Cumhuriyet Meydanı)
· Piazza del Popolo(Halk Meydanı)
· Piazza di Spagna (İspanya Meydanı) ve merdivenleri
· Piazza Navona
Müzeler
· Musei Vaticani (Vatikan Müzesi) ve Cappella Sistina (Sistine Şapeli)
· Museo Nazionale Etrusco di Villa Giulia (Etrüsk Müzesi)
Sergi
· Leonardo Da Vinci Sergisi
Diğer
· Castel Sant'Angelo (Sant'Angelo Kalesi)
· Piramide Cestia
· Karışık Fotolar
Anıtlar
Monumento
nazionale a Vittorio Emanuele II (Vittorio Emanuele II Abidesi ) veya
Vittoriano
Özellikle biraz
yüksekçe bir yere çıkarsanız Vittoriano'yu şehrin hemen her yerinden görmeniz
mümkün.
Bu şaşalı anıt
1885-1911 yılları arasında, 1861 yılında İtalya'nın birleşmesini sağlayan kral,
Vittorio Emanuele II adına ve birleşmenin 50. yılı şerefine Giuseppe Sacconi
tarafından inşa edilmiş.
Ayrıca uzun bir
süre çektiğim fotoğraflara bakıp "bir yerden tanıdık geliyor bu anıt"
dediysem de ne olduğunu çıkartamamıştım, taa ki internette araştırma yapana
kadar. Sacconi'nin bu anıtı yaparken şuanda Berlin'de bulunan Bergama Zeus Sunağı'dan etkilendiğini de belirtmek
gerekiyor.
Beyaz mermerden
inşa edilen, 135metre genişliğe ve 70metre yüksekliğe sahip olan bu anıtın
üzerinde sürekli yanan iki meşale ve nöbet tutan iki asker bulunuyor.
Pantheon
(Panteon)
Pantheon için ünlüler anıt mezarlığı desek yanlış olmaz. Avrupa'nın pek
çok yerinde bir adet Pantheon bulunuyor, ama sanırım içerlerinden en meşhurları
Roma ve Paris'de bulunanlar. Elbette Roma'dakinin tarihi çok daha eskilere
dayanıyor, bu sayede Pantheon'un Roma'daki en eski kubbeli bina olduğu söyleniyor.
Paris'deki
örneğine nazaran küçük kalan Pantheon'a giriş ücretsiz ve gün batımına kadar
açık. Mümkünse yağmursuz bir günde gitmenizi tavsiye ediyorum, çünkü kubbesi
açık. Ya da isterseniz yağmurlu bir günde de gidebilirsiniz, ancak korunma için
kullanamayacağınız kesin. İçerideki tek
ışık kaynağı da yine bu kubbedeki delik.
Pantheon'da
Raphael ya da bir üst anıtta ismi geçen Vittorio Emanuele II gibi tanınmış
kişilerin mezarları bulunuyor.
Antik Kalıntılar
Colonna
Traiana (Traianus Sütunu)
Traianus Sütunu
Roma imparatorlarından Marcus Ulpius
Nerva Traianus (ya da diğer bir ismiyle Trajan)
adına dikilmiş. İmparatorluk, Traianus döneminde en geniş sınırlarına ulaşmış.
Bu sütunun üzerinde de imparatorun
Daçya'ya yaptığı iki seferi anlatan kabarmalar var.
Colosseo (Kolezyum )
Roma deyince
aklımızda oluşan en güçlü imge Colosseo olsa gerek. Vakt-i zamanında
gladyatörlerin dövüştüğü bu meydan geriye aslında pek birşey kalmamış. Yine de
iyi korunmuş olduğunu söylemekle birlikte, içerisinde tek bir sandalye bile
kalmadığını, hemen hemen tüm iç duvarların yıkıldığını söyleyebiliriz.
Eğer en üst kata
ya da arenanın taban kısmına, yani gladyatörlerin ve gladyatörlerin üzerine
salınmak üzere hazır tutulan hayvanların, gerektiğinde ateş oyunları yapmayı
sağlayacak düzeneklerin bulunduğu koridorlara göz gezdirmek isterseniz grup tur
almanız gerekiyor, ne yazık ki normal biletle gezemiyorsunuz. O yüzden biz de
gezemedik.
Sadece
Colosseo'ya giriş 8euro, ancak Palantino ve Foro Romano'ya da gireceğim diyorsanız (ki Roma'ya
kadar gelmişken gezin derim) 12euroluk toplu biletten alabilirsiniz.
Bocca della
Verità
Bocca della
Verità, ya da çevirisiyle, Doğruluk Ağzı. Bu taşın özelliği, elinizi figürün
ağzına soktuğunuz zaman ola ki yalan söylüyorsanız elinizi kopartması.
Ancak elbette bu
sadece söylene gelen hikayesi, oysa gerçekte 1. yüzyıla ait olan bu kabartmanın
bir rögar kapağına ait olduğu düşünülüyor. Büyük ihtimalle üzerinde yer alan
figür, bir Pagan tanrısı olan Okeanos (Oceanus). Ayrıca kendisinin Trevi
Çeşmesi ve Bergama Zeus Sunağı'nda da heykel
ve kabartmaları bulunmakta. Okeanos bir Titan ve Uranus ve Gaia'nın çocuğu. Atlantik
okyanusu sembolize ediyor.
Tekrar günümüze
dönersek, Bocca della Verità'ya elinizi sokarak ücretsiz poz vermeniz (elbette
kendi makinanıza) mümkün, ancak bunun için uzun bir kuyrukta beklemek zorunda
kalabilirsiniz. Eğer kuyrukta beklemek istemezseniz benim gibi kapı arkasından
fotoğraflamanız da mümkün. Sonrasında da hemen yanında bulunan Santa Maria in
Cosmedin Bazilikası'nı ziyaret edebilir, bu bazilikanın içinde/altında bulunan
saklı sunağı da görebilirsiniz.
Palantino (Palatino Tepesi) veForo Romano (Roma Forumu)
Dışarıdan pek de geniş gözükmese de oldukça
büyük olan bu tarihi alan, genel olarak -mesela Efes gibi- bir yürüyüş
parkuruna sahip olmadığından dolayı biraz zorlayıcı olabilir.
Palantino ve Roma Forumu içiçe bulunan tarihi
sit alanları olarak Roma şehrine ait ilk kalıntıları içeriyor. Elbette şuanda
yer yüzünde olan kısmın bir de yer altı kısmı olmalı, ancak tüm dönemleri bir
arada görmek biraz zor.
Roma'ya gelmişken Palantino'yu görmeden
olmaz, ancak şimdiden söyleyeyim, kendisi biraz yorucu bir parkura sahip. Neyse
ki içeride pek çok çeşme ve tuvalet mevcut, yani bu yolculuk (!) sırasında ihtiyaçlarınızı
giderebilirsiniz.
Circo Massimo (Circus Maximus)
Antik
zamanda hipodrom ve çeşitli eğlenceler için toplanma yeri olarak kullanılan
Circus Maximus'dan geriye ne yazık ki pek birşey kalmamış. Sadece genel olarak
sahip olduğu alanı görebiliyorsunuz. Eğer isterseniz saat 13'e kadar kazı
yapılan alana da girebiliyormuşsunuz, ancak zaten yukarıdan da o alanı
görebiliyorsunuz.
Bahçe
>Villa Borghese
Villa Borghese, içerisinde pek çok müze, gölet ve
çeşme bulunduran büyük bir park. Açıkçası çoğu ilgi alanıma girmediği için burada
bulunan müzelerden sadece birini gezdim (bkz.
Müzeler > Museo Nazionale Etrusco di Villa Giulia (Etrüsk Müzesi)).
Sanırım 'Galleria Borghese'i gezmek için önceden randevu almanız gerekiyor ve
yoğun zamanlarda bu randevu tarihleri ancak 1-2 gün sonrasına alınabiliyor,
eğer gezmek istiyorsanız mümkünse önceden internet sitesi veya gelir gelmez
direkt müze vasıtasıyla randevu kaydınızı yaptırabilirsiniz.
Öte yandan müzelere merakınız yoksa bile mutlaka
gidip görmeniz gerektiğini düşünüyorum Villa Borghese'in bahçesini. İsterseniz
bahçede bulunan küçük gölette kayıkla tur atabilir, bisiklet veya küçük
arabalardan kiralayıp bahçeyi gezebilir ya da Popolo Meydanı'na ve kısmen
Roma'ya yukarıdan bakan teras kısmından etrafı seyredebilirsiniz.
Bazilikalar
Basilica
di San Giovanni in Laterano (San Giovanni
in Laterno Bazilikası)
San Giovanni in
Laterno Bazilikası Roman'ın en önemli Bazilikaları arasında yer alıyor.
Özellikle
içeride bulunan süslemeler ve 12 Havari heykelleri görmeniz gereken
güzellikler. Bunlara ek olarak bazilikanın önünde bulunan bir başka dikilitaşı
da fotoğraflayabilirsiniz.
Basilica di Santa Maria Maggiore
(Santa Maria Maggiore Bazilikası)
Santa Maria Maggiore, Roma tren istasyonuna
oldukça yakın,ferah bir kilise.
Elbette hemen hemen tüm Roma meydanlarında olduğu
gibi bu Bazilika'nın arka kısmında da bir dikilitaş bulunuyor.
Bazilika'ya giriş için diğer tarafına dolaşmanız
gerekiyor.
İçeride pek çok günah çıkartma kabini bulunuyor.
Üstelik dil seçenekleri de mevcut. En çok hizmet verdikleri diller elbette
İtalyanca, İspanyolca ve İngilizce, ancak benim gördüğüm kadarıyla Çekçe ve
Lehçe gibi kısıtlı dillerde de günah çıkartabileceğiniz papazlar bulunuyor.
Fakat diğer günah çıkartma kabinlerine nazaran Santa Maria Maggiore
Bazilikası'nda bulunan kabinlerin içine girmiyorsunuz günah çıkartmak için.
Hemen kabinlerin yanına çömelmeniz ve kabin içinde bulunan papaza konuşmanız
yeterli, ancak bunun riskleri olduğu da bir gerçek, örneğin yanınızdan geçen
herhangi bir kişi konuştuklarınızı rahatlıkla duyabilir :)
Basilica di San Pietro / Vaticano (San Pietro Bazilikası
/ Vatikan)
San Pietro Bazilikası şüphesiz ki Roma'nın en
ünlü Bazilikası, ya da başka bir değişle Vatikan'ın. Zaten Vatikan'da San
Pietro Bazilikası dışında gezebileceğiniz bir yer bulunmuyor.
San Pietro'ya girmek için sabah 9'da kuyruğa
girdik. İçeri alımlarda oldukça titizler. Hem güvenlik kontrolü, hem de kıyafet
kontrolü açısından. Şort veya eteklerin diz hizasının üzerinde olmaması,
omuzların kapalı olması ve dekolte gözükmemesi gerekiyor. Bu şartlar erkekler
için de geçerli. Eğer bu kurallara uygun bir kıyafet giymemişseniz, üzerinizi
örtmeniz için tül gibi beyaz bir kumaş veriliyor ve gezi boyunca bunu
kullanıyorsunuz.
Bazilikaya erkenden gitmenin avantajıyla (zaten
9'da açılıyordu) kısa sürede içeri girdik. İlk hedefimiz bazilikanın kubbesine
çıkıp Roma'ya yukarıdan bakmaktı, fakat bu hedefe doğru ilerlerken
ayaklarımızın başına geleceklerden haberimiz yoktu.
Tepeye çıkana kadar yaklaşık olarak 600 basamak
tırmanıyorsunuz. Ancak bana en az 6600 basamak tırmanmışız gibi geldi. Yukarıya
çıkış ücreti 5euro, eğer belli bir seviveye kadar asansörle çıkmak isterseniz
7,5euro. Biz merdivenleri tercih ettik, nitekim girdiğimiz saatte asansörler
henüz çalışmadığı için zaten asansör bileti de satmıyorlardı.
İlk molamızı bazilikanın çatısında verdik:
İkinci molamızı ise nispeten kubbenin üst
kısımlarına doğru, San Pietro'nun içine kubbeden bakarak verdik:
Son etap ise elbette kubbenin tepesiydi. Nereye
çıktığımızı daha yakından görmek açısından bir fotoğraf:
Yukarıdan, Vatikan meydanına doğru bir kare:
Roma'yı tepeden seyrettikten sonra aşağı inmeye
başlıyorsunuz ve direkt bazilikanın içine çıkıyorsunuz. Bazilika'nın iç
kısmından bir kaç kare:
Tüm bu 'yukarı çık-aşağı in-birazcık da gez'
işlemi yaklaşık olarak 2 saat sürdü. Sonrasında meydana gidip biraz fotoğraf
çektik.
Vatikan'ı koruyan askerler İsviçreli. Eğer uygun vakitte giderseniz nöbet değişimlerini de görebilirsiniz; açıkcası bu sıcakta nasıl o kıyafetlere dayanabildiklerini aklım almadı.
Çeşmeler
Fontana di Trevi(Trevi
Çeşmesi)
Trevi Çeşmesi günün her saati akın akın insan
görebileceğiniz bir yer. Özellikle Dolce
Vita filmiyle hayatımıza giren ve yine bu sayede 'aşk çeşmesi' diye de
anılan bu çeşmenin ismi aslında 'üç yol' manasındaki 'tre vie' sözcüklerinden
geliyor. Bu ismin verilmesinin sebebi olarak ya gerçekten üçyol ağzında
bulunması ya da üç su kanalının kesiştiği noktada bulunuyor olması düşünülüyor.
Eğer çeşmeye para atarsanız, Roma'ya tekrar
döneceğiniz rivayet ediliyor :)
Mümkünse çeşmeyi bir de gece, ışıklandırılmış
haliyle görmeden geçmeyin.
Quattro Fontane
(Dört Çeşme)
Dört Çeşme, adı gibi dört yol ağzına kurulmuş
dört çeşmeden oluşuyor. Republica Meydanı'na ve tren istasyonuna yakın bir
noktada bulunuyor. Gidip görülebilecek bir yer, ancak fotoğraf çekerken
arabalara dikkat etmeyi unutmayın, çünkü çeşmelerin olduğu yerlerde kaldırım da
kesiliyor.
Mahalleler
Testaccio
Roma'da Testaccio diye bir mahalle
olduğunu bir pizzacıda gördüğüm mahalleleri simgeleyen flamalar sayesinde
öğrendim.
Resim Wikipedia'dan alınmıştır
Pizzaların servis edilmesini beklerken
aval aval duvarlardaki flamalara bakıyordum, derken 'o' flamayı gördüm:
Testaccio flaması. İsmi benziyordu zaten, bir de flamadaki resmi görünce 'ee bu
bizdeki testi ki!' dedim. Nitekim pek da yanılmamıştım, çünkü mahallenin ismi
testi kalıntılarıyla ünlü tepesinden geliyormuş. Aynı zamanda tüm bu testi
kalıntıları sayesinde arkeolojik olarak
da önemi yüksek bir mahalle.
Cestia Piramidi de yine bu mahallede
bulunuyor. Ayrıca piramidin yanındaki mezarlığın bahçesi de meşhurmuş, ancak
biz gittiğimizde kapanış saati geçmişti.
Pek turistik bir yapısı olmasa bile yine
de gezilebilecek bir yer. En azından şehrin farklı farklı bölgelerini de
tanımış oluyorsunuz.
Testaccio'da, mahalleyle uyumlu süs
çeşmesi:
Su taşımakta kullanılan bir kemer:
Ve her tarafından kablo sarkan, anten
fışkıran binaları:
Trastevere
Herhalde Trastevere için 'Roma'nın
Bodrum'u' diyebiliriz. Bunu dememdeki sebep inanılmaz kalabalık, deli dolu
sokaklara ve restoran/bar/kafelere sahip oluşu. Bu karmaşada muhakkak kendinize
ve bütçenize uygun bir yer bulabilir ve birşeyler atıştırabilirsiniz. Ancak hazırlıklı olun, Trastevere
sokaklarında ilginç uygulamalara giden restorantlara da rastlayabilirsiniz.
Örneğin siz kapıdan girdiğiniz zaman elinde mikrafon üzerinize gelip size türlü
hakaretler edip, dalga geçen garsonların olduğu ünlü Roma restoranlarından
birine denk gelebilirsiniz.
Ayrıca dilerseniz Tevere nehri
kıyısına kurulmuş olan ve bir panayırı andıran çadır restoranları da tercih edebilirsiniz.
Meydanlar
Piazza dei Cavalieri di
Malta (Malta Atlıları Meydanı)
Açıkcası Cavalieri di Malta Meydanı'nda,
bir meydan olarak görülebilecek birşey yok. Peki nedir burayı listeye
sokmamdaki amaç?
Bu meydanda genel olarak fazla bilinmeyen
bir kapı bulunuyor. Ola ki kapının anahtar deliğinden bakarsanız, ağaçlar
arasından San Pietro Bazilikası'nın tepesini görmeniz mümkün.
Genel olarak fazla sıra olmuyor:
Buarada sırada beklerken, ya da delikten baktıktan
sonra çevrenizde merakla bekleyenlerden biri yanınıza gelip "Affedersiniz,
bu delikten herkes neye/nereye bakıyor?" diye sorarsa şaşırmayın, açıkcası
ben "Güzel bir hanımefendi/Yakışıklı bir beyefendi soyunuyor, hepimiz de
kuyruğa geçtik ona bakıyoruz" diye bir cevap vermek istedim, ancak tabii
ki bunun yerine "San Pietro'nun tepesine bakıyoruz" demekle yetindim.
Peki ne gördük o delikten, işte cevabı:
Piazza della
Repubblica (Cumhuriyet Meydanı)
Repubblica
Meydanı, Roma Termini tren istasyonuna oldukça yakın. Gündüz gözüyle alelade
gözükse de (özellikle de Roma'nın başka çeşme ve meydanlarını gördükten sonra),
geceleyin ışıklandırmalarla birlikte daha hoş bir havaya bürünüyor.
Meydanda ayrıca
yarısı yıkılmış bir kilise bulunuyor:
Piazza
del Popolo(Halk Meydanı)
Popolo
Meydanı'nı gezi listemde üst sıralara koymamın sebebi Roma'da bulunan
dikilitaşı görmek istemem ve Sultanahmet Meydanı'nda bulunanla karşılaştırmak
istememdi. Ancak kısa bir şehir turundan sonra, Popolo Meydanı'na varmadan önce
gördüm ki, Roma'daki her meydanda, hatta her köşe başında bir dikilitaş, bir
sfenks heykeli var; eh haliyle bünye günde 10 tane dikilitaş görmeye alışınca
Popolo Meydanı'nda bulunan açıkcası beni pek cezbetmedi. Yine de Villa
Borghetto veya Spagna Meydanı'na giderken geçip görebileceğiniz bir yer.
Piazza
di Spagna(İspanya Meydanı) ve
merdivenleri
Spagna
Meydanı ve merdivenleri de yine Trevi Çeşmesi gibi hem gündüz, hem de gece
görmeniz gereken mekanlardan. Ancak çevrede o kadar çok turist var ki,
merdivenleri görebilir misiniz bilmiyorum :)
Merdivenlerin
tepesinden aşağı doğru:
Piazza Navona
Navona Meydanı Roma'nın en geniş
(eliptik) ve eğlenceli meydanlarından biri. Çevrede resim ya da hokkabazlık
yapan veya kendini heykel kılığına sokan, kafasını yok eden ve sizi
eğlendirmeye çalışan pek çok insan görebilirsiniz. Meydanda bulunan 3-4
gösterişli çeşme de cabası.
Müzeler
Musei Vaticani
(Vatikan Müzesi ve Cappella Sistina (Sistine Şapeli)
Gerçeği söylemek gerekirse Vatikan Müzesi'ne
girme amacımız Sistine Şapeli'ni görmekti; fakat tek başına Şapeli görmeniz
mümkün değil, bu yüzden de hemen hemen tüm odalardan geçip tüm müzeyi gezmeniz
gerekiyor.
Giriş ücreti 15euro, eğer 25 yaş altı ve
öğrenciyseniz bu fiyat 8euroya düşüyor.
En başta tüm odalardan geçme fikri canımı
sıkmış olsa da, sonrasında oldukça memnun kaldım. Her ne kadar yoğun bir turist
kalabalığı içinde ilerlemek zorunda kalsak ve sürekli tavan süslemelerine ve
resimlerine bakmaktan boynumuz ağrımış olsa da, zevkliydi.
Özellikle Raffaello'nun duvarlarını
resimleriyle süslediği odalar beni benden aldı. Derinlik ve gerçeklik duygusu o
kadar iyi verilmiş ki insanın ağzı açık kalıyor.
Gelgelelim Sistine Şapeli'ne. Genel olarak
müzede flash kullanmamak kaydıyla fotoğraf çekmek yasak olmamasına rağmen
şapelin girişinde bunun tersi yönde pek çok uyarı gördük. Yine de içeride
herkes flaşlı flaşsız demeden fotoğraf çektiği için elbet ben de geri durmadım
ve başta Michelangelo'nun 'Adem'in Yaratılışı' tavan resmi olmak üzere her
yerini fotoğrafladım :)
Yaklaşık olarak
1,5 belki 2 saatlik gezinin ardından artık çıkışa doğru ilerlerken beni
bekleyen süprizden habersizdim. En son, hediyelik eşya bölümünü de geçip çıkışa
doğru ilerlerken gördüm onu, 'merdivenler'! Döne kıvrıla, bir spiral
oluşturarark aşağı doğru ilerleyen merdivenler sonunda karşımdaydı! Yaklaşık
olarak 7 yıl önce bir internet sitesinde fotoğrafını gördüğüm, nerede olduğunu
bilemediğim bu merdivenler Roma'da karşıma çıkıvermişti, ben de durmadım ve fotoğrafladım;
eve gelir gelmez de bir vakit arşivime kaydetmiş bulunduğum fotoğraf ile
karşılaştırdım ve hislerimde yanılmadığımı anladım.
Museo
Nazionale Etrusco di Villa Giulia(Etrüsk
Müzesi)
Tahminen Etrüskler,
Anadolu topraklarından hatta Troya'dan İtalya'ya göçüp gelmiş bir halk.
İtalya'da bulundukları bölge itibariyle kendilerine Antik Romalılar tarafından Etrusci veya Tusci denilmiş.
İşte Roma'da, Villa Borghese'in bahçesinde
bulunan Villa Giulia Müzesi de, Etrüsklerden kalanları sergileyen bir müze.
Açıkcası genel olarak müzede 'çanak-çömlek'ten bol başka birşey yoktu, yine de
Etrüsklerin mizah anlayışı ve ilginç kabartma ve heykellerini de es geçmemek
lazım.
Sergi
Leonardo Da
Vinci Sergisi
Villa
Borghese'in merdivenlerine doğru yöneldiğimiz zaman rastladık Leonardo Da Vinci
sergisine. İyi ki de rastlamışız, hem eğlenceli vakit geçirdik, hem de Da Vinci
üzerine yapılmış kısa filmi izlerken San Pietro'nun tepesine çıktıktan sonra
bir de Vatikan Müzesi'nde harap olan ayaklarımızı biraz olsun dinlendirme
şansını yakaladık.
Da Vinci
gerçekten de bir 'icat delisi'ymiş. Milyonlarca çizim yapmış ve tabii ki çoğu
ya başarısızlıkla sonuçlanmış ya da zaten kurup denemeye vakit olmamış.
Kendisinin özellikle 'uçma' ile bir takıntısı olduğunu ve hemen her alanda
kendini geliştirdiğini (resim, icat, anatomi vb...) zaten biliyordum, böyle bir
sergi sayesinde icat ettiklerinin maketlerini görmek, hatta nasıl
çalıştıklarını test etmek oldukça eğlenceliydi.
Bisiklet:
Türklere karşı
geliştiştirildiği yazılan, suyun altında da nefes almayı sağlayan borular (bir
nevi şnorkel olmuş, ancak bana sorarsanız kumaş benzeri bir maddeden yapılan bu
boruların pek etkili olduğunu sanmıyorum.):
Kanatların direncini ölçmek için kullanılan bir
düzenek:
Diğer
Castel
Sant'Angelo (Sant'Angelo Kalesi)
San Pietro
Bazilikası ve Vatikan Müzesi'ni gezdikten sonra ayaklarımızda derman kalmadığı
için Sant'Angelo Kalesini gezmekten vazgeçtik. Zaten üzerine çıkıp etrafı
fotoğraflayan turist sayısına bakınca içeride gezecek fazla birşey olmadığına,
genel olarak manzara noktası olarak kullanıldığına kanaat getirdik. Böylece
kalede geçireceğimizi düşündüğümüz zamanımızı, Tevere nehri kıyısında oturup
çevredeki ördek, martı ve türevlerini gözlemleyerek geçirdik. Elbette bu
'türevleri' kısmında nehirde bir o yana bi bu yana giden yosunlar ve pet
şişeler de vardı.
Piramide
Cestia
Cavalieri di Malta Meydanı'na kadar
gitmişken Cestia Piramidi'ni de görmeden etmeyelim dedik. Yalnız hemen
belirteyim, Piramit biraz şehir merkezi dışında kaldığı için bazı haritalarda gözükmeyebiliyor.
Biz de gezi programına dahil etmemiştik kendisini, bu yüzden içerisinin
gezilebilir olduğunu da bilmiyorduk. Eğer gezmek isterseni 16:00 - 16:30'a
kadar açık. Fakat biz gittiğimizde saat çoktan 5,5 olduğu için gezme fırsatı
elde edemedik.
Karışık Fotolar
Romalıların "büyük burun" ismini
verdikleri çeşmelerde su borusu üzerinde iki delik bulunuyor. Ana boruyu
kullanarak su şişenizi doldurabilir, ya da ana borudan gelen su akışını keserek
suyun ağzınıza fışkırmasını sağlayabilirsiniz :)
Gerçekten de Roma'da her köşede çekecek
bir ayrıntı vardı:
Campo de' Fiori Meydanı'ndan bir kaç kare...
Çiçek tarlası anlamına gelen bu meydanda çeşitli günler pazar kuruluyormuş. Ayrıca
çevrede yemek yiyebileceğiniz pek çok restoran var. Meydanın ortasında bulunan
heykel ise 1600 yılında burada diri diri yakılan Giordano Bruno'ya ait. Kendisi, kiliseye aykırı gökbilimsel
düşünceleri sebebiyle yakılmış:
Roma gettosu (Ghetto de Rome), Venedik gettosundan sonra dünyadaki en eski
gettolardan biriymiş. 1555 yılında kuruluyor. Getto, özellikle yahudi ağırlıklı
göçmenleri kontrol altında tutabilmek için kurulan mahallelere verilen ad.
Günümüzde Roma gettosundan geriye duvarlardaki motifler ve evler kalmış.
Açıkcası şimdiye kadar İtalya'daki park
tabelalarına dikkat etmedim, fakat hepsi böyledir herhalde. Tabeladaki çekiç
simgesi iş günlerini, haç simgesiyse tatil günlerini simgeliyor (gerçi hala
emin değilim haç simgesinden. Acaba sadece pazar günlerini mi yoksa tüm tatil
günlerini mi simgeliyor, cumartesi günü dahil mi değil mi? :) ).
Vittorio
Emanuele II Abidesi'nin hemen
yakınında bulduk bu küçük Colosseo usulü tiyatroyu. İçine girmedik, fakat hala
tiyatro oyunları ve konserler için kullanıldığını öğrendik:
0 yorum:
Yorum Gönder