Lizbonyazımda da belirttiğim üzere, Lizbon’dansonraki durağımız Madrid olmuştu. Lizbon’danyaklaşık olarak 1saat uçuş mesafesinde olan Madrid’e varmak kolay oldu.
İlk gün için yapabileceğimiz fazla bir
şey yoktu. Otelimizi bulup, çevrede biraz tur attık. Ulaşım sistemini kavramaya
çalıştık. Madrid’in metro sistemi gerçekten de çok gelişmiş. Hemen her köşeye
metro ile anında varmak mümkün; tabii ki grev yoksa (Yazımın sonunda bu imalı
cümleyi neden sarf ettiğimi anlayacaksınız).
Otelimiz oldukça ucuz bir otel olmasına
karşın temizdi. Her oda da vantilatör vardı. Zaten siz siz olun, hele ki yazın
gidiyorsanız İspanya’ya, kalacağınız odada klimadır, vantilatördür bir şey var
mı mutlaka kontrol edin. Sonra bunalabilirsiniz.
Otelimiz şehrin göbeğinde bulunmasına
rağmen otelin sokağına girince gözlerime inanamadım. En başta “ben yanlış
düşünüyorumdur kadınlar hakkında”, diye suçu kendime atsam da, çok geçmeden
sokakta bekleyen kadınların gerçekten de hayat kadınları olduğu ortaya çıktı.
“Zaten otelin ucuz olmasından anlamıştım ben” diye düşünürken, yaptığımız kısa
şehir turunda gördüm ki, her köşe başında bir hayat kadını mutlaka bekliyordu.
Benim bildiğim bu işlerin de bir adabı olurdu; yani bir sokak bellenir, herkes
orayı bilir, isteyen gider türünden; fakat İspanya’da gayet rahatlar diye
düsünülebilir. Gerçi bu olayın rahatlıktan çok ekonomik krizin bir getirisi olduğunu
dillendirenler de gördüm.